Her güne yeni acılarla uyandığımız bu gerilim ortamında, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün yeni acılar yaşanmadan evine dönmüş olmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Aygün’ün yaşadıklarını kamuoyuyla paylaşırken, böyle durumlarda çoğu zaman başvurulan kışkırtıcı siyaset üslubundan uzak, soğukkanlı, dürüst ve barışı önceleyen bir dil kullanmış olmasını takdirle karşılıyoruz.
"Kürt sorununun çözümü, akan kanın durması, dağlarda bulunan binlerce gencin ailelerine kavuşması için siyaset kurumunun, parlamentonun daha fazla rol üstlenmesi dileklerini dile getirdiler. Bu eylem aracılığıyla Türk kamuoyuna barış ve ateşkes mesajı vermek istediklerini söylediler. Asker olsun, dağdaki olsun ölen bütün çocukların, bu ülkenin çocukları olduğunu ve bu savaşı başta kendilerinin anlamsız bulduklarını söylediler..."
Bu sözler CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’e ait ve Türkiye’de Kürt sorununun içinde bulunduğu aşamada müzakere ve diyalog yoluyla çözümün önünün açılmasına ne kadar ihtiyaç duyulduğunu anlatmak açısından çok anlamlı.
Bugün demokratların, aydınların, yazar çizerlerin, kanaat önderlerinin, sol ve sosyalist çevrelerin, emek ve demokrasi güçlerinin ortak görüşü, Kürt sorununda barış ve çözüm için Meclis’te adım atılmaya başlanmasının gerekliliğidir.
‘‘İki gündür Torunoba bölgesi yoğun olarak bombalanıyordu. Biz izliyorduk bombardımanı. Bu ülkenin çocukları, bu bombalar patlarken, onlar veya biz ölseydik, eminim barış umutları daha fazla ertelenmiş olurdu.’’
İşte Aygün’ün bu sözleri de yaşanmakta olanı anlatıyor. Türkiye’nin dağı taşı bombalanıyor. Her tarafta operasyonlar sürüyor. Nedeni ise AKP Hükümeti’nin sözde çözüm planı. Hiçbir yanı yeni olmayan, 30 yıldan bu yana farklı hükümetlerin uyguladıkları güvenlik politikalarının, Kürt sorununu askeri yolla çözebileceklerini düşünenlerin planı bu. Bombalama ve tutuklama; acı ve gözyaşı...
AKP yetkilileri seçilmiş bir vekilin alıkonmasının Meclis iradesine bir saldırı olduğunu söylüyorlar. Peki halkın seçtiği milletvekilleri devletin güvenlik güçleri tarafından yerlerde sürüklenirken, darp edilirken, yaralanırken aynı yetkililer neden susuyor? Aynı yetkililer Kürt halkının seçtiği 6 milletvekilinin cezaevinde halen rehin tutulmasının, İmralı’da süren tecritin halkın yüreğinde nasıl bir tepki yarattığının farkındalar mı?
Halkların Demokratik Kongresi olarak bir kez daha söylüyoruz: Kürt sorununun çözümü ve barış için atılacak adımlar bellidir: Meclis’te BDP-Blok vekilleri ile konuşmak, birbirini dinlemek ve anlamak, diyalog yoluyla çözüm adımlarını atmaya başlamak...
Meclis’teki iktidar ve muhalefet partilerine bu vesileyle bir kez daha sesleniyoruz. Barış ve çözüm inisiyatiflerini elinizin tersiyle itmeyin, yaşanan acıların vebalini taşımayın. Barış ve çözüm için adım atın.
Türkiye'nin emek ve demokrasi güçlerinin, aydınlarının, demokratlarının, yazarlarının, vicdan sahibi her bireyin, kadınların, gençlerin barış ve çözüm için elinden geleni yapacağına inanıyoruz. Gün susma değil, barış ve çözüm için konuşma günüdür.
Acıyı Değil Barışı Paylaşalım
Çatışma Değil Müzakere, Ölüm Değil Çözüm
HDK Yürütme Kurulu
16 Ağustos 2012