TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda belirtilen sorularımın İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 22.02.2013
A.Levent TÜZEL
İstanbul Milletvekili
Şahsım ile birlikte BDP İstanbul Milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Sırrı Süreyya Önder ile BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün 17-21 Şubat 2013 tarihleri arasında gerçekleştireceği Karadeniz illerini ziyaret programı, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP)‘nin bir çalışması olarak iki ay önceden planlanmıştır. Bu program sırasında, HDK’nin görüşlerini Karadeniz halkıyla buluşturmak, hak mücadelesi içinde bulunan işçi ve emekçileri, nükleer ve hidroelektrik santralleriyle, dereleri, toprakları ve yaşam alanlarının tahrip edilmesine karşı mücadele eden kır ve kent yoksullarını ziyaret etmek ve son dönemde başlayan Kürt sorununun çözümüne yönelik görüşmelerin altının demokratik esaslarla doldurulmasına ilişkin görüşlerimizi paylaşmak, halkımızı dinlemek ve yerel yöneticilerle temaslarda bulunmak amaçlanmıştır.
17-21 Şubat 2013 tarihleri arasında HDK’nin Çorum, Sinop, Samsun, Trabzon, Giresun ve Ordu illerine yapacağı ziyaret programı hazırlık çalışmalarının başlamasıyla birlikte, kamuoyunda çok ilgi uyandırmış, olumlu bulunlar kadar, yerellerde kışkırtıcı faaliyetlerde bulunanlar da olmuştur. Ziyaretimizin güvenliğine yönelik İçişleri Bakanlığı ve anılan İl Valilikleriyle görüşmelerde bulunulmuştur. Gezi programında bulunan Vali ve Belediye Başkanlarından randevu istenilmiş, Çorum ve Trabzon Valileri randevu talebimize olumlu yanıt verirken, diğerleri mazeretlerini iletmişlerdir. Nitekim, 17 Şubat günü Heyetimiz, Çorum halkı tarafından sıcak bir şekilde karşılanmış, mülki idarecilerin aldığı önlemlerle birlikte çalışmamız planlandığı gibi gerçekleşmiş olup, Çorum Valisinin nezaketi ve barış sürecini destekleyen açıklamaları da kamuoyuna yansımıştır.
Ancak, Sinop ve Samsun’da, dört milletvekilinin bulunduğu heyetimiz, organize edilmiş şoven ve ırkçı saldırılara maruz kalmış, linç edilmek istenmiş, araçları tahrip edilmiştir. Sinop emniyet yetkilileri, başlangıçta, 10-15 kişilik bir grup iken kitleyi dağıtmayarak, saatlerce Öğretmenevinin kapısının, penceresinin taşlanmasına, polis nezaretinde saldırganların bulunduğumuz salona sokulmasına göz yumularak, heyetten arkadaşımızın yaralanması ve etrafı saran saldırganların ve polislerin milletvekillerine yönelik mütecaviz hakaretlerde bulunulması, kapı ve pencerelerin sürekli taşlanması herkese Sivas Madımak katliamını hatırlatmıştır. Sinop Öğretmenevinde on saate yakın bir süre, yanımıza gelerek bizimle muhatap olan tek kamu görevlisi, il emniyet koruma müdürü olup, “her şey kontrolümüz altında, süreci güvenli bir şekilde ilerletiyoruz” dışında bir söz söylememiştir. Gün boyu ne Vali ve yardımcıları, ne Emniyet Müdürü ve yardımcıları Milletvekilleriyle en ufak bir temas kurmamıştır. Vali ise saat 17.00’de kentteki sendika ve kitle örgütü yöneticileriyle toplantılar yapmış ancak Heyetin yanına saat 20.30’da gelebilmiştir. Sinop’a dört milletvekilinin geleceği önceden bilinmesine rağmen, sokakların ve işyerlerinin tek tip pankart ve bayraklarla donatılması, bildiriler dağıtılması, yerel gazeteler üzerinden kışkırtıcı çağrılar yapılmasına rağmen, Sinop Valisi ve Emniyet Müdürünün kentte olmamaları ve Milletvekilleriyle muhatap olmamaları rastlantı olmasa gerekir.
Yaşanan bu olayların günler öncesinden pankartlarla, bayraklar ve bildirilerle hazırlıkları yapıldığı halde gerekli önlemlerin alınmaması ve yaşananlara seyirci kalınması kabul edilemez. Hiç kimsenin hele hele devletin mülki idare amirlerinin milletvekillerine ve beraberindeki heyete, can güvenliği ve Madımak endişesi yaşatmaya hakkı yoktur.
Sinop ve Samsun’da önceden hazırlık yapılan bu organizasyonun, toplantı ve protesto hakkının kullanması olmadığı gibi, demokratik tepkinin çok ötesinde şiddet ve organize linç girişimleri olduğu açıktır. Bu organizasyonun mülki idare ve emniyet tarafından önlenmeme zafiyeti kadar arkasında kimlerin olduğunun tespit edilmesi de demokrasi ve çözüm sürecinin başarısı bakımından son derece önemlidir. Sinop’ta heyetimizin, mahsur kaldığı Öğretmenevinin tüm camları kırılmış, kapılarına zarar verilmiştir. Samsun’da heyetin basın toplantısı yapmak üzere gideceği binadaki TKP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Halkevleri, Devrimci 78’liler Derneği vb. büroları tahrip edilmiş, ciddi boyutta maddi hasar oluşmuştur.
Hükümetin, Vali ve Emniyetin gerekli önlemleri almaması ve zamanında müdahalede bulunmaması nedeniyle, iki gün boyunca heyetimizin ırkçı linç girişimlerine maruz bırakılmasının yanı sıra, en demokratik görevi ve hakkı olan siyasi faaliyette bulunma özgürlüğü ihlal edilmiştir. Sinop ve Samsun’da savaştan beslenen, emniyet ve jandarma ile işbirliği içinde oldukları kuvvetle muhtemel karanlık odaklarca tertiplenen provokasyonların önlenmemesi nedeniyle HDK Heyeti, Trabzon, Giresun ve Ordu illerdeki çalışmalarını ertelemek zorunda kalmıştır.
Konuyla ilgili olarak;
1- HDK bileşeni dört milletvekilinin içinde yer aldığı heyetin, Karadeniz illerini ziyaret programını gerçekleştirme koşulları neden sağlanmamıştır?
2- Sinop’ta şiddet ve linç girişimlerinde bulunan saldırganlar başlangıçta 15 kişilik küçük bir grup iken neden dağıtılmamış, çoğalmasına göz yumulmuştur? Bu olayların arkasında hangi odaklar vardır?
3- Günlerce önceden, yerel basın yayın ve internet üzerinden, bayraklarla, bildirilerle tertiplenen bu saldırıların linç girişimlerine dair istihbarat üzerinden gerekli önlemleri alma görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyen, yetkisini kullanmayan Sinop Valisi ve Emniyet Müdürü neden görevden alınmamaktadır? Bu konuda bir soruşturma başlatılmış mıdır? Burada sizce devlet güçlerinin bir sorumluluğu yok mudur?
4- Ankara’da ya da Diyarbakır'da demokratik protesto hakkını kullanan, hak arayan işçi ve emekçilere, sendika ve meslek örgütlerinin, hatta milletvekillerinin dahi demokratik eylem ısrarı karşısında panzerlerle, tonlarca biber gazlarıyla müdahale edilirken, Sinop'ta emniyet güçleri saldırganlara müdahale için neden 9 saat beklemiştir? Bu iki farklı tutumun nedeni nedir?
5- HDK'nin programına yönelik saldırıları bizzat yönlendirdiği attığı twitlerden anlaşılan Samsun spor adlı twitter hesabı kime/kimlere aittir? Bu hesabı kullananlar hakkında ne işlem yapılmıştır?
6- Sinop’ta HDK heyetine linç girişiminde bulunan saldırganları örgütlediği iddia edilen Sinop Gençlik Platformu yöneticileri kimlerdir ve hangi siyasi partilerin temsilcilerinden oluşmaktadır?
7- Samsun’da HDK heyetinin Karadeniz gezine karşı halkı kışkırtıcı mahiyette bildiri dağıtan Türkçü ve Milliyetçi Cephe’nin yöneticileri kimdir, hangi siyasal partilerin temsilcilerinden oluşmaktadır?
8- Sinop’ta HDK heyetine linç girişiminde bulunan kalabalığın içinden bir kişiyi zırhlı aracın üzerine çıkararak “arkadaşlar şimdi içeri girmeyeceğiz ama milletvekilleri giderken emniyet hiç karışmayacak” diye konuşma yaptıran polis müdürü hakkında bir işlem yapılmış mıdır? Ya da yapılacak mıdır?
9- Sinop’ta HDK heyetine linç girişiminde bulunan kalabalığın içinden mavi montlu bir kişiyi mutfak kapısından içeri alarak yukarı kata çıkaran emniyet görevlilerinin kim olduğu tespit edilmiş midir?
10- Sinop’ta gelişen 10 saate yakın süren bu linç girişimi devam ederken 4 milletvekilinin bulunduğu heyetimizin ısrarla sormasına rağmen Sinop Emniyet müdürü ve müdür yardımcılarının biz milletvekillerinin yanına gelmemesi, kendileriyle hiç görüşememiş olmamız olağan bir durum mudur? Sinop valisinin şehre saat 17.00’de gelmesine rağmen 20:30’a kadar öğretmenevine gelmemesi ne anlama gelmektedir?
11- Heyetimiz Sinop öğretmenevinin içinde beklerken bekleme salonu camını kırarak içeri girip heyetimize ev sahipliği yapan bir kişiyi yaralan kişi hakkında ifade almanın dışında hangi işlem yapılmıştır?
12- Sinop’ta HDK Heyetinin araçlarını tahrip edenler ve yağmalayanlar kimlerdir? Heyetin bulunduğu Öğretmenevi, araçlar ile Samsun’da heyetin basın toplantısı yapmak üzere gelecekleri binadaki TKP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Halkevleri, Devrimci 78’liler Derneği vb. bürolarının tahrip edilmesi nedeniyle ne kadar kamu zararı meydana gelmiştir? Bu tahribatlarda sorumluluğu olanlar hakkında Savcılık nezdinde kamu davası açılmış mıdır? Bu kurumların zararları karşılanacak mı?
13- Bu süreç Hükümetin ifade ettiği gibi barış ve çözüm süreci ise, halkların barış ve kardeşliği için yola çıkan HDK heyetinin, kışkırtılmış şoven ve ırkçı grup tarafından linç girişimlerine maruz kalmasına devlet güçleri neden seyirci kalmıştır?