Mart Ayı Katliamlarında Yaşamını Yitirenlerin Anılarını Mücadelemizde Yaşatacağız

11.03.2021

12 Mart 1971 Askeri darbesi

12 Mart 1995 Gazi ve Ümraniye Katliamı

12 Mart 2004 Qamişlo (Kamışlı) Katliamı

16 Mart 1978 Beyazıt Katliamı

16 Mart 1988 Halepçe katliamı

30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı

Kalın şayak bir alacakaranlıktır Mart. Özsuyun dallara yürüdüğü, cemrelerin havayı, toprağı ve suyu uykudan uyandırıp Newroz’a yürüyüşünün önüne setler çeken bir alacakaranlık. Anadolu’yu ve Kürdistan’ı tarumar eden burjuva egemen güçler, halklarımızın yeşeren özgürlük mücadelelerine her defasında darbe ile katliam ile engel olmaya çalıştı. Mart’ın alacakaranlığında yaşanan darbe ve katliamlar egemenlerin nasıl egemenliklerini sürdürdükleri konusunda asla akıldan çıkmayacak kapanmayan yaralarımızdır.

12 Mart askeri darbesi, demokrasi ve özgürlük isteyenlere, işçilere, emekçilere, aydınlara ve gençlere yönelik bir kıyım dönemini başlattı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam sehpasında; Mahir Çayan, Cihan Alptekin ve arkadaşları Kızıldere’de; Sinan Cemgil ve arkadaşları Nurhak dağlarında, İbrahim Kaypakkaya işkencede katledildiler. Binlerce aydın, akademisyen, genç cezaevlerine dolduruldu. Dağlara doğru yükselen halkın mücadelesi, askeri darbe, kitlesel tutuklama ve 30 Mart katliamıyla durdurulmaya çalışıldı. Kısa bir dönemin ardından yeniden yükselişe geçen halk mücadelesi yine yeni katliamlarla, cinayetlerle kesilmeye çalışıldı. Maraş, Çorum ve Sivas’ta Alevi ve Kürt halkımıza yönelik, Beyazıt Meydanı’nda da özgürlük isteyen gençlere yönelik MHP’li faşistler eliyle gerçekleştirilen katliamlarla egemenliklerini korumaya çalıştılar.

Qamişlo (Kamışlı) ve Halepçe katliamları parçalanmış Kürdistan’ın özgürlüğü hayaline karşı yakın tarihimizde gerçekleşen en vahşi iki katliam oldu. Suriye’de, Rojava’da Baas rejiminin Kürtlere uyguladığı baskı ve asimilasyon politikalarının protesto gösterisine saldıran devlet güçleri şehri kana bulandı. 52 kişi yaşamını yitirdi, binlerce kişi yaralandı, iki bin kişi tutuklandı.

Halepçe Katliamı ise Güney Kürdistan’ın bağımsızlık mücadelesinin kimyasal silahlarla yok edilmek istenmesidir. 16 Mart 1988’de Halepçe kenti savaş uçaklarıyla kimyasal bombalarla bombalandı. Binlerce insan hayatını kaybetti, binlercesi ise yıllarca süren yaralanmalara, hastalıklara maruz kaldı.

Adaletsizlikler, eşitsizlikler üzerine kurulan devletlerin kanlı tarihi sürüyor. Türkiye’de, Suriye’de, Irak’ta, İran’da ve dünyanın başka ülkelerinde egemenler, eşitlik, adalet, barış ve özgürlük isteyen her mücadeleyi baskı, şiddet ve katliamla durdurmaya, bastırmaya devam ediyor. Fakat hiçbir güç halklarımızı Newroz’a doğru yükselmekten alıkoymadı, alıkoyamaz.

Qamişlo Katliamı’nda yok edilmek istenen özgürlüğün bugün Rojava’nın her yerinde özyönetim meclisleriyle, kadın devrimiyle yükselmesinde olduğu gibi. Rojava, er ya da geç emekçilerin, ezilen halkların mücadelesinin bu alacakaranlık tarihi aydınlığa çıkaracağının delilidir.

Halkların Demokratik Kongresi olarak, bugün üzerinde yükseldiğimiz toprakların halklarımızın binlerce evladının canıyla yoğrulduğunu unutmayacağız. Bütün bu acılarla dolu tarihin sonunu getirmek için her yerde demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği, barışı kurma mücadelesini yükselteceğiz.

Halkların Demokratik Kongresi

Yürütme Kurulu