Zilan Katliamı’nın üzerinden 90 yıl geçti. Yarası hala taze ve Zilan deresi hala temiz akmıyor.
Tarihte yaşanan bu sürece nasıl gelindi kısaca özetlersek;
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte Ortadoğu ve Balkanlarda yeni ulus devletler oluştu. Kurulan tüm ulus devletler gibi Türkiye Cumhuriyeti devleti de çok kimlikli, çok inançlı zengin bir coğrafya olma gerçekliğini, inkâr ile başlayan ve katliama kadar varan bir temel üzerine oturttu. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte 1922’de Kürtlere verilen özerklik sözü unutuldu ve tekçilik üzerine kurulu 1924 Anayasası hazırlandı. Buna tepki olarak 1925 Şeyh Sait itirazı gerçekleşti. Hemen akabinde Takriri Sükûn Yasası ve İstiklal Mahkemeleri. Binlerce insanın idamı ve sürgünü. Ve binlerce kaçak.
Öte yandan Kürt aydınları tarafından Lübnan-Suriye’de kurulan Xoybun örgütü tarafından Ağrı’da bir isyan başlatılır. Komutasını Osmanlı ordusundaki eski Kürt paşaları yapar. Olaylar Ağrı ve çevresinde cereyan eder. Aynı dönemlerde gizli olarak Şark Islahat Planı hazırlanır ve hala hükümlerinin uygulamada olduğu plan işlemeye başlar.
Ağrı’da direnişi kırmak ve katılımı azaltmak için İstiklal Mahkemeleri’nde yargılananlar için 9 Mayıs 1928’de önce af çıkarılır, sonra Bakanlar Kurulu 19 Aralık 1929 tarihinde bir KHK çıkararak, Haziran 1930 tarihi için Ağrı’ya bir askeri harekat öngörür. Yeterli hazırlık yapılmadığı için Temmuz ayına ertelenir. Harekat 13 Temmuz 1930’da başlar ve iki hafta içinde binlerce insan öldürülür. Dönemin kaynakları katliamla ilgili olarak;
“Ordu, 7. Kolordu, 9. Kolordu ve 80 uçaktan oluşan hava gücü kullandı.Cumhuriyet gazetesi özel muhabiri Yusuf Mazhar'ın aktardığına göre, isyana katılan bütün köyler yakılırken 15.000 kadar kişi Zilan Deresi'nde öldürüldü. Sağ kalanların bir kısmı ise İran'a kaçıp katliamdan kurtulmayı başardılar.”
Cumhuriyet gazetesi 16 Temmuz 1930 tarihinde bu olayı,"Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur." şeklinde duyurmuştur.
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’na ait rapor, Erciş ve Zilan yakınındaki ‘Türk başarısı'nın birkaç silahlı adamlar ve büyük çoğunluğu oluşturan savaşçı olmayanlara karşı kazanıldığını aktarmaktadır.
31 Ağustos 1930 tarihli Milliyet gazetesinde dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün demeci yayımlandı: Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Aslı astarı olmayan propagandalara kanmış, aldanmış, neticede yollarını şaşırmış Doğu Türkleri’dir.
Resmi yetkililerin Cumhuriyet muhabirine aktardığına göre 15.000 kişi; kimi kaynaklara göre 47.000 kişi yaşamını yitirdi. Kalanlar göç ve yargılamalara muhatap oldu. Mallarına el konuldu. Bazı köylere Afganistan’dan getirilen Türkler yerleştirildi.
Katliam dönemini kapsayan süreçte harekatı icra edenler için her türlü suça karşı sorumsuzluk, cezasızlık yasası çıkarıldı. Katliamın ardından bölge halkının tüm mallarına el konuldu. 1950 yılında Erciş Asliye Ceza Mahkemesi'ne mallarını geri almak için başvuran köylüler, herhangi bir sonuç alamadı.
Ne yazık ki kaynağını tekçi zihniyetten alan ve özü itibarıyla Kürt sorunu olan gerçeklik,aradan yüz yıla yakın zaman geçmesine rağmen hala devam ediyor. Zihniyet de uygulama da uluslararası güçlerin tavrı da. Ve Kürtlerin çözüm çabası da…
Tüm inançların, halkların değerleri üzerinde iktidar olmaya çalışan sistem; ırkçılık ile toplumu dizayn etmeye çalışıyor. Bugün iktidarın kendi çıkarını, inkar politikasını, topluma ait bir değer olarak sunması en büyük tehlikedir. Zilan Katliamı’nın yıldönümü dolayısıyla, Halklar ve İnançlar Meclisi olarak bu aklın sonucu hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz. İnkar, asimilasyon ve katliam politikaları ile mücadele edeceğimizi yineliyoruz.
Halkların Demokratik Kongresi
Halklar ve İnançlar Meclis