Kapitalist Modernitenin Hedeflediği Genç Kişiliğe Bir Başkaldırı!

Kürdistan ve Türkiye gerçekliğine geçmişten günümüze baktığımızda devlet aygıtı olan faşizmin baskılarının en yoğun hissedildiği kesimin gençlik olduğu görülür. Çünkü gençlik, kapitalist modernitenin yaratmak istediği kişiliğe en aykırı toplamdır. Gençlik; toplumu ve dayatılan rejimi değiştirecek öz-güce ve dinamizme sahip olduğundan ötürü önüne ket vurulmak istenen mücadelenin lokomotifidir. Hakikate ulaşmak için araştıran, süregeleni olduğu gibi kabul etmeyen ve buna çözüm arayışı içerisinde bulunan, kendisini mücadele içinde var edip bunu toplumsal düzeye taşımayı amaçlayan bireylerdir. Lakin süregelen rejimin gençliğin üzerine giydirmek istediği gömlek bu gerçeklikten çok uzaktır. Bireyselleşerek toplumdan izole bir şekilde hayatını sürdüren, toplumsal vicdanını kaybetmiş, sistemin altın tepsideymiş gibi sunduğu maddi kırıntılara ulaşmak için hayatlarını sahte bir hakikat üzerine kurgulamış ve bunlarla kendileri toplumda var etme çabasıyla yanıp tutuşan bireylere dönüşümleri istenir. Amaçlanmak istenen salt düşünce gençlerin kendisini değersizleştirmesi, değerden yoksun kılma çabasıdır. Koyun, çoban ve kurt metaforunun bir karşılığını da gençlikte görmek ister. Biz gençlere düşen sorumluluk önderliğin nasıl yaşamalı sorusunu kendimize sormak ve bu doğrultuda hayatı ve öz örgütlülüğü var etme çabasında olmaktır.

Gençlik öz örgütlülükle hem sistemin dayattığı bireyselleştirici politikaları reddedebilir hem de yeni bir toplumsal modelin inşasında öncü bir rol üstlenebilir. Bu bilinç düzeyi kapitalist modernitenin dayattığı kimlikleri sorgulatıp özsel kişiye içkin bir kimlik oluşturmasını sağlar. Bu süreçte gençlik sadece bireysel olarak değil toplumsal ve zihinsel olarak da özgürleşir. Gençliğin ve bireysel çabalarını birleştirerek kollektif ve örgütlü bir güç yaratmasını sağlar. Öz örgütlülük bilinci, aynı zamanda toplumsal olarak kadınların çözüm üretme konusunda kendi iradelerini geliştirmeleri anlamına gelir. Bu süreçler birbirini izlemeye devam eder ve kadın özgürleşmeden toplumların da özgürleşemeyeceği bir hakikattir. Özgürleşmenin ilk koşulu öz örgütlülüğün var edilmesidir.

Ali Çiçek genç yaşında öz örgütlülük bilinci sayesinde düşmanın her alanında yaptığı tüm baskı ve özel savaş politikalarına rağmen doğru bildiği hakikat yolculuğundan bir adım dahi sapmayarak zindandaki direnişi ile ser verip sır vermeyenlerden biri oldu. Bu irade öz örgütlülüğün vücut bulmuş halidir. Her birimizin bulunması gereken saf Ali Çiçek’lerin, Arinlerin, Paramazların, Cihanların ve Nazımların safıdır.

Gençlik olarak kendimize biçeceğimiz tarihi misyon düşüncelerimize bilimsel bir karakter kazandırıp, kendi özsel ve toplumsal gerçekliğimizle yaşama katılmak olmalı. Ama bunu her yönden yapmalı, her pratiğimiz yaşamı özgürleştirmeye doğru bir adım olmalı bilinç ve duyguları birleştirip akıl ve yüreği ortaklaştırmalıyız. İsyanımız isteneni vermek değil, istediğimizi almaktır.

ME BE CIWANTî DEST PÊ KIR

EM BI CIWANTΠSERBIKEVIN!