Türkiye, içeride ve dışarıda hızla sonu belirsiz maceraya sürükleniyor. Her gün yeni bir hükümet operasyonu ile uyanıyoruz. Askeri ve siyasi operasyonlar hız kesmiyor. Sergilenen “çılgınlıklar” yüreğimizi ağzımıza getiriyor, toplumsal kaygıyı artırıyor. Şuurunu kaybetmiş halde yapılan işlere imza atmaya devam eden Hükümet, dayatma ve zorbalığı had safhaya vardırdı. Toplumun nefes boruları bir bir tıkanıyor. Toplum boğulmak üzere…
Sanatçılar, gazeteciler, akademisyenler, sendikacılar, hukukçular, doktorlar hakarete uğruyor; tiyatro, müzik, sinema, basın, sanat, bilim ve yaratıcılık yok ediliyor. İşçi ve emekçiler sömürü ve baskı altında. Kadınlar ikinci sınıf insan olarak tanımlanıyor; bir kadın hakkı olan kürtaja yasak getiriliyor; gebelik testi yaptıran kadınlar fişleniyor. Gençler hedef tahtasında. 4+4+4 eğitim sitemiyle toplum karanlığın ve karmaşanın girdabına sürükleniyor. İşsizlik, sefalet, açlık toplumsal cinneti artırıyor.
Sendikal hak ve özgürlükler, basın, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü tarihin en karanlık dönemini yaşıyor. Grev hakkı yasaklanıyor, hak arayan Hava-İş üyesi emekçiler telefonla gönderilen mesajla işten atılıyor. Birçok yerde sendikaya üye olan işçiler işten atılıyor. İlkel ve kuralsız çalışma ve kölece iş koşulları her gün yeni iş cinayetlerine neden oluyor.
Askeri operasyonları siyasi operasyonlar izliyor; toplum ölüm, yaralı, gözaltı ve tutuklama haberleri ile sarsılıyor. “Terörle Mücadele Kanunu” kimseye ‘göz açtırmıyor.’ Barışın sesi boğuluyor! Ağzını açan, yazı yazan, açıklama yapan, demokratik hakkını kullanan, sendikaya üye olan, soran, sorgulayan, hükümetin politikalarına eleştirel yaklaşan her yurttaş düşman ilan ediliyor; Kürt yurttaşlarımızın demokrasi mücadelesi, hak arayışı, eşitlik talepleri “bölücülük” olarak gösterilip, şoven ve ırkçı propagandanın hedefi haline getiriliyor. Özel Yetkili Mahkemelerce tutuklanıp hapse atılıyor. Ağzına kadar doldurulan cezaevlerinde yangınlar, isyanlar bir birini izliyor.
Bu gidişatın durdurulması, akliselimin galip gelmesi, Hükümet’in bu çılgın gidişini durduracak bir müdahale ve ortak tutum aciliyet kazanmış bulunuyor.
Birgün Uludere’de 34 yurttaşımız katlediliyor, katliamın üzeri örtülüyor, başka bir gün yaratılan provokasyona, Suriye’nin provokasyonla yanıtı sonucunda düşürülen savaş uçağı ve savaş tamtamlarına uyanıyoruz. Gerilim, şiddet ve savaşa endeksli bir süreç içine ve şuursuz bir atmosfere doğru hızla sürükleniyoruz.
Ayrımcılığa ve bölücülüğe son verilsin; KESK Başkanı, sendika yönetici ve üyeleri derhal serbest bırakılsın
Son olarak KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in de içinde bulunduğu 56 kamu emekçisi gözaltına alındı. Kürt yurttaşlarımız için milletvekili olma, belediye başkanı seçilme, politika ve sendikacılık yapma, hukukçu olma, gazete çıkarma, gazetecilik yapma imkânsız hale getiriliyor. Hükümet Kürt yurttaşlarımızı siyasal, sosyal ve kültürel yaşamdan silmek istiyor. Bölücülük üzerine propagandayı yaşam kaynağı haline getiren, ırkçı ve şoven söylemi sürdüren Hükümet, Kürt yurttaşlarımıza karşı ayrımcı, dışlayıcı ve bölücü politikayı düstur edinmiş bulunuyor.
Artan baskı ve şiddet Kürt yurttaşlarımızı fabrikada, işyerlerinde, mahallede, okulda ve yaşamın her alanında hedef haline getiriyor. Hükümet, barış taleplerini elinin tersiyle itiyor. Bir yandan silahların bırakılmasını istiyor, diğer yanda, sendikacıları, belediye başkanlarını, milletvekillerini gözaltına alıyor, onar onar tutukluyor. Kin ve nefreti, ırkçı ve şoven propagandayı, ayrışma ve karşı karşıya gelme koşullarını büyütüyor.
Bu kaotik gelişmeler karşısında tüm yurttaşlarımızı vicdanının sesini dinlemeye çağırıyoruz. Barışın, eşitliğin ve kardeşliğin egemen kılınacağı bir Türkiye için henüz geç olmadan ayağa kalkmaya, gözaltı ve tutuklamalara karşı sesini yükseltmeye, Kürt işçi ve emekçi, sendikacı kardeşlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Başta Halkların Demokratik Kongresi bileşenleri olmak üzere, barış ve kardeşlikten, inançların eşitliğinden, halkların özgürlüğünden ve kardeşliğinden yana tüm işçi ve emekçileri, her dilden, her inançtan ve her kültürden halkımızı bu gidişi durdurmaya ve Hükümeti bu çılgın gidişten caydırmaya çağırıyoruz.
Bir yerden başlayalım. Sizleri, KESK Genel Başkanının ve gözaltına alınan tüm Kürt kamu emekçilerinin, sendika yöneticileri ve üyelerinin serbest bırakılması için hayatın her alanında ses çıkarmaya, barış ve kardeşlik için harekete geçmeye çağırıyoruz.
HDK Yürütme Kurulu