Kışlalarda şüpheli asker ölümleri hakkında

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
                       
Son dönemde sayıları giderek artan, askeri yetkililerce intihar ya da kaza kurşunuyla ölüm denilmesine rağmen, ailelerince kuşkuyla karşılanan, kışlada şüpheli asker ölümlerinin araştırılması ve bir daha yaşanmaması için alınacak önlemlerin saptanması amacıyla Anayasanın 98’nci, İçtüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 13.03.2013

A.Levent TÜZEL
İstanbul Milletvekili



GEREKÇE
Milli Savunma Bakanı tarafından 30 Nisan 2012 tarihinde bir soru önergesine verdiği yazılı cevapta, 1992-2012 yılları arasında 2.221 askerin intihar sonucu yaşamını yitirdiği belirtilmektedir. İHD’nin açıklamasına göre, 2012 yılında askerliğini yaptığı sırasında 42 erin, 7 subay ve ast subay ile 15 erin de başka nedenlerle olmak üzere, 64 kişi şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Bu kadar çok askerin intihar ya da kaza sonucu öldüğüne başta acılı aileler olmak üzere toplumda da kuşkuyla karşılanmaktadır.  Mazlum-Der’in açıklamasına göre 2012 yılının Aralık ayına kadar intihar ettiği iddia edilen 42 askerin,  39’u Kürt’, biri ermeni, ikisi ise Türk’tür.

İntihar ettiği iddia edilenler arasında kendini sırtından veya iki kez vuran, sağlak olduğu halde sol şakağından vuran da, mezara konulmadan önce vurulduğu şakağından estetik ameliyat olan da var. Bu durum, askeriyedeki insanlık dışı baskı ve işkenceleri, süregelen ayrımcı ve inkârcı politikaların, son yıllardaki çatışmalı süreçle yükselen ırkçı şovenizmin ve ‘zorunlu askerlik’ uygulamasının boyutlarını göstermektedir.

Genel Kurmay’ın, asker “intiharlarının en büyük nedeninin “askerlerin, sivil hayatta yaşadıkları psikolojik sorunlar” olduğu açıklaması manidardır. Bu kanıya hangi bilimsel, tıbbi bulgular sonucunda varıldığı henüz bilinmemekle birlikte, bu açıklamanın intihar iddialarını kabul edilebilir kılmak ve zevahiri kurtarmak için söylendiği açıktır.

6 Mart 2013 tarihinde, kendilerine evlatlarının kışlada intihar ettiği açıklanan 25 asker ailesi seslerini ve adalet arayışlarını Meclise taşıdılar. Bu ailelerin hiç biri çocuklarının intihar ettiğine, kaza ile öldüğüne inanmamaktadır. Gerçeklerin üstünün örtüldüğü, delillerin karartıldığı, askeri mahkemelerin orduyu koruma güdüsüyle hareket ettiği kanaatinde olan aileler, bu davaların sivil mahkemelerde görülmesini, askerlik sırasında ölmeleri nedeniyle şehitlik rütbesi verilmesini talep etmektedir.

Askerlik görevi sırasında kaza kurşunuyla ya da intihar iddiasıyla öldüğü açıklanan asker yakınlarının anlatımlarından, “ şüpheli asker ölümlerinin nedenlerinin başında, kışlada üst rütbeli askerlerin, er ve erbaşların vücut bütünlüğüne yönelik saldırıları, insan onurunu tahrip eden ağır baskısı, küfür, dayak ve aşağılamaları gelmektedir. Erlerin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik “Disko” diye tabir edilen hücre hapsi cezasının intihar ve firarlardaki etkisi bilinmektedir.

Kışlada askerler, etnik veya dini kimliğinden, mezhebi veya siyasi görüşü nedeniyle ayrımcılığa ve şiddete maruz kalabilmektedir. İntihar ettiği belirtilen askerlerin önemli bir kısmının etnik kimliğinin Kürt, ermeni veya Alevi inancına mensup olmaları gerçeği apaçık ortaya koymaktadır. Bu nedenle nefret suçu ve cezası düzenlenmeli, nefret suçu işleyen herkes yargı önüne çıkarılmalıdır.  

Askeri alanlarda işlenen suçlar bakımından cezasızlık sorunu had safhadadır. Askeri bölgelerde yaşam hakkı ihlallerine ve vücut bütünlüğüne yönelik suçlar ile işkence suçlarıyla ilgili etkili bir soruşturma ve kovuşturma yapılmamaktadır. Dolayısıyla, caydırıcılık olgusu ortadan kaybolmaktadır. Hukukun üstünlüğü ilkesi uyarınca askeri mahkemeler kapatılmalı, askeriyede meydana gelen tüm suçlara dair soruşturma ve davalar sivil mahkemelerde yürütülmelidir.

Askerliği kişiliğine ve vicdani kanaatine, inancına, dünya görüşüne uygun bulmayan gençlerin askeri ortamda bunalıma girmeleri elbette mümkündür ve bunun sonucu ölüm olmamalıdır. AİHM Büyük Dairesi’nin 7 Temmuz 2011 günlü Bayatyan/Ermenistan davasında (Başvuru No: 23459/03) vicdani ret hakkı açık olarak tanınmış, bu hakkın sözleşmenin 9. maddesi kapsamında Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin tamamında uyulması gereken bir hak olduğu açıkça ifade edilmektedir.  Dolayısıyla zorunlu askerlik uygulamasına son verilerek, vicdani ret hakkı tanınmalıdır.

Bu gerekçelerle, askeri bölgelerde gerçekleşen şüpheli asker ölümlerinin nedenlerinin ve alınacak önlemlerin saptanması için araştırma komisyonu kurulması Meclis denetim çalışmaları bakımından son derece önem taşımaktadır.