Newroz 2013 Kürt sorununda yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Sadece Türkiye’nin çeşitli illerinde milyonlarca kişinin Newroz kutlamalarına katılması değildi bu durumu yaratan. Aynı zamanda Amed’de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın haftalardır beklenen ‘Barış ve Çözüm Manifestosu’ da bu sonucu yaratan önemli nedendi.
Bu yıl Newroz kutlamaları 17 Mart’ta başladı. Ve elbetteki ilk kutlamaların içinde en büyük ve muhteşemi İstanbul’da gerçekleşti.
İSTANBUL
Geçtiğimiz yıl, Newroz günü olan 21 Mart’a denk gelmediği bahanesi ile birçok kentte olduğu gibi İstanbul’da da kutlamalara izin verilmemişti. Büyük bir saldırı dalgası yaşanmıştı. 2012 yılı Newrozu’nu İstanbul’lular biber gazı, coplar ve gözaltılar ile karşılamıştı. O dönem uygulanan ‘güvenlikçi plan’ Kürt halkının kitlesel gösterilerinin engellenmesi üzerine bina edilmişti.
Ama bu sindirme planı tutmadı. İstanbul’da 17 Mart’ta yüzbinlerce insan Kazlıçeşme Meydanı’nı hınca hınç doldurdu. Kadını, erkeği, çocuğu, genci, yaşlısı ile Kürt halkı geleneksel giysileri içinde ‘Demokratik Çözüm ve Demokratik Kurtuluş Newrozu’nu kutladı. Yıllar sonraki en kalabalık Newroz kutlaması gerçekleşti.
İstanbul, yüzbinlerce katılımcı ile ilk selamı Amed’e gönderdi, en ufak bir olumsuzluk yaşanmadan taleplerini haykırdı, halaylarını çekti ve geçtiğimiz yıl sokakları birbirine katan polise, Emniyet’e bir yıl sonra en güzel cevabı verdi.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve Halkların Demokratik Kongresi adına konuşma ve selamlama yapan Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Sebahat Tuncel, demokratik çözüm ve demokratik kurtuluş taleplerini dile getirdiler. Kürt halkının barış, çözüm ve eşitlik hedefine nasıl kilitlendiğini vurguladılar.
17 Mart ile 21 Mart arasında Türkiye’nin onlarca kentinde, mahallesinde, meydanında, sokağında Newroz kutlamaları çok büyük katılımlarla gerçekleşti. Kürt halkı, ağır baskıcı döneme rağmen direndiğini, ayakta olduğunu, eşitlik ve özgürlük mücadelesini sürdürdüğünü gösterdi.
Her kutlamada Amed’e selam gönderildi. Kutlamalara katılan herkes 21 Mart mesajını beklediğini ve Amed’in alacağı tutumun arkasında olacağını ilan etti.
AMED
Beklenen gün, yani 21 Mart 2013’de Amed’de şimdiye kadar görülmemiş bir kalabalık buluştu. Ucu bucağı görünmeyen bir insan denizinden barış ve çözüm mesajları yükseliyordu. Amed, Türkiye’nin farklı köşelerinden günlerdir gönderilen selamları almış, milyonlarca insanla cevabını veriyordu.
Meydanda buluşanlar, heyecanlarını temkinli bir şekilde paylaşıyordu. Fırat’ın doğusundan da batısından da aydınlar, yazarlar, gazeteciler, farklı siyasi partilerin temsilcileri, yöneticileri, HDK Yürütme Kurulu üyeleri, HDK bileşenlerinin temsilcileri, demokratik kitle örgütlerinin sözcüleri, herkes bir aradaydı.
İmralı’dan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan gelen mektup okunmaya başladığında, ‘Milyonların Şahitliği’ yaşanıyordu. Hem meydanda hem de televizyonların ve radyoların başında mesajı dinleyen milyonlar ‘Barış Manifestosu’na şahitlik ediyorlardı.
Mektup okunurken, o devasa kalabalık nefesini tutmuştu. Dinliyor ve anlamaya çalışıyordu, tek bir kelimeyi bile kaçırmamak için dikkatle kulak kabartıyordu. İnsanlar her bir kelimeyi, her bir cümleyi kafasında tartıyor, biçiyor, zihninin süzgecinden geçiriyordu.
Verilen mesajlar anlaşıldıkça, gösterilen yeni hedefler kavrandıkça destek ve coşku da yavaş yavaş artıyordu. Bu kez yıllar öncesindeki Habur karşılamalarından farklı bir hava vardı. İnsanlar temkinli, ama kararlı bir şekilde verilen mesajın arkasında olduklarını açık ve net bir şekilde gösteriyorlardı. Bu sefer duygulardan, heyecandan çok akıl, geçmiş deneylerin birikimi, kararlılık ön plandaydı.
21 Mart’ta Diyarbakır’da yapılan ve milyonların katıldığı kutlamada PKK Lideri Öcalan’ın gönderdiği mektupla yeni bir döneme girildiği ilan edildi. Yeni dönemin miladı oldu bu Newroz.
Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyordu. Ama mesaj sadece mücadeleyi demokratik yöntemlerle devam ettirme kararlılığını içermiyordu. ‘‘Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler’’den söz ediliyor, böylelikle yeni dönemin özellikleri de tanımlanıyordu.
Mektup, ‘‘yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigmanın yerle bir olduğunun’’, ‘‘baskıcı ve inkarcı anlayışların artık miadını doldurduğunun’’ da ilanıydı aslında.
‘‘Meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor’’ cümleleri okunurken, yeni bir dönemin başladığını Diyarbakır’daki meydanın büyük coşkusu da müjdeliyordu.
‘‘Çağrıyı bağrına basan gençler, mesajı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemleri baş-göz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sese kulak kesilen’’ milyonlar hem şahitlik ediyor hem de yeni dönemdeki mücadelenin temel anlayışına vurgu yapıyorlardı.
‘‘Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa, her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur’’ sözleri bundan sonra da yapılacaklara ışık tutuyordu. Yeni dönemde ‘‘siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor’’ ifadeleri mücadelenin ağırlık noktalarına da işaret ediyordu.
Evet, Diyarbakır’da bir kapı açıldı. Bu açılışa milyonlar şahitlik etti. Şimdi bu kapıdan geçmek için adımların atılması gerekiyor. Kürt halkı ilk adımı attı. Şimdi hem Türkiye’nin bütün halklarının, ezilenlerinin, horlananlarının; hem de AKP Hükümeti’nin, devlet kurumlarının ve Meclis’in adımlar atmaya başlaması gerekiyor. Şimdi sıra hem halklarda ve barışın toplumsallaşmasında; hem de siyasi iktidarda, bu ülkeyi yönetenlerde.
PKK Lideri Öcalan, ‘‘yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum’’ diyordu. Ve milyonlarca insan bu hassasiyete sahip çıktığını Amed’de ilan ediyordu.
Şimdi Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır bir şekilde tüm halkların ve kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayacağı yeni bir model ve ortak gelecek kurma arayışı, ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç olarak bir kez daha ortada duruyor.
HDK, zamanın ruhunu doğru okuduğunu ve ‘Newroz Manifestosu’nu desteklediğini, sürecin aktif bir parçası olduğunu, barış ve eşitlik mücadelesinin sesi ve kürsüsü olacağını sözcüsü Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ile o meydanda, o gün bir kez daha ilan etti.
Halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için 21 Mart’ta büyük mesaj verildi. Umutlar yeşerdi, ama tedirginlikler silinip gitmedi. Cumhuriyet tarihini bilenler, son 30 yılı yaşayanlar beklentileri ile kaygılarını birlikte yaşamaya başladılar. Barışın ve çözümün, eşitlik ve özgürlüğün ancak mücadele ve örgütlü bir duruşla gerçekleşebileceğini unutmadan kollarını bir kez daha sıvadılar.
Milyonlar hem şahit oldu hem de verdikleri sözleri, coşkuları ve sloganları ile özgürlük ve eşitlik mücadelesinin sahibi olacaklarını ilan etti.