Vicdan ve Adalet için Birleşelim!
28.07.2017
Saray iktidarı ne yasa, ne de hukuk tanıyor. Hak, hukuk ve adalet OHAL ve KHK'lerle yok edilmiş durumda. Gözaltılar, tutuklamalar, infazlar yetmiyormuş gibi on binlerce aydın, akademisyen, kamu emekçisi de sorgusuz sualsiz işten atılıyor ve açlığa mahkum ediliyor. Saray'ın politikalarına kim karşı çıkıyor ve eleştiriyorsa devlet şiddetinin hedefi haline geliyor. HDP eşbaşkanları ve milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, parti üye ve yöneticileri tutuklanıyor. Milletvekillerinin vekillik hakkı gasp ediliyor. Gazeteciler, yazarlar sadece gazetecilik yaptıkları, düşüncelerini ifade ettikleri için tutuklanıyor. İnsan hakları aktivistleri sudan gerekçelerle zindana atılıyor. Evrensel hukuk normları ayaklar altına alınıyor.
Saray iktidarı elde ettiği parlamento çoğunluğu ile yasamanın işlevini de ortadan kaldırmış, parlamento ilga edilmiş durumdadır. Saray'daki ne derse onun ağzından çıkan her şey yasa haline getiriliyor.
Saray'ın etrafında kümelenmiş bir avuç oligark, çıkarları için işçileri ölüme yollamakta, iş güvencesini ortadan kaldırmakta, sendikal haklarını hiçe saymakta, grev ve direnişlerini OHAL sopası ile bastırmakta, kârları için HES'ler, termik santraller, siyanürlü altın arama yoluyla doğayı yok etmektedir.
Tüm bu saldırıların yanında, halklarımız arasında düşmanlık geliştirme, farklı inançlar ve kimlikler arasında kutuplaştırma, saflaştırma yoluyla iktidarlarını ayakta tutmaya çalışıyorlar. Kürt halkı üzerinde uygulanan şiddet politikası ile kimliği, dili bastırılmaktadır. Köy yakmalar, bombalamalar, sokağa çıkma yasakları, işkence uygulamaları sıradanlaştırılmaktadır. Tekçilik politikası üzerinden asimilasyon, imha, korku yaratma, yakıp yıkma, vicdanları sızlatacak uygulamalar faşizmin koyulaştırıldığını işaret ediyor.
Eğitim sistemi ticarileştirilmekte, dinsel eğitim temel bir politika haline getirilmektedir. Bilimsel, laik, demokratik ve anadilde eğitim ortadan kaldırılmaktadır. Okullar birer hurafe yuvası haline getirilmektedir. Gençlik geleceksizleştirilmektedir. Sağlık sistemi de ticarileştirilmiş, katkı payları adı altında tam bir soygun sistemine dönüşmüştür. Emekçilerin, yoksulların nitelikli, ucuz sağlık ve ilaca ulaşım imkanları yok edilmiştir.
Kadınlar, vahşi cinayetlerle katledilmekte, küçük çocuklar da dahil taciz ve tecavüz sıradanlaştırılmaktadır. Küçük yaşta çocukların zorla evlendirilmesi için artık resmi nikah yerine dini nikah kıyılması uygulamaya sokulmuştur.
İşte tüm bu koşullar altında Halkların Demokratik Partisi “ Durmayalım, dur diyelim, faşizmi durduralım” temel şiarı ile adalet ve vicdan için sokaklara çıkarak faşizme karşı mücadele çağrısı yapmıştır.
Bizler de, Halkların Demokratik Kongresi olarak, HDP'nin 20 Temmuz 2017 tarihinde Abbasağa Parkı'nda yayınladığı deklarasyonu ve arkasından geliştirdiği "Vicdan ve Adalet nöbetini" faşizmi birlikte yenmek için oldukça anlamlı ve önemli görüyoruz. Şu an Diyarbakır'da Ekin Ceren Parkı'nda abluka altında altında tutulan HDP'li vekil ve iradeleri yok sayılan halklarla dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz. Unutulmamalıdır, "vicdan" ve "adalet" hiçbir bariyerin, hiç bir duvarın arkasına sığmayacak hakikatlerdir.
Bu kapsamda, Halkların Demokratik Kongresi olarak, 01 Ağustos 2017 tarihinde İstanbul'da ve 15 Ağustos 2017 tarihinde İzmir'de yapılacak eylemlere tüm meclislerimiz ve komisyonlarımızla aktif katılacağımızı deklare ediyoruz. Adalete, özgürlüğe, barışa, eşitlik ve demokrasiye ihtiyaç duyan herkesi, yaşamlarımızın her bir noktasında uygulanmaya çalışılan ablukaları kırmak ve faşizmi durdurmak için, HDP'nin eylem ve etkinliklerinin sahiplenerek güçlendirmeye, İstanbul, Van ve İzmir'deki nöbetleri büyütmeye çağırıyoruz. Kim olursak olalım, hangi partiden, siyasi görüşten olursak olalım vicdanları sızlatan uygulamaları durdurmak, Adaleti sağlamak,onuru korumak için birleşmekten başka bir çıkar yolumuz yoktur.
Faşizmi birleşerek yeneceğiz, özgürlüğü ve eşitliği birlikte kazanacağız.