Zulüm, Takva Elbisesini Büründüğü Vakit Tarihteki En Büyük Facia Meydana Gelir!

03.05.2020

İnananlarının, kendilerini muhasebe etmeleri ve eğitmeleri gereken mübarek Ramazan ayını eda etmekteyiz.

Ramazan ayı ve oruç tutmak özü itibariyle sadece yılın bir ayında gündüzleri bedeni aç bırakmak değildir. Ramazan ayı aç olanın halinden anlama yeryüzünde açlığa yol açan adaletsizliğe, haksızlığa, zulme ve sömürüye karşı ezilenin yanında olmak ve birlikte mücadele etmenin önemini anlamak bunlara karşı isyan etme gerekliliğini bilince çıkarmaktır.

Oruç aynı zamanda bir tür açlık grevidir. Geçtiğimiz günlerde grup yorum üyesi Helin Bölek ve tek talebi sadece adil yargılanmak olan Mustafa Koçak “Adalet açıldığından” dolayı yaşamlarını yitirdi. Kimse oruç tutmak zorunda değildir ancak Türkiye'deki siyasi otoritenin halklara karşı yürüttüğü adaletsizliğe, hırsızlığa, hukuksuzluğa, sömürüye ve asimilasyona karşı ezilenden yana olmak durumundadır.

Saray rejimi halkın değil bir grup sermayedarın çıkarlarını korumaktadır. Kendisinin ve yandaşlarının lüks yaşantılarının devamını sağlamak içinde her fırsatta savaş atmosferlerinden beslenmeye çalışmaktadır. Çatışmada yaşamını yitiren yoksul halkın çocuklarının cenazesini PTT ile annelerine göndermektedir. Bütün bunlar ortadayken milyon dolarlık projelerden bahseden ve kendilerine saraylar yaptıranları gördükçe Ali Şeriati’nin şu sözünü hatırlamamak mümkün mü? “Zulüm, takva elbisesini büründüğü vakit tarihteki en büyük facia meydana gelir.”

 Ayın sonunu getiremeyen milyonların olduğu ve açlıktan dolayı kendi bedenini ateşe verenlerin olduğu ülkemizde, tutulan oruçlar ezilenin sesi olmak durumundadır.

“Açlık ve yoksulluk imtihandır sabredin”   diyen sahtekârlara karşı Ebuzer şöyle söylemiştir; “Gece yatağa aç girip de sabah kılıcını kuşanmayanın aklına şaşarım.”

“Tek hurma ile beslenen peygamber” ve  “yamalı cübbe giyen Ömer” hikâyeleri ile halkı kandırıp kendileri zevki sefa içinde yaşayanlar işçi ve emekçilerin hakkını yemektedirler. Zenginlerin mallarında yoksulların hakkı vardır. Bu hak, Firavun'un kölelerine verdiği gibi kırkta bir zekâtla da alınamaz.

Zenginliğin olduğu yerde mutlaka sömürü ve biriktirme vardır. Evrenin yeryüzü sofrasında bütün canlılara yetecek “ekmek” vardır. Yeter ki adil paylaşılsın!

Hz Muhammed; “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir” demiştir. İnsan olarak paylaşmayı ve dayanışmayı büyütmek en büyük sorumluluğumuzdur. Yalnızca Ramazan ayında değil yılın her gününde insan olmanın gereği olarak bu sorumluluklarımızı hatırlayalım.

Sofralarımızın paylaştıkça büyüdüğü bu günlerde , tutulan oruçların adaletin, eşitliğin sesi olması Ramazan ayının hakikatiyle yaşanması dileğiyle.

 

                                                                      Halkların Demokratik Kongresi

                                                                      Halklar Ve İnançlar Meclisi