Mültecileri Pazarlık Konusu Yapmaktan Vazgeçin
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü bugün üzerinde yaşadığımız coğrafya için her zamankinden daha büyük önem taşıyor. AKP iktidarı ve Saray’ın da taraf olduğu, Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle 2011’den bu yana 200 binden fazla insan öldürüldü, 12 milyondan fazla insan ülkesini terk etmek zorunda bırakıldı ve acil insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Bu zorunlu göç mağdurlarının Avrupa’ya başlıca geçiş yolu halini alan Türkiye’deki mülteci sayısı 3 milyonun üzerinde. Türkiye’den Yunanistan’a düzensiz bir şekilde denizden ulaşmaya çalışan binlerce göçmenin yüzlercesi bu yolculuklar sırasında hayatını kaybetti. AKP hükümetiyse bu göçleri çelişki veya anlaşmazlıklar içinde olduğu AB ülkeleriyle görüşme ve pazarlıklarda bir baskı aracı veya koz olacak şekilde kullanmak amacıyla dolaylı, dolaysız teşvik ederek veya göz yumarak yönlendirmeye devam ediyor.
Bu felaket Suriye halkının ABD’nin Ortadoğu’da güçlerin yeniden dizilişi amacıyla giriştiği vekalet savaşı için ödediği bedeldir. Avrupa da ABD’nin peşine takılarak mülteci akınının kaynağını ortadan kaldırmak için hiçbir etkin önlem almadı. Sınır bekçiliği görevi AKP hükümeti ile Avrupa Birliği arasında imzalanan Ortak Eylem Planı temelinde Türkiye’ye verilirken, böylece AKP ve Saray iktidarının tüm insan hakları ve hukuk ilkelerini ihlal ederek Kürt illerinde yürüttüğü savaşa karşı Avrupa Birliği’nin sessiz kalması sağlanmış oldu.
Türkiye’de kaldıkları dönemlerde büyük yoksunluk, istismar, açlık, yoksulluk ve insan hakları ihlalleriyle karşılaşan ve hiçbir statüye sahip olmayan bu “yurtsuz”ların, yalnızca yaklaşık onda biri kamplarda yaşama imkânı bulabiliyor. Geri kalanlarsa kendilerini korumak ve yaşamlarını idame ettirebilmek için kaderleri ile baş başalar. Bu göçmenlerin sadece yüzde 15’i insani yardım kuruluşları ya da ajanslarından yardım alabiliyor, başta yiyecek ve barınma olmak üzere temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için asgari ücretin de altında, kölelik koşullarında çalışmak, çocuklarını çalıştırmak ve hatta dilenmek gibi onur kırıcı yollara başvurmak zorunda kalıyor.
Kalıcı bir çözüm için Türkiye’de öncelikle sığınmacı ve mültecilere sağlanacak imkanlar “yardım” değil “hak” bağlamında ele alınmalı; Cenevre Sözleşmesi’ne konulan ve Avrupa Birliği dışındaki ülkelerden gelen mültecileri hukuki statüden yoksun bırakan “coğrafi sınırlama” çekincesi kaldırılmalıdır.
Bizler, sınırların olmadığı bir dünya için mücadele ediyoruz. Sınırları aşan bir dayanışma ağı için yurt içinde ve yurtdışındaki tüm dostlarımızı harekete geçmeye davet ediyoruz. Acilen mülteci ve göçmenlere güvenli ulaşım yollarının oluşturulması, güvenli barınma alanlarının yapılması, sığınmacılara insani koridorlarının açılması ve AKP-Saray iktidarının mültecileri bir politik araç olarak kullanmaktan vazgeçmesini sağlamak üzere tüm halklarımızı duyarlılığa çağırıyoruz.
20.06.2016
Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüleri
Gülistan Kılıç Koçyiğit-Ertuğrul Kürkçü