Şenoğlu: Sınır ötesi operasyon 'Çöktürme Planı'nın devamı

07.05.2021

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Federe Kürdistan Bölgesi’nde Metîna, Avaşîn ve Zap'a 23 Nisan'da başlattığı sınır ötesi operasyon devam ediyor. Operasyonun AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’in yaptığı telefon görüşmesinin hemen ardından başlatılması, Federe Kürdistan Bölgesi yönetiminin sessizliği, konseptin genişliğini gösteriyor. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Sedat Şenoğlu, operasyon ile PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin yakından ilişkili olduğunu ifade etti. 
 
‘ÇÖKTÜRME PLANI’NIN DEVAMI 
 
İktidarın yürüttüğü saldırgan politikanın çok uzun ve tarihsel bir geçmişinin olduğunu belirten Şenoğlu, bu durumun Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan temel çelişkiye dayandığını söyledi. Şenoğlu, “Türkiye’deki sistem Kürtlerin imhasına ve asimilasyonuna dayanarak oluşturulduğu için bu sorun 100 yıldır devam ediyor. Birincisi bu. Ama daha güncel boyutuyla bakarsak Suriye, Rojava, Şengal, Federe Bölgesi’ne dönük bu saldırgan tutum aslında 2014’te devreye konulan ‘Çöktürme planı’na dayanıyor. Rejimin burada ana hedefi Kürtlerin demokratik, kolektif haklarını ve kendi ulusal süreçlerini inşa etmemesi, bunun ortadan kaldırılmasına yönelikti” dedi.
 
KÜRTLER ESKİ KÜRTLER DEĞİL
 
Yaşanan saldırıların sadece Türkiye’yle ilgili olmadığının altını çizen Şenoğlu, bunun uluslararası bir konseptin parçası olduğunu belirtti. ABD ve AB’nin onayıyla operasyonun başlatıldığına dikkat çeken Şenoğlu, “Mesele şudur; ya Ortadoğu’da Kürtlerin tarihsel haklarının giderildiği bir sonuç çıkacak ya da yüz yıldır olduğu gibi Kürtler üzerinden Ortadoğu’yu dizayn etme politikaları daha da ağır bir şekilde devam edecek. İçinde bulunduğumuz denklem bu kadar keskin. Haliyle de iktidarın şu anda yürütmüş olduğu saldırganlık politikası çok kapsamlı ve derinlikli yürütülüyor. Ama artık ne Ortadoğu eski Ortadoğu ne Kürtler eski Kürtler ne de Türkiye eski Türkiye. İşte en son yapılan Garê operasyonunda da görüldü. Orada çok büyük bir yenilgiyle karşı karşıya kaldı. Şimdi bunun üzerinden bu saldırganlığı sürdürüyor. Bu tip saldırılar son 40 yıldır sürüyor ama herhangi bir sonuç alınmadı. Daha önce de Zap’a böyle bir operasyon düzenlenmişti. O zaman da başarısız olmuştu. Bunlar da başarısız olacak” diye ifade etti. 
 
SAVAŞ VE KAN 
 
AKP iktidarı ve uluslararası güçlerin savaştan beslendiğini hatırlatan Şenoğlu, şöyle devam etti: “Dünyanın herhangi bir yerinde ve Türkiye’de halkların eşit bir şekilde yaşaması bu rejime ve onların işine engeldir. Böyle eşitlikçi bir sistem yaşanan krizin açmazlarını hızlandıran bir süreç anlamına gelir. Böyle bir değişimi ne AKP-MHP rejimi ne de uluslararası güçler istiyor. Bunlar istemiyor diye tarihin bu yönde ilerlemeyeceği anlamına da gelmiyor. Bu son saldırıları da böyle okuyorum. Bu saldırılar çok ciddi devrimsel dönüşümlerin de olanaklarını ortaya çıkarıyor. Bunu hem görmek hem de göstermek lazım. Rejim bu politikaları ve uluslararası güçlerden aldığı destekle Türkiye’yi daha karanlık bir girdaba sürükleyecek ya da buradan eşitlikçi, özgürlükçü, barışçıl ilişkilerin zemini oluşacak. Böyle keskin ve kadersel bir durumla iç içeyiz. Sistem güçlerinin bir çözümü yok. Sıkışmış ve en zayıf noktadalar. Savaş ve kan onların yaşaması için tek şey.” 
 
TECRİTTEN BAĞIMSIZ DEĞİL 
 
Yaşanan saldırıların PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecritle bire bir bağlantısının olduğunu sözlerine ekleyen Şenoğlu, aynı şeyin Öcalan’ın 1999’da uluslararası bir komplo sonucu Türkiye’ye getirilmesinde de açığa çıktığını anımsattı. Söz konusu savaş politikalarının o günden bugüne devam ettiğini ifade eden Şenoğlu, “Yaşananları Öcalan’ın üzerindeki tecritten bağımsız düşünemeyiz. İmralı’daki tecridin ortadan kalkıp kalkmama meselesi aynı zamanda bu saldırgan politikaların kaderini de etkileyen bir durum. Ortadoğu’daki sorunların çözümü, halkların eşit ve özgür biçimde bir arada yaşaması için sayın Öcalan çök önemli girişimlerde bulunmuştu. 2013-2015 yılları arasında da bu çözümü açık bir şekilde gördük” dedi.
 
İŞLERİNE GELMEDİ
 
Öcalan’ın paradigmasının Kürtlerin özgürlüğü ve Türkiye’nin özgürleşmesi açısından çok tarihsel bir çözüm olduğunu dile getiren Şenoğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “O çözüm sürecinde toplum çok büyük bir beklenti içerisine de girdi. Çünkü bu Türkiye’deki siyasi ve iktisadi krizlerin çözümü için de zemin sunmuştu. Bu nedenle büyük umut yaratmıştı halklarda. O zaman savaş ve akan kan durmuştu. Fakat bu muhataplığın bir tarafı olan devletli güçler sistemi kendi iktidarları bakımından bunun iyi olmadığına karar vererek süreci sonlandırdılar. Ondan sonra savaş ve yıkım politikaları derinleşti.” 
 
ÇÖZÜM İMRALI’DA
 
Toplumun büyük bir kesiminin yaşanan sorunların çözümünün İmralı’dan geçtiğinin farkında olduğunu belirten Şenoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Milyonlarca Kürt İmralı’da bulunan Sayın Öcalan’ı siyasi muhatabı olarak görüyor. Çözüm sürecinde devlet de Sayın Öcalan’ı sorunun çözümünün tek resmi muhatabı olarak ilan etmişti. Bugün tekrar bu muhataplığa ihtiyaç var. Bugün Türkiye bu kaostan çıkacaksa, bunun yolu açılacaksa, tecridin ortadan kaldırılması gerekir. Tecrit devam ederken Türkiye’de bir demokratikleşme yaşanamaz. İmralı’da uygulanan tecridin bütün toplumun tecrit altına alınması anlamına geldiğini çok iyi biliyoruz. Nitekim uygulamalar bunun göstergesidir. Biz emek güçlerinin de topluma anlatması gereken en önemli şey Garê’ye atılan bomba ile İkizdere’deki ağacı yıkan zihniyetin aynı zihniyet olduğudur. Bu kadar somut olan bağlantıyı göstermek bizim görevimiz olmalıdır. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi için mücadele eden güçlerin, toplumsal muhalefetin bunun etrafında bir araya gelip bütün bunları göstermesi gerekir. Çünkü barış buradan geçiyor.”  
 
(Ferhat Çelik / MA)