Yugoslavya, Avrupa’nın ortasında, Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar, Slovenler, Makedonlarve Karadağlılardan oluşan, bağımsız, tarım ve sanayide atılımlardan geri durmayan, otomobil dahi üreten bir ülkeydi. O günlerde üretilen Yugoslav otomobillerini, bugün de pek çok şehirde seyir halinde görmek mümkün. 20 yüzyıl boyunca yaşanan onca savaşa ve soykırıma rağmen “uygar dünya”, gözünü bile kırpmadan bir ülkeyi yıkıp, kimi neredeyse ortalama bir şehir büyüklüğünde ülkelerin doğmasına yol açtı.
Emperyalist devletler, kendi ideolojik hinterlandları doğrultusunda hizalamak için ellerini ovuşturarak Slovenya ve Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılışının gerçekleşmesini temin ettiler. Yugoslav güçleri ile Hırvat askeri güçleri arasında dinmek bilmeyen çatışmalar, Bosna-Hersek’te Hırvatların yaşadığı Ravno köyüne kadar ulaşınca, Boşnaklar da bu sıcak savaşın muhatabı oldu. Çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği bu çatışmalarda Srebrenica, BM Barış Gücü tarafından Boşnaklar için “güvenli bölge” ilan edilmesine rağmen Sırplar şehri ele geçirmeyi başardı. Binlerce Boşnak, korku içinde Hollanda’nın sorumluluğundaki Barış Gücü karargâhına sığındı. Bugün hakkında yazmakta, konuşmakta zorlandığımız o tarihte, Temmuz 1995’te, Hollandalı askerlerin “elbette ki bir talimat üzerine” karargâhı terk etmeleri sonrasında Sırp güçleri, Boşnaklara yönelik etnik temizlik sayılabilecek kertede şiddetli bir katliama girişti.
Uygar Avrupa, savaş süresince yaşanan tüm vahşeti uzaktan izlemekle ya da Sırp şehirlerinde sivillerin yaşadığı bölgeleri haftalar boyunca bombalamakla yetindi. Dünyanın geri kalanı içinse, bölge zaten kör bir noktaya dönmüştü çoktan. Aralık 1995’te, savaşı nihayete erdirmek gerektiğine karar verdiklerinde de Dayton Anlaşması gibi siyaseten, askeri olarak ve uluslararası hukuk bakımından kadük, işlerliği olmayan bir ucube anlaşma imzalandı.
Yugoslav iç savaşında işlenen savaş suçlarının yargılandığı Lahey’deki mahkeme, olayların seyrine aykırı kararlar almadı. Savaş suçlusu Hırvat generaller “kravat taktığı için” düşük cezalar alırken, Sırp generaller en üst sınırdan cezalandırıldı. Bölgede yaşayan halklar, bugün de, dünyanın pek çok yerindeki halklar ve inanışlar gibi ayrımcılığa maruz kalmakta.
Burjuva devlet aklı, ulusal sorunu pekâlâ çözebilecekken çözmüyor çünkü sorunun devamlılığı demek, başka devletlerin gelişmesine olanak tanımamak, başka halkların dillerini / kültürlerini hayatta tutmalarının önüne geçmek demek. Farklı dinden ya da mezhepten olsalar da bir arada yaşayan halkları, tavukları birbirine karışan halkları, vaktiyle Avrupa’nın en çok gülen, en çok eğlenen halklarını birbirine düşman eden emperyalist açgözlülük bugün de rahat bir nefes almalarına mani.
Yugoslavya’dan sonra kurulan ülkelerde refahtan, adaletten, gelişmişlikten bahsetmek söz konusu bile değil. Halkların ve inançların birbirine düşman edilmediği bir ülkenin kurulabileceğine, asıl böyle bir dünyanın daha yaşanılır olduğuna inancımızla, 25. yılında Srebrenica katliamını lanetliyor, halklarımızı barış için mücadeleden geri durmamaya çağırıyoruz.
Halkların Demokratik Kongresi
Halklar ve İnançlar Meclisi