HDK’nin yakın döneme ilişkin girişimlerini ve toplumsal örgütlenmeye dair uzun erimli planlamalarını Eşsözcümüz Sedat Şenoğlu HDK’nin Sözü canlı yayınında değerlendirdi. Türkiye’deki sistem krizinin ‘Demokrasi İttifakı’, ‘Birlikte Mücadele’, ‘Üçüncü Yol’ başlıkları çerçevesinde değerlendirildiği programda Şenoğlu HDK’nin kendi durumunu gözden geçiren ve olanaklarını daha güçlü hale getirmek yönünde adımların atıldığı bir süreç içerisinde olduğunu ifade etti.
‘Demokrasi İttifakı’ uzun zamandır HDK ve HDP tarafından dillendirilen bir kavram. HDK paradigması bakımından önemi nedir? ‘Demokrasi İttifakı’ kavramı neyi anlatıyor?
Demokrasi İttifakı kavramı HDK paradigmasında içsel, stratejik ve çok temel bir yerde duruyor. HDK tüzüğünün 1. maddesinin kapsamında. Yani kurucu bir amaca hizmet ediyor. Türkiye’deki bütün sömürülenlerin, ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların, ayrıştırılanların, ötekileştirilenlerin birlikte mücadelesi ve dayanışmasıdır tüzüğümüzün 1. maddesi. Güncel koşullar altında demokrasi ittifakı da bunun kavramsallaştırılmış hali oluyor. Demokrasi İttifakı kavramı bazı soruları da kendiliğinden gündemleştirmiş oluyor. Nasıl bir demokrasi? Kimin için demokrasi? Kimler, neye karşı birleşmeli? Nasıl ve nerede birleşmeli? Türkiye’de demokrasi sorununu kim yaratıyor?
Tarihsel olarak baktığımızda ‘müesses nizam’ denilen, sermaye egemenliğine dayanan yüz yıllık bir sistem var. İşte bu yaratıyor demokrasi sorununu. Milli şeflikle, darbe/cunta iktidarıyla, MGK yapılanmasıyla, faşist politikalarla, bugün de tekçi anlayışla bu ülkeyi yönetenler demokrasi sorununu yaratıyor. Demek ki demokrasi ittifakı arayışı bunlara karşı bir mücadele anlamına geliyor. İlk olarak bunun altını çizmemiz lazım. İkinci olarak da demokrasi kimlerin gerçek sorunudur, kimler birleşmeli? Sömürülenler, kölece çalıştırılanlar, inançları baskı altına alınanlar, ötekileştirilenler, söz hakkı elinden alınanlar, örgütlenme hakkı yasaklananlar... Birleşmesi gereken Türkiye’nin halklarıdır.
Sistem Dışı Arayışlar
Demokrasi İttifakı’nın özgün anlamı, demokrasinin ne olduğu tartışmasını da kapsayan bir şey. HDK bakış açısıyla demokrasinin toplumsal bir mesele olduğunu düşünüyoruz. Demokrasi devlete içkin bir mesele değil. Sistemin demokrasi adına topluma, halklara, ezilenlere bir form dayattığını görüyoruz. Burjuva temsiliyetine dayanan, güdükleşmiş bir demokrasi dayatması bu. Ezilenlerin, emekçilerin; iradelerinin, söz haklarının, örgütlenme haklarının dışarda bırakıldığı işlevsiz bir demokrasi. Yani demokrasi toplumdan koparılmış, toplumun gücü olmaktan çıkarılmış halde. Demokrasi topluma ait olduğu zaman toplumun gücü haline gelebilir. Biz buna siyasetin demokratikleşmesi diyoruz.
Demokrasi meselesine toplumsal bir temelde birleşme, dayanışma ilişkisi olarak bakıyoruz; halkların, ezilenlerin, emekçilerin yaşayış biçimi olarak yaklaşıyoruz. Dolayısıyla demokrasi ittifakı sistem dışı alternatifleri hedefleyen kurucu bir arayıştır.
Demokrasinin devlete içkin bir şey olmadığından, toplumsal ittifakın demokratikleşmeyi de getireceğinden söz ettiniz. HDK’nin kurmak istediği meclisler bunun somutlaşmış halidir diyebilir miyiz?
Demokrasinin halka ait, topluma ait olması demek toplumun kendi demokratik mekanizmalarını yaratması demek. HDK ilkesel bakımdan bu formu meclisler biçiminde örgütlemeye çalışıyor. Daha önce de söylediğimiz gibi HDK’nin ilke olarak sahiplendiği meclisleşme bin yıllık geleneğe dayanan bir şey. Biz bunu güncel hale getirmiş oluyoruz. Demokrasiyi de meclis ağlarıyla örgütlenme siyasetinin toplum iradesinde temel bir şey olarak düşünüyoruz.
Aslında bizim yapısal kavramımız ‘üçüncü yol’dur. Üçüncü yol dediğimiz çizgi, sistemin dar milliyetçi ve muhafazakar güçlerinin dayattıklarının dışında bir yoldur. Demokrasi ittifakı ise üçüncü yol stratejisinin ilerletilmesi anlamını taşımaktadır. Tam anlaşılması bakımından bunu da vurgulamakta yarar var.
Sistemin Krizi ve Pandemi
Hem ‘Ücünçü Yol’ stratejisinin yerleşmesi açısından hem de ‘Demokrasi İttifakı’nın pratikleşebilmesi için ne gibi somut adımlar var?
Demokrasi İttifakı arayışlarını ‘Üçüncü Yol’un inşası temelinde pandemi öncesinde de gündemleştirmek için bir hazırlık içerisindeydik. Pandemi süreci bunu biraz aksattı diyebiliriz. Fakat geçtiğimiz hafta bu meseleyi pandemi koşulları altında nasıl gündemleştireceğimize dair bileşenlerimizle tartıştık. Tabi tek hamlede çözülebilecek bir sorun değil. Pandemi koşulları altında bizim girişimimiz bir başlangıç anlamı taşıyor. HDK paradigması zemininde bazı somut noktalara da varmış olduk.
HDK’nin yerel örgütlenmesinin pandemi öncesi dönemdeki sınırlılıklarının pandemi sürecine yansıdığını tespit ettik. Bizim de ötemizde genel olarak toplumsal mücadele güçlerinin örgütlenmeleri güçlü olsaydı hem halkın ihtiyaçlarını karşılamak bakımından hem de alternatif yaşam pratiğini inşa etmek bakımından çok büyük olanaklara sahip olabilirdik. En azından sistemin pandemiyle birlikte topluma dayattıklarına karşı direnişleri çok daha güçlü kılabilirdik.
Pandemiyle ortaya çıkan durum gösterdi ki karşımızda bir sistem krizi var ve pandemiyi fırsata çevirerek reorganizyon sürecini oluşturmaya çalışıyor. Bunu yaparken de dünyada milyarca, Türkiye’de milyonlarca insanı sistemin dışına itiyor. Haliyle sistem dışı bir arayışı tetiklediğini görüyoruz. Bu da ortak tespitlerimizden biriydi. Demek ki aslında sistem dışı örgütlenmeler bakımından da önemli bir fırsatla karşı karşıyayız. Buna bağlı bir tespiti daha tarif edeyim. Halkın kendi kaderini ele alması, demokrasiyi inşa etmesi, toplumun politik bir güç olması meselesinin toplumsal örgütlenmeye dayalı olmak zorunda olduğunu pandemi sürecinin gündeme getirdiğinin tespitini yaptık.
Pandemi sürecinde oluşturulan dayanışma ağları ile demokrasi ittifakının kurulması arasında bir ilişki kurabilir miyiz? Demokrasi ittifakının bir zemini olarak görülebilir mi?
Bileşenlerimizle gerçekleştirdiğimiz toplantının ana gündemlerinden biri de kaçınılmaz bir biçimde dayanışma ağları oldu. HDK paradigmasından baktığımızda çok önemli bir yerde duran pratik bir gelişme. Pandemiye karşı halkın savunulması anlamında belli ölçülerde önemli roller oynayan bir yapılanma. Sisteme karşı hamle yapmak, direniş hattı oluşturmak, alternatif toplumsal örgütlenme inşa etmek söz konusu olduğunda hem bileşenlerimiz hem de bileşenlerimiz dışındaki toplumsal yapılar açısından tek tek girişimlerle çözülemeyecek bir sorunla karşı karşıya olduğumuz konusunda ortaklaştık. Pandemi sürecinde sistem güçlerinin çıkarları çerçevesinde nasıl birleştiğini gördük. Biz neden birleşemiyoruz sorusunu sorduk? Dayanışma ağları bu soruların tam bir karşılığı değil ama en azından kolektif bir çabanın gelişimi.
Politikleşmenin Zemini
Dayanışma ağları aracılığıyla gıda kolileri, sağlık malzemeleri dağıtılabiliyor. Bu çok kıymetli olmakla birlikte yetersiz bir şey. Dayanışma ağlarının ilerde toplumsal örgütlenmeye hizmet etme biçimine dönüşmesi ele alınması gereken bir konu. Dayanışma ağları toplumsal sorunların çok değişik alanlarıyla ilgili işlevler yerine getirebilir. Dayanışmayı örgütlediği alanları genişletmek gerekiyor. Toplumsal örgütlenme formuna kavuşabildiği ölçüde toplumun ortaklaştığı siyasal talepleri de sahiplenen roller de üstlenebilir. HDK olarak dayanışma ağlarıyla bu bakış açısıyla ilişkileniyoruz. Örgütlü olduğumuz her yerde HDK dayanışma ağlarının doğrudan içinde.
Toplumsal örgütlenme bakımından dayanışma ağlarını da kapsayan tarzda daha uzun erimli, daha programatik bir yapılanma inşa etmemiz lazım. Dayanışma ağlarının taşıdığı potansiyel bize bunu daha somut olarak gösterdi. Her şeyi çözen bir misyon yüklemek de işlevsiz görmek de yanlış bir yaklaşım olur. Ekmeğe, pirince, maskeye ihtiyacı olan insanlarımız var. Bunlar önemsiz şeyler değil. Fakat dayanışma ağlarının toplumsal örgütlenmeye hizmet eden girişimi bununla sınırlı olamaz. Dayanışma ağları meclisleşmeye doğru evrildiği ölçüde halkın politikleşmesinin de zemini olur.
Demokrasiyi engelleyen tarafın karşısında duran ve demokrasiyi yerleşik hale getirmeye çalışanlar neden bir araya gelmekte zorlanıyor? Bu eşik nasıl aşılabilir?
Ezilenler, emekçiler, halkın çıkarlarını savunan güçler bir araya gelmiyor değil. Fakat soruda da dile getirildiği gibi bir eşik var ve o eşiğin aşılması gerekiyor. HDK aslında bu birleşmenin başarılabilmesi için inşa edilmiş bir yapılanma. Aynı zamanda HDP gibi bir bileşen partisi var. Değişik zamanlarda Türkiye konjonktüründe bir araya gelişler oldu. Eşiği aşamamanın nesnel nedenleri var. Türkiye’deki rejimin genel karakteri toplum yararına her türlü girişimi yok etmeye dönük. Bunun yarattığı zorluklar var ama biz buraya yaslanamayız. Demek ki yelpazenin tümü için daha öznel bir sorun var.
Ezilenler ve emekçiler bakımından dünya düzeyinde neyle karşı karşıya olunduğunun kavranmasında bence bir sorun var. Bunu ideolojik bir sorun olarak gördüğümü söyleyebilirim. Ezilenlerin, halkların mücadelesindeki büyük olanakları yeterince görememenin getirdiği ikinci bir subjektivizm var. Politik toplumsal güçler halk yararı söz konusu olduğunda birbirini güçlendirmesi gereken yapılar olduklarını yeterince kavrayamıyorlar. İdeolojik mücadelenin bir kenara konmasından bahsetmiyorum. Ortaklaşmanın tüm politik ve toplumsal hareketler açısından güçlendiren bir zemin olduğunun içselleştirilmediğini düşünüyorum.
“Çözüm Halkla Birlikte Politika Yapmakta”
Türkiye’deki demokrasi sorununun çözümünde HDK’nin tarihsel misyonunu ve HDP’nin misyonunu sahiplenmekte sorunlar olduğunu görüyoruz. Bunun dışında emekçi sol hareketin dayanışan, ortaklaşan girişimler yaratmak konusunda da zaafiyeti var. Pandemi süreci emekçi sol hareketimizin bu sorunlarını daha yakıcı hale getirdiği için bizi pratik bir yüzleşmeyle de karşı karşıya bırakıyor. Ben bu eşiği aşacağımıza, onu zorlayacağımıza inanıyorum. HDK zaten bunun için var. Bahsettiğim gibi bileşen toplantımızda da bunun için bir başlangıç yapmış olduk, geliştirmeyi de düşünüyoruz. HDK hem kendi durumunu eleştirel olarak değerlendiren hem de olanaklarını daha güçlü hale getiren bir süreç yaşayacak. Bu tartışmaları yürütme kurulumuzda değerlendirdik, genel meclisimize de sunacağız. Onların katkılarıyla daha yapısal hale getirmeye çalışacağız ve yürüyeceğiz diyebilirim. Bizim bütün sorunlarımızı çözecek güç halklarımızda var. Bunu görmemiz lazım. Çözüm halkla birlikte olmakta, halkla birlikte politika yapmakta, halkın politika yapmasında. Çözüm buradadır, başka bir yerde değil.