Bugün 9 Aralık Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü. 164 devlet 14 Aralık 2005’te yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’ni onayladı. 2006’da TBMM’de de kabul edilen Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’yle Türkiye “bir kamu görevlisinin yasal geliri ile bağlantılı olarak makul bir açıklama getiremediği, mal varlığında önemli bir artış olan haksız zenginleşmeyi suç olarak düzenleyen yasal ve diğer gerekli önlemleri alma” yükümlülüğü altına girdi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturması olarak hafızalarımızda yer eden 17-25 Aralık 2013 soruşturmasını kısaca hatırlayalım. 17 Aralık 2013 günü Cumhuriyet Savcıları ve ilgili mahkemeler tarafından gerçekleştirilen, aralarında iş adamları, bürokratlar, banka müdürleri, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve 61. Türkiye Hükûmeti kabine üyesi dört bakan ile üç bakan çocuğunun olduğu kişiler hakkında "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri iddiasıyla yürütülen soruşturmaydı. Dolarlar ile dolu ayakkabı kutuları, para kasaları, para sayma makineleri, yüzlerce milyarlık kol saati hediyeleri, uluslararası boyutu da olan bu yolsuzluk iddialarını güçlendirmişti.
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Oğuz Bayraktar, işadamı Ali Ağaoğlu, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve Rıza Sarraf gözaltına alındı. Dönemin Başbakan’ı şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, sosyal medyada yer alan tapeler sonrasında savcılar tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırılmak istendi ancak bu gözaltı işlemi dönemin ve şimdiki İçişleri Bakanı Efkan Ala tarafından engellendi. Ardından savcılar görevden alınarak şüpheliler hakkında takipsizlik kararı verildi, dosya örtbas edildi, son olarak da TBMM’de yapılan oylamada AKP çoğunluğu tarafından dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilmemesi sağlandı.
Demokratik sistemin en temel unsurlarından bir tanesi de kamusal işlerin şeffaf olmasıdır. Buna göre hükümetlerin kamu adına yapılan tüm harcamalarda halka karşı hesap verebilir olması gerekiyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International) 20.Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye’nin puanı 50’den 45’e düşerken sıralamada 175 ülke arasında 64. sırada yer alıyor.
Bugün AKP 7 Haziran’da kaybedip 1 Kasım’da savaş ve katliamlar sonucu kazandığı seçimler nedeniyle tekrar tek başına iktidarda. Aynı kadro ile aynı anlayış ile savaş ve yolsuzluk hükümetini bir kez daha kurdu. Yasalar karşısında boğazına kadar suça batmış bir iktidarla karşı karşıyayız. Her suçu bir başka suçla örtmek üzere Anayasa, yasa, hukuk, idari kurallar, mali mevzuat hepsinin yerle bir edildiği ve zıvanasından çıkarıldığı, sadece yurttaşların değil, uluslararası anlaşmalarla karşılıklı yükümlülükler altına girilmiş olan uluslararası muhatapların da haklarının ihlal edildiği bir yönetimle yaşamak zorunda değiliz.
HDK olarak, emekçi halkın alın terini altın bir saat gibi koluna takan bu iktidardan kurtulmak, hakkında soruşturma açılan herkesin adil bir yargı önünde hesap vermesini sağlamak üzere yolsuzluk ve savaş hükümeti olan AKP’ye karşı halklarımızı, emekçileri, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşları, her yerde yolsuzluklardan ve hukuksuzluklardan hesap sormaya, seyirci ve suskun kalmamaya; hep birlikte Türkiye’de halkların barışını, demokrasiyi, eşitliği kurmak ve adaleti sağlamak için mücadeleye çağırıyoruz.
Sebahat Tuncel&Ertuğrul Kürkçü
Halkların Demokratik Kongresi
Eşsözcüleri
09.12.2015