Yumurtayı içeriden kırmak

Garê operasyonunun üzerinden günler geçti, hâlâ tartışılıyor. İktidar hâlâ kamuoyunu tatmin eden bir açıklama yapamadı. Bunun yerine HDP’yi hedef alan, Kürtleri lanetleyen açıklamalar ortaya saçılıyor. İktidar bu açıklamalarla krizi aşmak, yaptığı hatanın bedelini başta Kürtlere ve muhalefete ödetmeye çalışıyor, tespitleri yapılıyor. Garê operasyonunu Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Yürütme Kurulu Üyesi Salih Zeki Tombak ile konuştuk.

‘Kurtarma değildi’

Zeki Tombak, Garê operasyonunu kurtarma operasyonu olarak anlatan herkesin ya yalancı ya da cahil olduğunu söylüyor. Tombak’a göre o kadar uçakla ve personelle kurtarma operasyonu yapılmaz. Tombak bu operasyonla ilgili şunları söylüyor: “Bu operasyonun kurtarmayla hiçbir ilgisi yok. Birincisi Türk devleti esirleri kurtarmaz. Çünkü esir düşmek disiplin suçudur, cezası vardır. Kurtarsa yargılayacak. İkincisi uzun süre PKK’nin elinde kalmış personelini ideolojik olarak kaybedilmiş personel olarak görür. ‘Sen niye onlara yakalandın, yoksa sen onlardan mısın?’ diye başlayan bir soruşturmanın konusu yapar. Üçüncüsü bu kadar büyük bir hava gücü, 41 tane F16, bir tane tanker uçak, bir tane avas erken uyarı uçağı, dünya kadar skorsky, kobra helikopter ve sayısız miktarda İHA-SİHA bu kadar büyük güçle bir kurtarma operasyonu dünya tarihinde yoktur. O zaman başka bir şey yapmak için gittiler. Sadece kurtarma olsa Hulusi Akar’ın ne işi var Bağdat’ta, Erbil’de. Çünkü her zaman operasyon yapıyorlar orada. Hiçbir zaman böyle gidiş-gelişler, diplomatik temaslar olmamıştı. Demek özel bir durum var. Özel durum şu: Bu bölgede HPG ana karargâhı var. Oraya operasyon yapmak istediler, zaten 10’a yakın yere indirme yapmak istediler, yapamadılar. Bir tanesini yapabildiler. O binanın sadece bir nezarethane olmadığı ortada. 9 galerisi olan muhkem bir yer. O binaya girdiler, bu arada da rehineler öldü çıkan çatışmadan. Bu operasyonun maksadı şu: HPG ana karargâhına girebilseler orada ele geçirdikleri önemli kadrolardan bir ya da birkaç kişi yakalayacaklar ve Türkiye’ye getireceklerdi. Plan buydu bence.”

AKP’nin 15 Şubat’ı

Bu operasyonun ikinci bir 15 Şubat yaratmak için yapıldığını belirten S. Zeki Tombak, eğer başarılsaydı ilk 15 Şubat’tan daha fazla gürültü çıkarılacağını belirtiyor: “Bir tesadüf var burada, herkesin dikkatini çekti mi bilmiyorum. Operasyon ayın 10’unda başladı, muhtemelen 4 gün devam eder. 15 Şubat’ta açıklama yapacaklardı. Yani ikinci bir 15 Şubat gerçekleştireceklerdi. Bir 15 Şubat daha yaparlarsa devletlerin bu sembolizmleri önemlidir. Ama bu AKP sembolizmidir. AKP sembolizmi öncekinden daha çok gürültü çıkaracak bir 15 Şubat yapmak istiyordu. Bunu başarmış olsalardı, Anayasa paketini Meclis’e getirirlerdi. Kendilerini ebediyen iktidar yapacak değişiklikleri yaparlardı. Ondan sonra ne Kemal Kılıçdaroğlu bir şey diyebilir böyle bir rüzgârın karşısında, ne de Meral Akşener bir şey diyebilirdi. Şimdi birinci amaç fiyasko ile sonuçlandı. Yani askeri olarak tam bir başarısızlık yaşandı. Hemen başka bir oyunu yürürlüğe koydular, yaşamın yitiren 13 kişi üzerinden bir oyun yürürlüğe koydular. Ancak bu defa bu hamaset nutukları tutmadı. Oyunları orada da bozuldu. Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener yok dediler kardeşim bu defa hamasetle geçiştirilecek bir durum değil” diyor.

Yumurtanın hikâyesi

Operasyonun bu şekilde sonuçlanmasının Türkiye’nin iç ve dış politikasına önemli etkilerinin olacağını söyleyen Tombak, iktidar blokunun içeride ve dışarıda tazyik altında olduğunu belirtiyor. Tombak sözlerine şunları ekliyor: “Yumurta ile ilgili söylenen bir şey vardı. Yumurta içten kırılırsa içinden hayat çıkar, civciv çıkar. Yumurta dışarıdan kırılırsa tavaya koyarsın pişirirsin, omlet olur. Türkiye’deki iktidar bloku hem içeride hem dışarıda tazyik altında. İçeride çoklu bir kriz var. Ekonomide kriz yaşanıyor, toplumsal kriz sürüyor, Kürt meselesinde kriz var. Yani her konuda kriz var. Egemen iktidar bloku burada bir zorlanma yaşıyor. Eğer içeride mücadele yükselmezse krizin faturasını halka çıkarır ve yola devam ederler. Ama bir toplumsal muhalefet var. İnsanlar koyun gibi durmuyorlar. Her yerden dikişler atıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde de atıyor, Kadıköy Belediyesi’nde de atıyor, Migros işçileri de direniyor, ekolojik saldırılara karşı halkın yerel direnişleri de artıyor. Kürt halkının mücadelesi sürüyor. Ancak bu mücadeleler yumurtayı içeriden kırmaya yeterli değil. Bunları yıkmaya yeterli değil hâlâ. Çünkü muhalefet partilerinin ekonomi ve sağlık dışında iktidara yönelttikleri bir eleştiri yok. Bu konuda ne kadar samimiler o da belli değil. Sonuçta Ege’de bir gerilim oluyor, muhalefet iktidarın yanında yer alıyor, Kıbrıs’ta bir gerilim oluyor aynı şey oluyor. AKP iktidarının samimi olmasa bile yaptığı en doğru şey barış sürecini başlatmaktı. Muhalefet denilen partiler tam da burada AKP’yi eleştiriyorlar. AKP’nin yaptığı tek doğru şey bu. Sen barış istemiyorsan Türkiye’nin hiçbir sorununu çözemesin. Ekonomik sorunu da çözemezsin, eğitimi de çözemezsin, sağlığı da çözemezsin.”

Bölgesel sarsıntı

ABD’deki yönetim değişikliğinin Ortadoğu’da sarsıntılara yol açtığını söyleyen Tombak, bölgesel güçlerin bu değişiklikten dolayı endişeye kapıldıklarını belirtiyor. Tombak, sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Evet yumurtayı içeriden kıramıyoruz, ama bölgedeki bütün yumurtalar endişeye kapıldı. ABD’deki yönetim değişikliğinden sonra, herkes dışarıda gelen basınçla yumurtası kırılmasın diye yumurtasında değişiklik yapmaya başladı.”

Zeki Tombak, ABD’deki yönetim değişikliğinin Türkiye’de de farklı arayışlara neden olduğuna dikkat çekerek, Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın tutumuna dikkat çekiyor. Tombak’a göre Akar, ABD ile uyumdan yana. Tombak bu konu ile ilgili şunları söylüyor: “AKP de Amerikancıdır ama şu anda pazarlık gücü olduğunu sanıyor. Ama bu güç yok. O yüzden egemen blok içinde farklı parçalar oynamaya başladı. Hulusi Akar bir NATO generalidir ve sistemle en uyumlu unsurdur. Muhtemelen Hakan Fidan da uyumludur. Ama Trump döneminde bunlar hepsi gevşediler. Şimdi Akar çok dikkatli gidiyor. Mesela Ege krizinde pekâlâ bir Yunan gemisi batırabilirdi. Erdoğan’ın bir tanesini batırın diye emir verdiğini biliyoruz. Hulusi Akar engellemiştir. Akar, kara kuvvetleri komutanlığı ve sonra genelkurmaylığı boyunca TSK, NATO ile hiçbir sorun yaşamamıştır. Balyoz, Ergenekon olaylarında sonra Amerika’ya gittiğinde -bu davalar sürerken ABD’ye hiçbir Türk generali davet edilmemişti- ona orada bir madalya taktılar. Madalyanın gerekçesi Türk Kara Kuvvetleri’ni çok zor şartlar altında yeniden inşa etmek. Yani kara kuvvetlerinin içinde büyük bir temizlik yapıldı. ABD’nin gözünde adam her şeyi yeniden inşa etti. Amerika öyle görüyor. Akar, son zamanlarda ABD ile uyumlu olacak adımlar önermeye başladı. S-400’ler için ‘Girit formülü deneyebilir miyiz?’ dedi mesela. Deneyemez belki ama, ABD ile uyum için bir formül arayışı içinde. Erdoğan değil, o arıyor. Batı ile bu tür özel ilişkiler geliştirmesi, Batı’nın hoşuna gidecek tutumlar içine girmesi bunları rahatsız etti. Son olarak Serdar Atasoy adlı bir tuğgeneral Kara Kuvvetleri İstibarat Daire Başkanlığı’na atanmıştı. Kara Kuvvetleri Komutanı Ümit Dündar onu göreve başlatmadı. Sonra istifa etti kasım ayında, sonra galiba ocak ayında ifadesi alındı cemaatçi olduğu gerekçesiyle, sonra birdenbire ‘Bu adamı Hulusi yükselti buraya kadar’ diye havuz medyasında Hulusi Akar aleyhine bir kampanya başlatıldı. Yani içeriden yumurtayı kıramıyoruz ama, dış baskılar nedeniyle, ABD baskısı nedeni ile egemen blokta oynamalar başladı. Eskisi gibi parçalar tam örtüşmüyor. Aralarında gerilimler meydana gelmeye başladı.”

Yaşam hakkı ihlali

Bu operasyonla insanların en temel hakkı olan yaşam hakkının ihlal edildiğini belirten Tombak, alıkonulan on üç kişi ve  üç TSK mensubunun yaşamını yitirdiğinin açıklandığını ama daha ne kadar insanın yaşamını yitirdiğinin belli olmadığını belirterek, “Ama bunun dışında da daha ne kadar cenaze var orada bilmiyoruz. Birçok insanın ölmüş olma ihtimali var. Peki, bunun sorumlusu kim? Her zaman hükümetler sorumludur. Erdoğan, devlet operasyonudur diyor, o zaman devlet sorumludur. Bir kere çok etkili, güvenilir bir soruşturma açmak zorundalar. İki, o kadar dağları taşları bombalıyorsun, o kadar uçak kaldırıyorsun, bunlar çeşme suyu ile çalışmıyor, bu kadar masrafı niye yapıyorsun? Bu ülkenin halklarından birine diz çöktürmeye çalışıyorsun. Diz çöktürememişsin, II. Mahmut’tan beri çökmemişler. II. Mahmut’tan beri bitirilememiş ve gittikçe derinleşmiş bir sorunu nasıl çözeceksin? Dağı taşı bombalayarak mı çözeceksin? Bunu bedelini kim ödeyecek? Bunun bedelini şimdi biz ödüyoruz. Halk ödüyor. Kim bu zulmü yapıyorsa, kim bu maceralara giriyorsa, o ödemeli. Komşu ülkelerin topraklarına girdiler, çıkmaya da niyetleri yok. Suriye’de girdikleri kaç tane bölge var? Irak’ta neredeyse Musul’a, Kerkük’e yaklaştılar. Barzani ailesi ve Bağdat ne kadar farkında bilmiyorum ama, Musul ve Kerkük hiç vazgeçilmeyen hedeflerdir Türk milliyetçiliği açısından. Başlarına iş alıyorlar, farkında değiller” vurgusu yapıyor ve şöyle devam ediyor: “Biz yumurtayı içeriden kıracağız. Ülkeyi kimseye omlet yaptırmayız. Kürtler, Türkler, Araplar, Çerkesler, Rumlar, Ermeniler, hepimiz bu yumurtanın kabuğunu içeriden kıracağız.”

Demokrasi konferansı

Tombak, asıl değişimin içeride muhalefetin alternatif ortaya koyması ve birlikte mücadele etmesiyle başlayacağını belirtirken, “İçeride basıncı biz yükseltebilirsek sağlıklı bir hayat yaratabiliriz. Nasıl yükseltebiliriz? HDP’den başka muhalefet yok. Demokrasi İçin Birlik Platformu mesela bir büyük demokrasi konferansı düzenlemeye çalışıyor. Bunun hazırlığını yapıyoruz. Bir halkçı seçenek yaratmamız lazım. Yani HDP, Türkiye’nin demokrasi güçlerinin hepsi. Sol sosyalist hareketler, inanç grupları, zulüm gören halklar. Hepimiz bir araya geleceğiz. İktidara yönelik bir halkçı alternatif geliştireceğiz. Yani yumurtayı içeriden kırmaya teşebbüs edeceğiz. Bunu başarabilirsek başta Kürt sorunu olmak üzere büyük meseleleri çözmek için çok sağlam bir zemin inşa etmeye başladık demektir. Bunun için mayıs ayına en geç haziran başına bir konferans yapacağız. Bunu da haber vermiş olayım Yeni Yaşam okurlarına” diyor.

Hüseyin K. Akçadağ / Yeni Yaşam