Su hakkı ve su yönetimi hakkında

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

Türkiye’de uygulanan su politikalarındaki sorunların değerlendirilmesi, su hakkı ve su yönetimi ile ilgili çalışmaların hız kazanması amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
                                  
Erol DORA
Mardin Milletvekili


GEREKÇE
Son yirmi yıl içinde su krizinin süreğen bir hal almasıyla birlikte su hakkı kavramı daha çok duyulmaya başlamıştır. Bugün dünya nehirlerinin ez an %60’ı büyük ölçekli barajlarla kısmen ya da tamamen tutulmuş durumdadır ve bu barajlar suya erişimi kolaylaştırıp civarlarındaki tarım, sanayi ve kentleşme uygulamalarını baştan sona değiştirmektedir. Günümüzde yoğun sulama gerektirmeyen geçimlilik ya da geleneksel tarımdan büyük miktarda su isteyen endüstriyel tarıma geçilmiş ve bu yöntem sadece yoğun su değil, aynı zamanda büyük oranlarda kimyasal gübre ve ilaç kullanımını da beraberinde getirmiştir. Sadece bu tarımsal faaliyetler değil, kentsel ve endüstriyel kullanım sonucunda da kirlenen su ve toprak, doğrudan ya da dolaylı olarak insanı da yok etmektedir. Günümüzde dünyada 1,4 milyar insan temiz suya erişememektedir. Bu durum insanlar kadar diğer canlıların da yaşam alanlarının daralması ve kirlenmesine neden olmaktadır.

Su hakkı kavramı, her canlının yaşam hakkı kapsamında yeterli miktarda temiz suya erişimi olarak açıklanmaktadır. Dünya genelinde ve Türkiye’de uygulanan su politikaları ise bu temel hakkı göz ardı ederek sürdürülmektedir. Türkiye ve daha bir çok ülke, su kriziyle mücadelede yöntem olarak suyu ticaretleştirme ve özelleştirme yoluna gitmektedirler. Bu ise suyun fiyatını arttırmakta ve suya erişimde var olan adaletsizliğin büyümesine neden olmaktadır. Su satarak kar elde eden şirketler su tasarrufunu değil, tüketimi teşvik etmekte ve su kaynaklarının daha hızlı tükenip yok olmasına neden olmaktadır. Ayrıca, enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla doğal su kaynaklarının bulunduğu yerlere havza planlaması ve bölge halkının onayı alınmadan; ekolojik, sosyal ve kültürel yıkımlara yol açan hidroelektrik santrallerin kurulması var olan su politikalarındaki diğer sorunlu bir alandır.

2010 yılında BM Genel Kurulu, ‘güvenli ve temiz içme suyuna ve hıfzıssıhhaya erişimin yaşamdan ve insan haklarından sonuna kadar faydalanılması için temel bir insan hakkı olduğunu kabul eder.’ maddesi 124 ülkenin evet oyuyla kabul edilmiştir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu 42 ülke ise çekimser oy kullanmıştır. Türkiye’de su hakkı temel insan hakları arasında yer almamaktadır. Hatta mevcut yasalar ve düzenlemeler ile tam tersi yönde suyun ticaretleştirilmesi ve özelleştirilmesi söz konusu olmaktadır. Suyun en temel insan hakkı olduğu, kamusal niteliği göz önüne alınarak herkesin yeterli miktar ve kaliteli suya erişmesinin gerekli olduğu dikkate alınarak Türkiye’de uygulanan su politikalarındaki sorunların değerlendirilmesi, su hakkı ve su yönetimi ile ilgili çalışmaların hız kazanması amacıyla Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.