12 Eylül askeri faşist darbesi döneminde bile bu kadar avukatın aynı anda aynı operasyon kapsamında gözaltına alınıp tutuklandığına tanık olunmadı. “İleri demokrasinin abidesi” AKP Hükümeti döneminde birçok meslek grubuna yönelik olarak gerçekleşen operasyonların en dikkat çekici olanı hukukçulara yönelik olarak yapılanı oldu.
Abdullah Öcalan’ı da savunmuş ve görüşmelerde bulunmuş olan avukatlara yönelik olarak özel olarak yapılan operasyonda onlarca avukat bürosu basıldı; dosyalara, bilgisayarlara el konuldu; hukuksuz olarak yapılan sorgulamalar ve önceden hazırlandığı anlaşılan senaryoya uygun olarak onlarca avukat tutuklandı.
22 Kasım 2011’de “KCK Operasyonu” adı altında gerçekleştirilen operasyonda tutuklanan 36’sı avukat olmak üzere 43’ü tutuklu, toplam 50 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması, 16 Temmuz’da Çağlayan 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlıyor.
Hayal mahsulü suçların yaratıldığı 858 sayfalık iddianamede sanık olarak yargılanan avukatlar arasında Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu üyesi Cengiz Çiçek ve Genel Meclis Üyesi Doğan Erbaş da bulunmaktadır.
16 Temmuz’da başlayan duruşmada, tutuklu ve tutuksuz avukatları, 1000 dolayında meslektaşı savunacak. Bu davada savunma hakkı yargılanmaktadır. Bu “onur” da AKP iktidarına aittir. Dolayısıyla bu dava tarihe “savunmanın tutuklanması ve savunanları savunanların davası” olarak geçecektir.
Sadece avukatlar değil, her meslek grubundan insanlar; aydınlar, işçiler, emekçiler, yazarlar, gazeteciler, bulunuyor. Gençler, kadınlar da bu hukuksuzluğa isyan ediyor. Aynı zamanda dünyanın birçok ülkesinden hukukçular, aydınlar ve Kürt halkıyla dayanışma içinde olan şahsiyet bu davayı izlemek üzere Türkiye’ye geldi.
16 Temmuz’da sabahın erken saatlerinden itibaren Çağlayan Adliyesi’nde bir araya gelen farklı birçok siyasi anlayışa sahip partiler, bireyler ve çevrelerin gösterdiği dayanışma bu davanın daha baştan itibaren vicdanlar da hükümeti mahkûm eden bir dava olduğunu göstermektedir.
Bu dava Kürt halkına karşı ayrımcılığı ortaya koyduğu gibi, Kürt sorunu konusunda duyarlı olan ve çoğunluğu Kürt olan hukukçulara yönelik olarak yapılmıştır. Tıpkı bir Yahudi olan Alfred Dreyfus’a yönelik olarak gerçekleşen tertibin bir benzeri olan, toplu bir dava ile karşı karşıyayız. Tüm köşe yazarlarını ve kanaat önderlerini şimdi birer Emile Zola olmaya çağırıyoruz.
Bu hukuksuzluğa son verilmeli, hukukçular serbest bırakılmalıdır.
HDK Yürütme Kurulu