KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik: Biz örgütlenirsek, birleşirsek, ortak bir mücadele programı geliştirirsek 1 Mayıs’tan sonraki süreci kendi lehimize çevirebiliriz.
Tüm dünyada 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma günü hazırlıkları yapılırken Türkiye’de işçilerin, emekçilerin gündeminde neler olduğunu KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, HDK’nin Sözü canlı yayınında dile getirdi. Pandemi süreci öncesinde yaklaşık 8 milyon işsiz yurttaş olduğunu ifade eden Bozgeyik, Kovid19 gündemiyle birlikte 5 milyona yakın kişinin işsiz kaldığını ve isşizlik oranının 10 milyonun üzerine taşındığını vurguladı.
Yaklaşık 130 yıldan bu yana belki de ilk defa 1 Mayıs tarihinde kitlesel bir program yapılamayacak. Emek ve meslek örgütleri olarak sizlerin bu yıl için eylem planınız, 1 Mayıs programınız nasıl olacak?
Dünyada büyük bir krizle karşı karşıyayız. Kapitalizmin yüz yıllardır devam eden emek ve doğa karşıtı politikaları, halklara ve kadınlara karşıt politikaları sürekli kriz üretiyor. Bu dönem Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi ilanıyla birlikte işçiler, kamu emekçileri süreçten en fazla etkilenen kesimi oluşturuyor.
Bizlerin halk sağlığını, emekçileri korumak gibi bir zorunluluğumuz var. Bu sebeple tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 1 Mayıs’ta milyonların sokakta coşkuyla taleplerini haykıracakları bir görüntü olamayacak. Bu coşkuyu ve motivasyonu farklı yol ve yöntemlerle yansıtmayı düşünüyoruz. Emek, meslek örgütleri olarak, emek ve demokrasi güçleriyle birlikte ortak bir basın toplantısında 1 Mayıs’ı bir hafta şeklinde kutlayacağımızı ifade ettik. 27 Nisan ile 1 Mayıs tarihleri arasında, Türkiye’nin 81 ilinde oluşturulmuş olan mücadele ve dayanışma programımız başladı. Kentlerin belirli anma noktalarında sembolik bir araya gelişler olacak. Esas olarak yüzümüzü işyerlerine çevireceğiz. Ayrıca taleplerimizi mahallelerimizden, evlerimizden kamuoyuyla paylaşacağız.
Emekçiler zaten ekonomik kriz ve baskı politikaları altındaydı. Milyonlarca işçi işini kaybetti. İş güvencesini ortadan kaldıran politikalar nedeniyle üretenlerin, alınteriyle geçinenlerin yaşadığı sorunlar artarak devam etti. Doğal olarak bu emek haftasında kazanılmış haklarımızın gasp edilmemesine dönük bir mücadele programı yürütmeyi amaçladığımızı ifade edelim.
İnsanca Yaşayacak Bir Gelir
1 Mayıs’ın her yıl öne çıkan başlık ve talepleri oluyor muhakkak. Bu yıl 1 Mayıs’ın talepleri neler? Ayrıca sokağa çıkma yasağı düzenlemesinin bu tarihi kapsıyor olmasını bir engelleme olarak değerlendiriyor musunuz?
İşsizlik, eşitlik, yolsuzluk, güvencesizlik, iş cinayetleri, kadın emeği sömürüsü kapitalizmin en açık halini gözler önüne seriyor. Salgın sonrası sömürünün katlanarak devam edeceği çok daha otoriter bir dünyaya doğru gidebileceğimiz de ortada. Kapitalistler bu süreçten kendi lehlerine çıkmak için otoriter politikalar geliştiriyorlar. Türkiye açısından baktığımızda da iktidar bir fırsata çevirmek istiyor. Belediyelerin dayanışma çalışmalarını engelleyen, yardım kampanyalarını bloke eden, HDP’li belediyelere kayyum atayan, gıda kolilerine el koyan, dağıtanları gözaltına alan bir politika izliyor. Doğal olarak bizim de dayanışmayı, mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor. Doğayı ve insanlığı öldüren bu sömürü düzenine mahkum olmadığımızı başından beri söylüyoruz. Bunun için de yapacaklarımızın ne olduğunu ifade ediyoruz.
Emek ve meslek örgütleri olarak insanca yaşayacak temel bir gelirin herkes için sağlanmasını istiyoruz. Çalışma Bakanı, işsizlik sigortasına 4 milyona yakın başvuru olduğunu açıkladı. Ancak Mart ayından bu yana başvuranların ne kadarının yararlandığına dair somut bilgi yok. Geçen hafta meclisten çıkarılan 15 maddelik torba yasayla işçilere ödenmesi gereken işsizlik ödeneğini günlük 39 liraya düşürerek işçileri yoksulluğa sürüklediler.
Özelleştirme karşıtı politikalarımızın ne kadar doğru olduğu böyle bir dönemde daha da ortaya çıktı. Özelleştirmelerle sağlık alanının çöktüğü, halk için sağlık hizmetinin ortadan kalktığı görüldü. Fabrikaların özelleştirilmesiyle üretilmesi gereken hijyen malzemeleri ve koruyucu ekipmanın üretilemediği açığa çıktı. Bu nedenle özelleştirmelerin durdurulması da talebimiz. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi kamusal hizmetlerin nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir ve herkesin anadilinde hizmet alabileceği bir noktaya getirilmesini istiyoruz. Bu gibi dönemlerden en fazla kadınların ve çocukların etkilendiğini biliyoruz. Kadınların iş ve gelir güvencesinin sağlanması gerekiyor. Ceza infaz Yasası ile tecavüzcüleri, mafyaların salıverilmesi üzerine kadın yönelik şiddet arttı. 6284 sayılı yasanın uygulanması da taleplerimiz arasında.
14 Milyon Kişi İşsiz
Vergide adalet talebinin ne kadar önemli olduğu açığa çıkmış durumda. Vergiler yıllardır halktan toplanarak sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmaktadır. KESK olarak mecliste servet vergisi uygulamasının da hayat geçirilmesini talep ediyoruz. Emek ve demokrasi güçleriyle birlikte açıkladığımız 7 acil talebimizin de takipçisi olduğumuzu ifade edebiliriz.
En son yapılan bir araştırmaya göre pandemi döneminde 5 milyona yakın işsizlik ortalamasıyla karşı karşıyayız. Zaten 7-8 milyon kişinin daha önce de işsiz olduğunu düşünürsek şu an 13-14 milyon kişi işsiz. Bu kişilerin tüm gelir kayıplarının karşılanması gerekiyor. Devletin tercihini sermayeden yana değil işçiden, emekçiden, halklardan, özgürlüklerden, barıştan yana kullanması gerektiğini gücümüz oranında her yerde söyleyeceğiz.
Bir çok işyerinde üretim devam ediyor, denetimler yapılmıyor. Bu konuda yetkililerin yerine getirmediği sorumluluklar neler ve yerine getirilmesi yönünde ne tür girişimleriniz oldu? Bilgisine ulaştığınız hak ihlalleri ne boyutta?
Zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında kalan alanlarda çalışmalar durdurulmadı. Cumhurbaşkanı her söz aldığında üretimden, çalışmaktan söz etti. Ya çalışacaksın ya öleceksin anlayışıyla arkadaşlarımızı pandemiyle yüz yüze bıraktılar. Çalışma Bakanlığı’nın bir çok iş yerinde denetim yapması gerekirken denetimler aksatıldı, yapılmadı. Hem kamuda hem özel sektörde işçi sağlığı güvenliği ile ilgili kurulların oluşturulması gerekiyor. İnşaat, hastane, tekstil atölyesi gibi yerlerin işçi sağlığı güvenliği uzmanları tarafından denetlenmesi lazım. Koruyucu hijyen ekipmanlarının işveren tarafından karşılanıp karşılanmadığının denetlenmesi gerekli. Bunların hiçbirinin işveren, devlet ve ilgili bakanlıklarca sağlanmadığını söyleyebiliriz. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nde çalışan arkadaşlarımızın açıklamış olduğu raporlara baktığımızda binlerce işçi arkadaşımız zorunlu çalışmadan kaynaklı enfekte olmuşlardır. Hatta sokağa çıkma yasağında bile izin alınarak madenlerde, inşaatlarda çalıştırılmışlardır. Bir çok işçi arkadaşımız koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
SES’in yapmış olduğu anketi değerlendirdiğimizde 12 Mart’tan bu yana 8 bine yakın sağlık emekçisinin enfekte olduğunu görebiliriz. Üyelerimizin de içinde yer aldığı sağlıkçı arkadaşlarımız işverenlerin gerekli tedbiri almamasından kaynaklı yaşamını yitirmiştir. AKP’nin bu dönemde de bir yönetememe krizi içerisine girdiğini ifade etmeliyiz.
“Yeterli Kaynak Var”
Salgınla mücadele etmek amacıyla hazırlandığı söylenerek açıklanan önlem paketleri var. Bu paketin emekçilere bir getirisi oldu mu?
Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ile sanal ortamda bir toplantımız oldu. Avrupa’daki sendikalardan aktarılan ve bizim Türkiye’den aktardığımız raporları değerlendirdiğimizde tüm dünyada daha çok sermayeden yana paket programlar açıklandığını görüyoruz. Buna rağmen Avrupa ülkeleri gelir kaybı olan, işini kaybeden emekçilere dönük Türkiye’den çok daha fazla gelir desteği sağlamıştır.
İktidar 100 milyar liralık bir paket açıkladı. Paketin sermayeden yana bir kurtarma planı olduğu açığa çıktı. Cumhurbaşkanı’nın paketi açıklarken TÜSİAD Başkanı’na gönderme yapmasından bile anlıyoruz ki bu pakette emekçiler yok. Hazırlanan torba yasada tekrar ispatlandı. Yasa gereği işsizlik sigorta fonundan yararlanılacakken işçilerin bu hakkı ortadan kaldırıldı. Varlık fonundaki kaynakların değerlendirilmesi açısından da batmak üzere olan, üretimi duran şirketlere transfer edileceği açıklandı.
KESK, DİSK, muhalefet partileri olarak en az asgari ücret düzeyinde gelir sağlanması yönünde taleplerimiz vardı. Bunların hiçbiri karşılanmadı. Hem ekonomistlerin hem bizim yapmış olduğumuz araştırmaya göre bunun için yeterli kaynak var. İşsizlik Sigorta Fonu’nda 131 milyar liranın olması gerekiyor. Tabi eğer o paralar şimdiye kadar başka yerlere transfer edilmediyse. Biz örgütlenirsek, birleşirsek, ortak bir mücadele programı geliştirirsek 1 Mayıs’tan sonraki süreci kendi lehimize çevirebiliriz