Mezopotamya’nın kadim halklarından Süryaniler, tarih boyunca Doğu ve Batı arasında bir köprü olmanın karşılığını, maalesef pek çok egemenin baskısına maruz kalarak ödedi. Bulunduğu coğrafyanın İslamiyetin hakimiyetine geçmesiyle kültürel ve sosyal bakımdan soluk borusu kısılmaya başlanan Süryani halkı ve inancının 14. yüzyılda Timur’un şiddetli akınlarında kiliseleri yakıldı, insanları öldürüldü.
Osmanlı hâkimiyetinde yaşadıkları süre içinde bulundukları her bölgenin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatına aktif bir şekilde dahil olan Süryani halkı, 1800’lerin sonundan itibaren Ermenilerle beraber hedef alındı ve kimi kez Bedirhan katliamındaki gibi kitlesel kıyımlara, kimi kez de lokal saldırılara maruz kaldı. 1914’e gelindiğinde, süreklileşen nefretin hedefine hedefi oldular. Sınır bölgelerinde yaşayan Süryani halkı başta olmak üzere anavatanlarının her yerinden sürülmeye başlandı. Silahlarına el konuldu, aydınları, din adamları tutuklandı, infaz edildiler, İç Anadolu’ya, sınır dışına sürüldüler, kamplarda hastalıktan, soğuktan kırıldılar. Yaklaşık 500 bin Süryani, hayatını kaybetti.
Sayfo, Süryani halkının demografik ve kültürel yapısını tahrip etmekle kalmamış, eğitim kurumları, kütüphaneleri, kiliseleri, yazıtları akıldı, yok edildi. Bu yönüyle Sayfo, bir kültürel soykırımdır aynı zamanda.
Savaş sonrası Paris ve Lozan Konferanslarında otonom bölge talebinde bulunan Süryani delegasyonu ne zararını tazmin edebildi ne de kültürel haklarını alabildi; Süryaniler ne yurtlarına dönebildiler ne de azınlık statüsü alabildiler.
Sayfo soykırımının sebep olduğu insani, kültürel, sosyal tahribat, Süryanilerin iç dünyalarında derin bir acı olarak yaşamaya, diri kalmaya devam etmekte. O günlerden bugüne Türkiye’deki egemen güçlerin çıkarlarına karşı halkların aydınları ve demokrat çevrelerin birbirlerini tanımaya gerçekleri kabul etmeye ve herkesin tarih boyunca yaptıkları haksızlardan dolayı özür dilemeye ihtiyaç vardır.
1915’te yaşanan soykırım Türkler, Kürtler, Araplar, Persler ve diğer Müslüman topluluklar tarafından ne kadar inkâr edilirse edilsin; yara taze, henüz iyileşmedi. Halkların yaraları açık kaldıkça ve inkar edildikçe düşmanlıklar, güvensizlikler, kin ve nefret duyguları da bitmez. Bu yarayı sarmanın, iyileştirmenin yolu, soykırımı tanımaktan, bununla yüzleşmekten geçiyor.
Halkların Demokratik Kongresi olarak Sayfo soykırımında hayatını kaybeden Süryani halkının ve tüm halkların acısını paylaşıyor, Türkiye halklarını inkârcı siyasetle mücadelenin yollarını bulmaya çağırıyoruz.
Sayfo'nun kabul edilmesi içinde uluslararası kurum ve kuruluşların nezdinde de girişimlerimiz adalet yerini buluncaya kadar devam edecektir.
Halkların Demokratik Kongresi