Türkiye’nin Ortadoğu’da devam eden savaşlara müdahil olmasının yayılmacı ve sömürgeci arzulardan kaynaklandığını söyleyen HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, bu arzunun Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirdiğini söyleyerek küresel mücadelenin büyütülmesi çağrısında bulundu.
1 Eylül Dünya Barış Günü yaklaşırken tüm dünya Ortadoğu ve Türkiye’de en önemli sorunların başında devletlerin giderek otoriterleşmesi ve savaş politikalarını derinleştirmesi geliyor. Suriye'de 10 yıla yaklaşan savaşın etkileri devam ederken, Türkiye’nin Kuzey Irak'a yönelik sınır ötesi operasyonları, hava saldırıları ve en son Afganistan’da var olan savaşa müdahil olması halkların baskıyı, yoksulluğu, ekonomik krizi ve saldırıları derinden yaşamasına neden oluyor.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir yaklaşan 1 Eylül nedeniyle Türkiye’nin Ortadoğu’da sürdürdüğü savaş politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Küresel bir mücadele gerekli’
Son dönemde bütün sorunların iç içe geçtiği ve daha büyük problemlere dönüştüğünü söyleyen Esengül, özellikle Ortadoğu, Asya ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyanın tüm bu sorunları yakıcı bir şekilde yaşadığını dile getirdi. Yaşanılan bu küresel soruna karşı mücadelenin de küreselleşmesi gerektiğine dikkat çeken Esengül, “ Pandeminin yarattığı ekonomik ve sosyal kriz; gelişmiş ile az gelişmiş ülkeler arasındaki sınıf farklılığını da çok net bir şekilde açığa çıkarttı. Bu da tabi yoksul ülkelerde yaşayan halkların topyekün sermaye ve burjuvaziye karşı mücadele yükseltmesi gerektiğini bize acı bir şekilde gösterdi” dedi.
‘Egemen ve emperyalistler rejim ithal ediyor’
Egemen ve emperyalistlerin dünyanın farklı farklı yerlerinde rejim ithal ettiğini belirten Esengül, “Kontrol etme ve aynı zamanda bütün ülkelerin kaynaklarından faydalanma ve kendi aralarındaki iktidar çatışması son yıllarda çok daha kaotik sorunların yaşanmasına yol açtı. ABD’nin, Rusya’nın ve diğer egemen ülkelerin özellikle Ortadoğu ve Asya’ya yönelik siyasetlerinin sonucu olarak Ortadoğu’da uzun yıllardır bir vesayet savaşı yaşanıyor. Kürtlerin DAİŞ’e karşı vermiş olduğu mücadeleyle dengeler değişti ama şimdi bir başka denge ve mücadele yaşanıyor” ifadelerini kullandı.
‘Yayılmacı arzu AKP- MHP iktidarı tarafından tekrar gündeme geldi’
Türkiye’nin Ortadoğu’da savaşa dahil olması ve orada söz sahibi olma arzusunun, Osmanlı’dan beri devam eden yayılmacı ve sömürge arzusundan kaynaklandığını belirten Esengül, “Bu arzu AKP-MHP iktidarı tarafından tekrar gündeme taşındı. Türkiye’nin Suriye savaşına dahili ile hem Türkiye'deki sorunlar büyüdü hem de Kürt sorunu çözümsüz ve içinden çıkılmaz bir hale geldi. Türkiye’nin Suriye savaşına ve son dönemde Irak içine dahil olması, Kürt meselesine bakış açısı ve Kürtlerin herhangi bir statü elde etmesini istememesinin altında yatan ana nedendir” diye konuştu.
Türkiye’nin Ortadoğu’da yürüttüğü politikanın iç siyasette ekonomik sorunların büyümesine neden olduğuna işaret eden Esengül, “Şu an çok ciddi ekonomik ve siyasal kriz yaşanıyor. Göçmen akını ve devam eden ekonomik kriz iktidarın tüm bu süreci yönetmediğini çarpıcı bir şekilde gösteriyor” şeklinde konuştu.
Türkiye’ye Afganistan’da verilen rol
AKP-MHP iktidarının özellikle son 20 yılda yürüttüğü politikalar sonucunda çok sayıda uluslararası suç işlediğini dile getiren Esengül, Türkiye'ye bu nedenle Afganistan’da böyle bir rolün biçildiği tespitinde bulundu. Esengül, içerideki sorunlara karşı çözümsüz kalan AKP-MHP iktidarının bir yanıyla böyle bir sorumluluk alarak içerideki kaotik süreci derinleştirdiğini de sözlerine ekledi. Hükümetin küresel ısınma nedeniyle oluşan yangın ve sel felaketleri karşısında ne bir alt yapısı ne bir hazırlığı ne de çözme arzusunun olmadığına vurgu yapan Esengül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun geri dönüşümü çok ciddi toplumsal tepkiye ve reaksiyona yol açtı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Afgan halkının 40 yıl boyunca yaşadığı problemlerin yanı sıra ABD’nin Afganistan çekilmesi ile birlikte Türkiye’nin Afganistan’da rol kapma isteği açığa çıktı. Kabil Havaalanı’nın güvenliğini üstlendi. Türkiye’nin Afganistan’daki savaşa dahiliyetinden sonra ciddi bir göç dalgası başladı. Bu göç dalgasının içeride yarattığı tepkiler ve rahatsızlık ekonomik kriz yükselen bir ırkçı ve şoven dalga oluştu.”
Hükümetin göçmen akını ile birlikte oluşacak kaotik süreçten beslenmeyi hedeflediğini söyleyen Esengül, “Bu iktidarın normal koşullarda halkın onayını alamayacağı ve seçilemeyeceği çok net” diye ekledi.
‘Tüm ezilen halkların ortak bir mücadele yürütmesi gerekiyor’
Göçmen ve mülteci meselesinin tüm dünyada devam eden bir sorun olduğunu ifade eden Esengül, kapitalist sistemin sömürgeci politikalarından kaynaklı insanların yaşam alanlarında barınamadığını ve yönünü batıya çevirdiğini söyledi. Yeni dönemin en büyük probleminin göç meselesi olacağına işaret eden Esengül, “Bununla beraber çok ciddi ekolojik sorunlarla karşı karşıyayız. Tüm bu yürütülen politikaların sonuçlarının batıya yansıması da kaçınılmaz. Emperyal dünya kendini bundan koruyamaz. Bunun için tüm ezilen, yok sayılan ve sömürülenlerin ortak bir mücadele yürütmesi gerekiyor” dedi.
Irkçı dalga toplum tarafından kabul görmedi
Barışın tesis edilebilmesi için savaş politikalarının nedenlerinin açığa çıkmasının ve bunun topluma anlatılması gerektiğini vurgulayan Esengül, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin yıllardır yürüttüğü Kürt düşmanlığı politikanın sonucu bugün Batı’da yaşayan Türkiyeli vatandaşlara açlık, yoksulluk işsizlik olarak geri dönüyor. Son yıllarda Türkiye halkları bunun farkına vardı. Nitekim öyle olmasaydı yangınlar üzerinden ırkçılık propagandası yapıldı ve yangınların sorumluları Kürtler ve HDP olarak gösterildi. Başka bir dönem olmuş olsaydı bunu doğru kabul edecek ve şoven dalgaya teslim olabilecek bir toplum olabilirdi. Ama iktidarın son 20 yılda yürüttüğü politikalar ve bunun sonuçları kendi hayatlarına değiyor olmasından dolayı bu ırkçı dalga toplum tarafından kabul görmedi.”
1 Eylül Dünya Barış Günü’nün kutlama değil aynı zamanda savaş siyaseti içinde ezilen, katledilen halkların mücadele günü olduğunu belirten Esengül, 5 Eylül’de Bakırköy Pazar alanında gerçekleşecek mitinge tüm halkları, kadınları ve emekçileri çağırdı.
Via/ Jin News / Habibe Eren