Savaş, Şiddet, Yoksulluk, Aileniz sizin; Bedenimiz, Emeğimiz, Kimliğimiz Bizim!

25.11.2022

 

“Kadın özgürlük mücadelesi, tüm dünyada Mirabel kardeşlerden Nagîhan Akarsel’e ve Jîna Amînî’ye uzanan bir hatta sınır tanımadan sürüyor, sürecek.”  Diyerek 25 Kasım’ı selamlıyoruz.

Geçmişten günümüze Türkiye’de, Kürdistan’da, İran’da, Afganistan’da, Arjantin’de kısacası tüm dünyada faşizme, patriyarkal kapitalizme, cinsiyetçiliğe, homofobiye, milliyetçiliğe, gericiliğe, nefret ve ayrımcılığa karşı direnen kadın yoldaşlarımızın mücadele geleneği yolumuzu aydınlatıyor. Hepsine selam olsun.

İran’da 22 yaşındaki Kürt kadın Jîna Mahsa Amini, Molla rejiminin irşad devriyeleri tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle işkenceyle katledildi.  Jîna’nın katledilmesinden sonra başta Rojhilat Kürdistanı’nda olmak üzere isyan ve protesto dalgası İran’ın her yerine yayıldı. Kadınların öncülük ettiği isyan ve protestolar birkaç gün içinde İran’da molla rejimine ve onun yarattığı antidemokratik politikalara yönelerek özgürlük, eşitlik ve adalet talebiyle birleşerek büyük bir halk direnişine dönüşmüştür.

Aynı dönem için de Nagîhan Akarsel arkadaşımızın Süleymaniye’de erkek devletin suikastı ile katledilmesi Ortadoğu’da yükselen ve büyümekte olan kadın özgürlük mücadelesinden bağımsız değildir. Nagîhann’ın erkek devletler tarafından katledilmesinin altında, yok sayılan kadın tarihimizden ve onun köklerinden aldığımız inançla yürüttüğümüz kadınların özgürlük mücadelesi yatmaktadır.

Bizler “Kadın Dayanışması Sınır Tanımaz” diyerek Jîna’nın saçlarını, Nagîhan’ın hakikat kalemini kadın özgürlük tarihimizle birleştirerek, dünyanın her yerinde yankılanan “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı ile isyan çığlığımıza dönüştürüyoruz.

Kapitalizmin tüketim, gasp ve talan sistemi dünya halklarına hiçbir şey vaat etmemekle birlikte her gün yeni bir toplumsal sorunla halkları yoksulluğa, savaşa, pandemilere, göçe zorlamakta, yaşam alanımız olan ekolojik sistemin yok oluşuna sürüklemektedir.

AKP-MHP faşist iktidarının tekçi, otoriter, savaştan ve şiddetten beslenen politikaları biliniyor ki ekonomik, siyasi ve toplumsal krizler yaratmakta ve böylesi süreçlerin en ağır faturası her zaman olduğu gibi kadınlara çıkmaktadır. Erkek egemen AKP-MHP iktidarının anayasa değişikliğinde yer alan “aile” tanımı kadınlar için erkek şiddetidir, daha çok bakım yükü yüklemek, kadınları eve hapsetmektir, kamusal alandan uzaklaştırmak demektir. Kadınları sadece “aile” üzerinden tanımlanmasını kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bu faşist bloğun milliyetçi, şoven, toplumu düşmanlaştıran ve kutuplaştıran savaş politikalarına karşı “kadınlar birlikte güçlü” şiarımızla, bir arada, mücadelenin yol ve yöntemlerini hayata geçirmeyi sürdürüyoruz.

Ulus devletlerin ve popülist sağ siyasetin yükselişe geçtiği her yerde karşımızda şiddet, kadın cinayetleri, kürtaj yasakları, yoksulluk, nefret cinayetleri kadın kurumlarını hedef alan, şiddetle mücadele eden merkezleri kapatan, nafaka hakkını gasp eden, kadınların siyasete katılımını engelleyen ve günün sonunda da kadın katillerini cezasız bırakan total bir iktidar gerçeği var. Kendi bekaları için her türlü şiddeti, hukuksuzluğu yalanı ve yıkımı meşru gören iktidarlara karşı bizler sokakları, alanları terk etmedik, etmeyeceğiz.

 

Bir kez daha vurgulamak isteriz ki;

Dünyanın her yerinde kadınların özgürlük mücadelesinde birbirimizden aldığımız güç ile kadınlara yönelik her türlü şiddete karşı özgürlük mücadelemiz var olmaya devam edecek. Emeğimiz ve haklarımız üzerinden zenginleşen, yoksulluğumuz ile doyan, çıplaklığımız ile giyinen bu ceberrut erkek-eril sisteme karşı direnişimiz daima sürecek.

Her şeyin artık bir saç teline bağlı olduğu bu zamanda, 25 Kasım’ı tüm bu mücadelelerin deneyimi ve dayanışmasıyla karşılıyoruz.

Kimliğimize, bedenimize, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkıyoruz.

Yaşasın özgürlük mücadelemiz!

Jin, Jîyan, Azadî!