2022 Newrozu’nda alanlara akan milyonlar, verdikleri mesajlarla yeni tespitleri ve toplumsal mücadele ödevlerimizi zorunlu kıldılar. Son Newroz, sadece AKP/MHP iktidarına ve sistem içi muhalefete yönelik mesajlarıyla değerlendirilmemeli. Demokrasi ve özgürlük güçlerinin de üzerinde durması gereken içerikler fazlasıyla vardı Newroz meydanlarında. Sadece sistem partileri için değil toplumsal muhalefet açısından da son düzlük olarak tariflenebilecek bu safhada 2022 Newrozu’nu değerlendirmek kaçınılmaz oluyor.
Demokratik mücadelenin mihenk taşı Kürtler
Onlarca merkezde bir araya gelen milyonlar ve özellikle Kürt halkı, rejimin son yıllardaki amansız saldırıları karşısında halen dimdik ayakta durduklarını bir kez daha gösterdi. İktidara adeta “sen ne yaparsan yap, özgürlük irademizden asla ve asla taviz vermeyeceğiz” diyen bir kitlesel bilinç ve kararlılık vardı alanlarda. Newroz mitinglerindeki özgürlük iradesi, burjuva medyası başta olmak üzere Erdoğan öncülüğündeki iktidarın özel savaş söylemlerinin ve oyunlarının Kürt halkında fazla bir karşılığının olmadığını göstermesi açısından önemliydi. Faşizm günlerinde ortaya çıkan bu demokratik irade, devletçi partilerin bir kez daha korkulu rüyası olurken; sistem dışı muhalefet açısından da dayandıkları toplumsal zeminin dinamikliğini, gücünü ve kitleselliğini göstermesi açısından da bir hatırlatma niteliğindeydi. Faşizme karşı mücadelenin esas kurucu zeminine vurgusu itibariyle de politik hat tayin ediciydi. Newroz, faşist iktidarın yıkılışında ve halkların ortak kurtuluşunda Kürt halkının özgürlük mücadelesinin olmazsa olmaz bir ittifak gücü olduğunu tekrardan tescilledi. Özellikle miting meydanlarında haykırılan sloganlar ve dile getirilen talepler, Kürtlerin kendi statü mücadelesinde ne kadar kararlı olduklarını gösterdi. Yanı sıra Kürdistan’da “Ulusal Birlik”, Türkiye’de “Kazanma Zamanı” olarak kutlanan Newroz etkinliklerinde ortaya çıkan fotoğraf, demokratik direnişçiliğin ve demokratik kuruculuğun ancak ve ancak ortak mücadeleden geçtiğini göstermesi bakımından kıymetliydi. Bu yönüyle ele alındığında sadece saray rejiminin alaşağı edilmesi bağlamında değil, demokratik cumhuriyetin inşasında Kürt halkının demokratik ve özgürlük bilinci, birikimi ve iradesi kader tayin edicidir. Buradan hareketle, AKP/MHP iktidarının Kürt halkının örgütlü mücadelesinden neden bu kadar korktuğu ve tasfiye etmek için bin bir yolu denediği de anlaşılmaktadır. O nedenle faşist iktidarın Kürt halk hareketini tasfiye etmesi, sadece Kürtlerin tasfiyesi olmayacaktır; aynı zamanda Türkiye demokrasi mücadelesinin çok ağır bir yara alması demek olacaktır. Yaşanan ve yaşanacak olan tarih adeta şunu haykırıyor: “Kürt halkının özgürlük mücadelesi, Türkiye halklarının faşizme karşı mücadelesinin Dımdım Kalesidir.”
Öcalan’a özgürlük Newroz’u
Evet nesnel olarak Kürt sorununun demokratik çözümünü önüne koymayan her siyasal odak, yeniden faşizmin üretilmesine hizmet etmekten kendisini kurtaramayacak. Tam da bu noktada sorunun demokratik, barışçıl ve kolektif haklar bağlamında çözümü için Sayın Öcalan’ın rolü inkar edilemez bir gerçek. Newroz alanlarında Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü haykıran milyonlar, İmralı tecrit ve işkence uygulamalarına rıza göstermeyeceklerini bir kez daha gösterdi. “Öcalan’sız çözüme geçit yok!” olarak da anlaşılacak bu mesajlara, hem iktidarın hem de iktidar karşıtlığı üzerinden sörf yapan muhalefetin kulak kabartmasını salık veririz. Milyonların Öcalan vurgusu, sadece güne dair değil, on yıllar boyu soluksuz bir mücadele etrafında örülmüş bir toplumsal bilinç ve kültüre işaretle geçmiş; kaderini nasıl tayin edeceğine işaretle de bir gelecek vurgusuydu. 2022 Newrozu İmralı’da geçen 24 yıl boyunca adeta “ölüm koridoruna” alınmasına rağmen elli yıllık mücadele tarihinin sonucunda kazananın Öcalan çizgisi; kaybedenin de ulus devletçi tekçilik olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu anlamda son Newroz, Türkiye demokrasi güçlerine ve Kürt demokratik siyasetine İmralı tecridine karşı daha etkili, yaratıcı, kararlı ve sonuç alıcı bir mücadele ödevi yükledi diyebiliriz.
Ulusal ve siyasal değerlere bağlılık Newroz’u
Yine benzer şekilde adeta “kültürel soykırım kıskacında” tutulan Kürt halkı, kültürüne, diline, varlığına ve yaşam tarzına bağlılığın ifadesini bu Newroz’da adeta zirveye taşıdı. Yüz yıllık katliam, asimilasyon, tehcir siyasetinin devamı olarak son yıllardaki çöktürme planının da bırakalım kendinden kaçmayı, kendi öz varlığıyla daha sıkı bağ kuran ve bir o kadar da sistemle arasındaki siyasal mesafeyi koruyan bir Kürt halk gerçekliğini engelleyemediği de gün gibi ortada. Evet komplocu, inkarcı ve sömürgeci politikalarda ısrar edenlere bir kez daha duyurulur: “Kürdistan hayali değildir; gerçektir, sadece kendisini var kılmıyor; bütün dilleri, inançları, farklılıkları da kendisiyle birlikte bir kardelen misali gün yüzüne çıkartıyor.”
Ayrıca Kürt halkı, on binlerce üyesi ve yöneticisi gözaltına alınan ve tutuklanan, sürgüne yollanan, Kobani kumpas davası ve HDP kapatma davası gibi yargı komplolarıyla siyasal alanı tamamen kendilerine kapatmak isteyen otoriter faşist rejimin restini görüp el yükseltmiştir Newroz alanından. Adeta “Osmanlı’da oyun bitmezse de Kürtlerde de direniş bitmez” demiştir. Benzer şekilde hapishanelerdeki fiili idam rejimine karşı da siyasal değerlerine son derece bağlılık ifade eden bir Newroz buluşması oldu. Hasta tutsaklar başta olmak üzere politik Kürt mahpuslar gerçeğinin, Kürt halkının en hassas olduğu konulardan birisi olduğu tekrardan görüldü. Hep bir ağızdan siyasi mahpuslara gösterilen kitlesel sahiplenme, karşısında sömürgeci bir zihniyete başkaldırmış ve her yerde bu onurla direnen bir fotoğrafın çerçevesini sunuyor. Kitlenin bu duruşu bir an için “Filistinliler için İsrail neyse Kürtler için de Türkiye o!” dedirtiyor. Örnek mi? Saadi El Garabili. İsrail hapishanelerinde 26 yıl kalan ve hastalıklarından dolayı hayatını kaybeden bir Filistinli. Garabili’nin cenazesi çıktı İsrail hapishanelerinden. Diğer tarafta ise Halil Güneş. Türkiye hapishanelerinde 29 yıl kaldı ve hasta tutsaktı. Ailesine cansız bedeni teslim edildi. İsrail’e Filistin meselesinde her gün sövüp sayanlara sorulur; peki Kürt meselesinde Türkiye nerede duruyor? Ve Halil Güneş Newroz’a akan milyonlara sesleniyor: “Sözünüzün üstüne söz demedim” Ne de doğru, ne de güzel demiş…
Devletlerin savaşının değil halkların barışının Newroz’u
Newroz meydanlarında Ortadoğu ve Doğu Avrupa’da tırmandırılan emperyalist savaşlara karşı tepkiler de bir hayli yüksekti. Mitinglerde her bir renkten yurttaşın çokluk içindeki birlik görüntüsü, savaşların ve sınırların halkların doğasına ne kadar yabancı olduğunu bir kez daha gösterdi. Kapitalizmin sınırsız iktidar ve sermaye birikimi kanununun doğal bir sonucu olan savaşlar gerçeğine en doğrudan karşı koyan 2022 Newrozu’na akan milyonlar oldu. “Afrin’den Ukrayna’ya her yerde savaşa hayır!” yaklaşımının sahipleri de yine Newroz halklarıydı. Ukrayna-Rusya savaşında barış havarisi kesilenlerin Bayraktar silahlarıyla övünmesi ne kadar tutarsızsa; Afrin’de yağmalanan ve Kaz Dağları’nda talan edilen zeytinlerin hukukunu savunan Newroz aklı, bir o kadar tutarlı ve hakikat zeminindeydi. Yine savaş politikalarının yoksulluk ve yolsuzluk üreten sonuçlarının milliyetçi hamasetle örtbas edilmesinin sahtekarlığına inat; Adana’da iki çocuğunu saç kurutma makinasıyla ısıtmak zorunda kalan ve bu duruma dayanamayarak hayatına son veren Emine Akçay da bir o kadar gerçek ve Newroz’du. Özcesi Newroz’da omuz omuza veren milyonlar, devletlerin egemenlik savaşlarının söz konusu olduğu yüzyılımızda her yeri ve zamanı, halkların barış politikasıyla örmek, kurmak; yoksulluğa, işsizliğe ve rantçılığa karşı bir mücadeledir ve bu mücadele ertelenemez dedi.
Kabuk çatlıyor…
Meydanları dolduran yüzbinlerce genç, bütün toplumsal mühendisliklerin çok ötesinde bir başka şeyi haykırdı. A-politikleştirme, sisteme eklemleme, iş aş kaygısından öte bir şey düşündürmeme gibi sistem politikaları karşısında gençliğin gerek ulusal gerekse siyasal tutumundaki kararlı duruş ve aidiyet önemliydi. Sadece sistem güçlerinin değil toplumsal muhalefet güçlerinin de bu tablodan çıkarması gereken dersler olduğu bir gerçek. Newroz meydanlarının ağırlığını oluşturan genç kadın ve genç erkekler, ister istemez “orta yaş üstü örgütsel gerçeğimizi” tekrardan düşündürttü. Gençliğin reel politik zeminin dışında olmasını sadece sistemin türlü politikalarıyla açıklamakla yetinen halden kurtulup genç kadın ve genç erkeklerin öncülük ettiği, akın akın geldiği örgütsel zeminlerin nasıl ve hangi formda inşa edileceğine dair ciddi arayışlara girmek, toplumsal mücadelenin geleceği açısından da hayati durumda. Evet gençler her türden statükoya da akışkan olmayan dogmatik, katı her şeye de mesafeli. Yanı sıra sadece yasallıkla çerçevelenmiş her zemin, gençliği nefes alamaz halde tutuyor; o vakit meşru toplumsal mücadele zeminlerine her zamankinden daha fazla kafa yorulmalı. Gençler biat etmiyor ve kendi yolunu arıyor; devletli statüko ve baskı düzeni çatlıyor ve bir toplum kendi kabuklarını tekrardan kırıyor. Gün bahara uyanıyor ve Amed Newrozu’nda saray iktidarının mitinge gidişi engelleme çabaları, yıllarca süregelen baskı politikalarının işe yaramadığının itirafı oluyor. “Bir miting bile yapmaya mecalleri yok” açıklamasını yapanların, yüzbinlerce insanın katıldığı mitingi engellemeye çalışması, sadece bir tutarsızlık hali değil; bir yenilgi durumudur. Enerjisiyle, öfkesiyle ve sistemle uzlaşmaz haliyle yeni kitlesel hareketlerin kıvılcımını çakan gençliğe selam olsun…
Ve zorunlu bir Üçüncü Yol…
Ez cümle hınca hınç alanlara sığmayan milyonlar, üçüncü yol siyasetine adeta şu mesajı veriyordu; kabıma sığmıyorum, akacak yeni mecralar bulmalıyız. Evet, 2022 Newrozu egemenlikçi iki yol dışında kalan ve ezilenlerin tarihsel ittifakını gerçekleştiren üçüncü yol mücadelesinin mayasının tuttuğunun ilanı oldu adeta. “Bodrum’dan Kızıltepe’ye, İstanbul’dan Amed’e halklar ittifakı kurulmuştur” dedirtti. Yine bu halklar ittifakını partiler ittifakıyla sınırlandırmak isteyen sistem içi yaklaşımlar mahkum edilmiştir Newroz alanlarında. O nedenle ne Cumhur ne de Millet demiştir Newroz kitlesi. “Demokratik direnişçi ve demokratik dönüştürücü en büyük zemin burada!” mesajı, 2022 Newrozu’nun en güçlü mesajlarından birisi olmuştur. Halklar ittifakını hedeflemeyen, ufkunu ve perspektifini buradan kurmayan ya da kuramayan toplumsal muhalefet güçlerine dönük de bir eleştiri olarak görülebilir Newroz mitingleri. Tersine Newroz’daki halklar iradesi ve buluşması, yeni toplumsal ittifaklara açılmanın zamanının geldiğini, burjuva siyasetlerin etkisindeki toplumsal kesimlere ulaşılmadan, halklar ittifakı büyütülmeden Demokratik Cumhuriyetin de mümkün olamayacağını tekrardan hatırlattı bizlere. Öyleyse vakit temsili açmazlardan kurtulup, doğrudan halk mücadelesine akacak yolları açmakta ya da bulmakta. Faşizm ile mücadelede en çok bedel ödeyenlerin doldurduğu Newroz alanları, aynı zamanda her türlü sistem içi restorasyonu ret etmiş kurucu, katılımcı radikal demokrasinin en önemli öznelerinden biri olacağını da geleceğe yönelik hesap yapan tüm kesimlere göstermiştir. Faşizm de bu yolla yenilecek, Cumhuriyet de bu yoldan demokratikleşecek. O halde vakit, Amed Newroz’unda yükselen Demirci Kawa’nın özgürlük meşalesini, İstanbul 1 Mayısı’nda harlandırma vaktidir. Şimdi zaman, Newroz’dan 1 Mayıs’a KAZANMA ZAMANIDIR! Kutlu olsun…