Türkiye Nereye Gidiyor? AKP Ne Yapmak İstiyor?

Başbakan Erdoğan boşuna “kuvvetler ayrılığı elimizi, ayağımız bağlıyor” demedi. Yargıda, yürütmede ve yasamada görülmemiş gelişmelere ve skandallara imza atan AKP Hükümeti, son birkaç gün içindeki gelişmelerle birlikte, yeni dönemin nasıl geçeceğini bir kez daha deklare etmiş oldu. Bunlara kısaca göz atalım:

1- Pınar Selek Davası: Pınar Selek hakkında daha önce beraat kararı veren mahkeme, bu defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. 12. Ağır Ceza Mahkemesi bir önceki beraat kararında direnmeyerek, tüm teamülleri altüst etti. Hukuk normlarını ve yargılamanın asgari gereklerini bile yok sayan mahkeme verdiği bu kararla, Türkiye’de hukukun geldiği aşamayı da dünya âleme ilan etmiş oldu. Bu karar, Pınar Selek şahsında; hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük arayışı ve mücadelesini sürdürenleri sindirmeye yönelik bir karardır. Bundan sonraki hukuki işleyiş ne olursa olsun, bu kararla hukukun hikaye olduğu bir dönem ilan edilmiştir. Ancak bilinmelidir ki, bu karar verildiği andan itibaren vicdanlarda derin bir yara açmıştır.

20 yıl önce öldürülen Uğur Mumcu’nun davasını zaman aşımıyla karşı karşıya bırakan, Hrant Dink davasını birkaç tetikçi ile sınırlayan, Sevag Balıkçı davasını adli bir vaka ve kaza olarak geçiştirmenin hesabında olanların; hukukçuları, müzisyenleri ucuz senaryolarla cezaevlerine tıkanların, gazetecileri, akademisyenleri hedefe koyanların, “savaş sadece silahla yapılmaz fırçayla, kalemle, enstrümanla da yapılır” gibi sözler sarfeden, yasak ve sansürde sınır tanımayanların iktidarında, mahkemelerin başka türlü davranmalarını beklemek zaten mümkün değil.

2- “Kürt sorununda müzakere süreci”, baskı ve şiddetin arttığı, operasyonların dinmediği ve suikastların başladığı bir dönem olarak sürüyor. Başbakan Erdoğan, kimsenin ağzını açmasına, gerçekleri dile getirmesine tahammül göstermiyor. Otuz yıldan bu yana süren çatışmaları, akan kanı durdurmak için adım atmak yerine, “neden operasyonlar yapılıyor, neden bombalar yağdırılmaya devam ediyor” diyen DTK Eş Başkanı Ahmet Türk’ü hedefe koyuyor. Hala Kürt halkının taleplerini ve duygularını anlamak istemiyor.

3- Hrant Dink cinayetinin, Rahip Santoro cinayetinin ve Zirve Yayınevi katliamının arkasındaki güçleri açığa çıkarmamakta direnen AKP Hükümeti döneminde Samatya’da da son bir buçuk ayda 3 Ermeni kadına saldırı düzenlendi. Biri hayatını kaybetti. Bu konudaki tüm çağrılara ve uyarılara kulaklarını ve gözlerini kapatan hükümet, bu tutumuyla Türkiye’yi yeni bir kara lekeye sürüklüyor.

4- “Anadilinde savunma hakkı yasa düzenlemesi” karşısında hükümetin tutumu, Kürt halkının anadilinde eğitim ve savunma hakkı taleplerini tam olarak karşılamıyor. Bu düzenlemenin TBMM’de görüşüldüğü sırada CHP milletvekillerinden Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit ve eşdeğerde gördüremezsiniz" sözleri ise Türkiye’deki ırkçı ve şoven yaklaşımın CHP’deki boyutunu gösteriyor.

5- Yeni kabinede İçişleri Bakanı olarak Muammer Güler’in atanması, tüm bu gelişmelerin vardığı son noktayı gösteriyor. AKP Hükümeti, adeta tüm yaşananların anlam kazanması için Muammer Güler’i İçişleri Bakanı olarak atıyor. İdris Naim Şahin gidiyor, yerine kamuoyunun İstanbul Valiliği görevindeki icraatlarıyla tanıdığı, Hrant Dink cinayeti döneminde hakkındaki soru işaretleri açıklığa kavuşturulmayan Güler İçişleri Bakanı olarak atanıyor. Hukuksuz Hrant Dink kararına imza atan Yargıtay hakiminin ombudsman yapılması gibi…

Tüm bu gelişmeler toplumsal kaygıyı her geçen gün arttırıyor. Türkiye’yi içeride ve dışarıda savaşa ve gerilimlere sürükleyen bu politikalar karşısında halklarımızı barış, adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.


HDK Yürütme Kurulu
25 Ocak 2013