Uluslararası bir komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutukluluğu 14. yılına girdi. O günden bu yana İmralı’da tecrit koşullarında yaşayan Abdullah Öcalan’ın durumunda herhangi bir olumlu gelişme olmadı. Farklı ülkelerde ve Türkiye’de her yıl 15 Şubat’ta gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerle bu duruma dikkat çekiliyor, komplo mahkum ediliyor ve Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşturulmasının önemine vurgu yapılıyor. Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümünde muhatap olarak işaret edilen Öcalan için yaratılacak olumlu bir ortamın, aynı zamanda çözüm için de önemli bir adım olacağı önyargısız olan herkes tarafından kabul ediliyor.
Öcalan’a yönelik komplonun gerçekleştiği dönemin hükümeti, bu gelişmeyi kutlamış ve akabinde gerçekleştirilen seçimlerde beklenmedik bir oy almıştı. Adeta bir bayram havasında değerlendirilen ‘15 Şubat Komplosu’, topluma Kürt sorununu bitirecek gelişme olarak yansıtılmıştı. Kürt sorununu inkarla, şiddetle, komplolarla çözeceğini düşünen Türkiye yönetimlerinin uzun yılları nasıl heba ettiğini gösteren örneklerden biri de, 14 yıl önceki bu operasyondur.
Hala İmralı Cezaevi’nde tecrit koşullarında tutulan Öcalan, iki yıla yakın bir süredir avukatlarıyla görüştürülmüyor. Sağlık ve güvenlik alanında uluslararası standartlara uymadığı için eleştiri almaya devam eden hükümet, Avrupa Konseyi’ne bağlı CPT’nin (Avrupa İşkence ve İnsanlıkdışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi) Ocak ayında İmralı Cezaevi’ne yaptığı ziyaretten önce verdiği televizyonu bile bir lütuf olarak sunmuştur. Hem Öcalan, hem de İmralı Adası’nda tutulan 5 siyasi tutuklunun avukatları ve aileleriyle görüşmeleri evrensel hukuk ve insan hakları çerçevesinde ele alınmıyor. Hükümet, Öcalan ile görüşmeyi bir baskı, şantaj, gerilim ve pazarlık konusu yapmayı siyasi bir tutum olarak benimsiyor.
14 yıldır tecrit koşullarında yaşayan Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun siyasi çözümünde en önemli isim olduğu son aylardaki gelişmelerle birlikte artık AKP Hükümeti tarafından da kabul ediliyor. Ancak, tüm Türkiye’nin dikkatle izlediği ve destek sunduğu İmralı görüşmelerinin sağlıklı sürdürüldüğü söylenemez. Ne yazık ki, tecrit koşulları devam ediyor ve DTK Eş Başkanı Ahmet Türk ve BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın yaptığı görüşmenin üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, yeni adımlar atmak yerine hükümet ayak sürüyor, ortamı geriyor ve beklentileri karşılamaktan uzak bir pratik sergiliyor.
Kamuoyunun beklentisi, barış, müzakere ve çözüm sürecinin pratik adımlarla ilerlemesi ve karşılıklı güvenin tesis edilmesi yönündedir. Öcalan’ın tecrit ve tutukluluk koşulları değişmeli, görüşmelerin daha elverişli ve eşit koşullarda yapılması için adım atılmalıdır. BDP başta olmak üzere, Kürt siyasi temsilcilerinin ve heyetlerin katılımıyla sürdürülecek görüşmeler ve atılacak adımlar, akan kanın ve dökülen gözyaşının bir an önce durmasını sağlayacaktır.
Kürt sorununun barışçı ve siyasi çözümü için, çatışma koşullarının yarattığı gözaltı ve tutukluluk süreçlerine son verilmelidir.
Operasyonlar durdurulmalı, karşılıklı ateşkes ilan edilmeli, Öcalan da dahil olmak üzere tüm siyasi tutuklular serbest bırakılmalıdır.
HDK Yürütme Kurulu
14 Şubat 2013