Jin Jiyan Azadî Hareketi.

 

Jin Jiyan Azadî Hareketi

“Özgürlüğe layık olmayan bir yaşamı çiğneyin, atın! İçinde özgürlük tutkuları heyecanları olmayan, tutku ve heyecanları atın! Özgürlüğe hizmet etmeyen çabayı, birlikteliği atın! Ailenizde olsa, gözünüzün içi de olsa.. Ama baktınız, biraz daha özgürlük var, ona sarılın..”

Türkiyede Son süreçte “Jin Jiyan Azadî” üzerinden yürütülen milliyetçi anti propagandalar ve kadın mücadelesini egemen ulus diliyle sınırlı bırakmak isteyen erkek akıl; enternasyonal mücadeleyi sürdürme vurgusu ve ısrarıyla, 25 Kasımlarda 8 Martlarda bulunduğu her türlü ortamı mücadele alanlarına çeviren, geceleri ve sokakları terk etmeyen her dilden ve renkten kadının mücadelesiyle boşa düşürüldü. Beklediği hasarı sonuç olarak alamayan milliyetçi çizginin ırkçı her söylemi kadın düşmanlığını üretmeye devam ederken nitekim milliyetçi maskenin altındaki kirli cinsiyetçilik niyeti kendini gizleyebilmekte da başarılı olamadı.

 Kürt özgürlük hareketinin uzun yıllardır benimsediği ölçü olan Jin Jiyan Azadî; başörtüsü takmadığı için önce tutuklanan 22 yaşındaki Kürt kadın Jina Amini’nin 16 Eylül 2022’de ahlak polisleri tarafından işkenceye maruz bırakılarak katledilmesi üzerine rejimin zorunlu başörtüsü yasaları ve kadınlara yönelik diğer baskı yöntemlerinin sona erdirilmesi talebiyle başlayan eylemlerde Rojhilatlı kürt kadınlarının da isyan biçimi olarak ateşlendi. Daha sonra aynı dönemde Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerinde enternasyonal mücadeleyi benimseyen çevreler tarafından sahiplenilip yükseltilmesi ile küresel bir boyut kazandı.

Peki yürütülmeye çalışılan faşist propagandalar neden Türkiyede son dönemde bu denli görünür oldu? Bir süredir sanal medya kontrolündeki ana akım milliyetçilik, aslında kadın düşmanlığını arttırmak üzere zemin çatlaklarından sızdırılıyordu. Yani sanal medyayla başlayan anti propaganda kültürü Jin Jiyan Azadî bağlamında sadece “bilinmeyen bir dil” olması sebiyle milliyetçileri hoşnutsuz eden unsur olma maskesini düşürmüştü. Politik mücadele açısından erkek aklın ürünü yeni dalga milliyetçiliği açmak enternasyonal çizgide mücadele yürütme açısından faydalı olacaktır.

Jin Jiyan Azadi üzerinden yürütülen düşmanlaştırma kampanyaları salt şovenist reaksiyonlarla bir günde gündemimize oturmamıştı. Faşizm ve patriyarkanın birbirinin tamamlayıcısı olduğu gerçeklik bir tarafa özellikle Kürt kadın hareketiyle başlayıp bugün Hindistan sokaklarından Latin amerika mahallelerine kadın varoluş mücadelesini yükselten seslerin ataerki kontrolünden çıkmış olduğu gerçekliği hegemonik baskı denkleminde panik yaratmıştı

Faşizm kendi aygıtları kontrolünde müsade edeceği kadın mücadelesinin eksenini bir taraftan milliyetçilik maskesi altından cinsiyetçiliğe kaydırmaya çalışırken diğer taraftan tekçilik ile kadın mücadelesinin tarihi kazanımlarını itibarsızlaştırmaya çalışmaktaydı. Bugünün yüzyılında Kürt kadınların Jin Jiyan Azadî paradigması öncülüğündeki özgürlük mücadelesi Ortadoğu ve dünyada egemenlere kök söktüren mücadele ve öz savunma pratikleri ile bulunduğu konumda tekçi-cinsiyetçi-iktidarcı ve ulus devletçi üniter yapılar için varlık ve birçok alanda kurumsallaştırdıkları hegemonyalarını sürdürme açısından elbette ki tehdit niteliğindedir.

Jin Jiyan Azadî kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin felsefesidir

Türkiyedeki tekçi zihniyetin "tek ulus tek devlet tek dil" sıkıştırmasıyla kendi kontrolü altında olmasını tasarladığı erkek zihin kalıplı “kadın mücadelesi”nin kadına sunduğu militarizm üreten sınırlar içerisinde enternasyonal olmayan ve erkek iktidar kontrolu altındaki suni mücadele zemini seçeneğinin kadınlar tarafından reddedilmesi erkek devlet faşizmini yeni yöntem üretme krizine sokmuştu. Çünkü kadınların eşit ve özgür bir yaşamdaki ısrar, sistemiçi hale gelmiş köleci yaşam kalıplarının bütünen reddi kadın özgürlük mücadelesinin ana felsefesini oluşturuyordu.

Patriyarkanın üretememe krizini fırsata çevirebiliriz

Patriyarka ve devlet faşizmi birbirini beslemeye devam ederken kesişimlerindeki tahakküm kalıpları ve tekçi yaklaşım bugün iktidarların kadın düşmanı politika üretmede kullandığı en temel iki eril pratik olarak karşımıza çıkıyor. Hal böyleyken kendini ve tahakküm yöntemlerini güvence altına almaya çalışan sistemin karşısında birleştiğimiz Jin Jiyan Azadî felsefesi; başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere yükselişteki küresel kadın kurtuluş mücadelesini zırhlı bir duvar ile öz savunmaya çevirmiş bulunuyor. İşte tam burada sıkışan sistemin gidip geldiği paradoksta yönetememe ve üretemene krizi hiç istemeden kadın mücadelesine pratik alanda mücadeleyi daha da yükseltme fırsatı yaratıyor.

Krizin açtığı boşluktan tarihi mücadele dinamikleriyle giren kadınlar kapitalist patriyarka içinde kadın öncülüğünde özgürlüğün kendisini toplumsallaştırmak için mücadele ediyor. Egemenlerin bütün özgürlükleri üstünde söz sahibi olduğu yaşamı “kadın özgür olmadan toplum özgür olmaz” diyerek krizler çöplüğüne geri yolluyor. Buradan kadını, yaşamı ve özgürlüğü temel alan mücadele hattı kadın devrimi öncülüğünde birbirini devam ettirecek toplumsal özgürleşmenin de kapılarını büyük oranda aralıyor. Kadın özgürlüğü üzerindeni egemenlerin sınır aşan panik haline karşı farklı farklı coğrafyalarda paylaştığımız aynı tarihi mücadeleyle taşıyıp kadın özgürlük mücadelesini kuşanan kadınlar özgürlüğün kendisini toplumsallaştırmak adına tarihsel pratik birikimleriyle yürüyeceği yolu umutla inşa ediyor, kişisel olanın politikliği bilincini toplumsal inşaa sürecine isyanlarla taşıyor ve mutlak direnişle kazanıyor. Yani Özgür yaşamı özgür kadın ile inşaa etme inancından bir saniye olsun geri kalmıyor.