Bundan tam 2 yıl önce, 20 Temmuz'da 33 düş yolcusu bombalarla katledildi. Onlarcasının bedeninde ve ruhunda yaralar açıldı.
Gezi'nin çocukları Kobani'nin çocuklarına defter, kitap, kalem ve oyuncaklarıyla Suruç'tan Kobane'ye umutlarını, düşlerini, coşkularını taşımak için yola çıkmışlardı. Suruç Amara Kültür Merkezi'nin bahçesinde basın açıklaması yaptıkları esnada DAİŞ çetelerinin bombalı saldırısı ile katledildiler. Suruç katliamında devlet güçlerini nasıl konumlandırdıysa, Ankara katliamında da aynı şekilde konumlandırmıştır. Daha fazla can kaybı olsun diye ambulanslar engellenmiş, yollar kapatılarak yaralılar üzerine gaz bombaları atılmış, panzerlerden su sıkılmıştır. AKP- DAİŞ zihniyetinin benzerliği bu katliamla da açığa çıkmıştır.
Katliamın siyasi sorumluluğu AKP'ye aittir. Her şeyden önce bu katliamı engellemediği gibi katliamın gerçekleşmesine zemin sunmuştur. AKP'nin DAİŞ zihniyeti ile olan yakınlığı bu katliamın gerçekleştirilmesinin yolunu açmıştır. Bu katliam aynı zamanda barış umutlarını, halklarımızın birlikte yaşama isteğini ve birleşik mücadelesini hedeflemiştir. Suruç katliamı Gezi'de başlayan 7 Haziran seçimlerinde elde edilen bileşik demokratik başarıdan ürken saray faşizminin intikam saldırısıydı. Gezi'den Kobane'ye uzanan kardeşlik ve dayanışma köprüsünü havaya uçurmayı hedeflemişti. Saray, bu katliamla demokratik barış arayışına karşı halklarımıza yöneltilen savaşı yeniden başlatmak için gerekçe haline getirdi. Bu katliamla, Batı'daki barış, özgürlük ve demokrasi güçleriyle, Kürt halkının birleşik ve ortak bir mücadele kulvarında buluşma istek ve iradesini kırmayı hedeflemiştir. Suruç'tan sonraki tüm gelişmeler bunu doğrulayan örneklerle doludur. Ankara'da gerçekleştirilen ve 101 kişinin yaşamını yitirdiği katliam ile yaşam kıyıcılığı sürdürülmüştür. Saray darbesi ve tek adam diktatörlüğü, yaşanan katliamlarda patlatılan bombaların pimi çekilerek adım adım inşa edilmiştir.
Suruç katliamı, 77' 1 Mayıs, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi, Roboski, Amed, Antep katliamlarının bir devamıdır. Şimdiye kadar bu katliamların arkasındaki güçler, planlayıcıları açığa çıkarılıp yargılanmadığı için yeni katliamlara da davetiye çıkarmaktadır. Suruç katliamının sorumluları açığa çıkarılsaydı, Ankara ve Antep katliamları yaşanmazdı. Bu katliamın sorumluları 1 Kasım seçimlerine giderken “Bize 400 vekil vermezseniz kaos çıkar” diyen siyasi anlayıştır.
Suruç katliamı ile ilgili açılan dava göstermelik ve katliamın üzerinin nasıl örtüleceği üzerine kurgulanmıştır. Suruç'ta çocuklarını, kardeşlerini, yakınlarını kaybeden aileler baskı görmekte, patlamadan yaralı olarak kurtulanlar, sonrasında tutuklanmaktadır. Kürdistan'da mezarlıkların topluca tahrip edilmesi ile birlikte Suruç şehitlerinin mezarları tahrip edilmektedir.
Suruç için adalet arayışı herkes için adalet arayışıdır. Suruç katliamının sorumluları ve planlayıcıları açığa çıkarılmaz, siyasi sorumluları hesap vermezse ne Ankara katliamında ne de diğer katliamlarda adalet yerini bulmayacaktır. Suruç katliamının hesabı sorulmazsa diğer katliamların hesabı sorulamaz.
Suruç katliamının 2. yılında birlikte ve yan yana yürüdüğümüz 33 düş yolcusunu saygıyla anıyoruz. Katliamı gerçekleştirenleri lanetliyoruz. 33 düş yolcusunun anılarını, özgürlük tutkularını, haklarımızın ortak ve birleşik geleceğini, birlikte eşit koşullarda yaşama isteğini, “Yeni Yaşamı” bu topraklarda gerçekleştirilecektir.