HDK Eş Sözcüsü Gülistan Koçyiğit, Cerablus işgali ile yeni bir konseptin devreye konulduğunu belirterek, "Türkiye bu konsepte razı oldu. Esadlı geçişe razı oldu, Rusya'dan özür diledi. Türkiye'nin geri adım atması karşılığında Kürtlerin statü kazanması ve Efrîn ile Kobanê kantonlarının birleşmemesi için bir pazarlık yapıldı" dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Gülistan Koçyiğit, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı'nın yayınladığı tarihi deklarasyon ve hemen ardından gerçekleşen Dîlok katliamı ile TSK'nin Cerablus'u işgal saldırılarını değerlendirdi. 15 Temmuz darbe girişiminin göz göre göre geldiğini ifade eden Koçyiğit, "Geçmişte darbenin zeminini hazırlayan yanlış politikalarda hala ısrar ediliyor. AKP iktidarda kalmayı her şeyin önüne koyuyor bunun içinde kısır ve sonu olmayan bir Kürt düşmanlığı düşüncesine saplanmış durumda" dedi.
AKP, CHP, MHP ve Ergenekon’un ortak nokta olan Kürt düşmanlığı üzerinden oluşturduğu "milli cephe"ye dikkat çeken Koçyiğit, şöyle devam etti: "Bu savaşın bizlere kaybettirdiklerine bakarsak barışa ne kadar ihtiyacımızın olduğunu anlarız. Ne yazık ki bunu değerlendirmeye koyacak, sağduyulu bir devletten bir hükümetten bir muhalefetten yoksun bir ülkeyiz" diye belirtti.
'Milli mutabakat da devletin güçsüzlüğünden doğdu'
Böylesi bir süreçte KCK'nin yayınladığı tarihi deklarasyonuna değinen Koçyiğit, "Özetle KCK burada şunu söylüyor; AKP hükümeti barış konusunda samimiyse biz barışı bir ay içerisinde tesis ederiz. Barışı tesis etmek demek bu ülkede askerin de polisinde gerillanın da ölmemesi demektir" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin darbeden yeni çıktığını bundan dolayı da tarihindeki en zayıf dönemi yaşadığını ve başta TSK olmak üzere bütün kurumlarının psikolojik olarak çöktüğünün altını çizen Koçyiğit, "Bu tarihsel kesitten bakınca yapılan çağrı değerli ve anlamlı bir yerde duruyor. Çünkü devletin en zirve yaptığı güçlü olduğu bir dönemde değiliz, zaten bu milli mutabakat da devletin güçsüzlüğünden doğmuş bir mutabakattır. Umarım bu çağrının değerini idrak edebilirler" dile belirtti.
'AKP, CHP, MHP ve Ergenekon kendisini sınıyor'
Devletin ve hükümetin adım atmamasının deklarasyonun "yok" olduğu anlamına gelmediğini kaydeden Koçyiğit, deklarasyonunun uzak olmadığı ve hatta çok yakın olduğunu gösterdiğini söyledi. Deklarasyonun hemen ardından gerçekleşen Dîlok katliamı ile Cerablus'a yönelik işgal saldırılarını anımsatan Koçyiğit, şöyle devam etti: "Bizim şunu görmemiz gerekiyor 15 Temmuz'dan sonra rejim kendisini yeniden inşa ediyor. İnşa ederken de belirli kodlar meydana getiriyor ve yeni simgeler oluşturuyor. Rejimin yeni kurucu unsurlarını yeniden tarif etmeye çalışıyor. Bu yeni rejimin ortak bir zafere de ihtiyacı var. Uluslararası anlamda sınır güvenliği anlamında bir düşman tanımlamak ve ona karşı zafer kazanmak gerekiyor. Burada AKP, CHP, MHP ve Ergenekon pratik süreçte kendisini sınıyor. Onları birleştiren en temel noktanın anti-Kürt olduğunu görüyoruz. işte bu uzlaşı Türkiye'yi Cerablus savaşına da götürmüş durumda."
'Türkiye ve DAİŞ arasında gizli bir anlaşma var'
Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2012 yılında yaptığı görüşmede sarf edilen "Suriye ile savaşmak ta ne var. İki tane füzeatarız" sözlerini hatırlatan Koçyiğit, "Cerablus tarafından havanlar atıldığı söylendi. Karkamış kısmen boşaltıldı. Operasyon başladıktan sonra hiçbir çatışma yaşanmadı resmen şehir İŞİD tarafından Türk ordusuna ve ÖSO'ya selfi çekilerek teslim edildi. İŞİD ile savaşmayan Türkiye hemen YPG ve Demokratik Güçlere saldırdı. Tüm bunlar bize şunu kanıtlıyor; Türkiye ve DAİŞ arasında gizli bir anlaşma var" dedi.
'Türkiye yeni konsepte razı oldu'
Ortadoğu'da yeni dengelerin devreye konulmak istendiğini söyleyen Koçyiğit, "ABD ve uluslarla arası güçlerin burada oynadığı oyunları, rolü görmeliyiz. ABD uzun bir süredir Türkiye'nin DAİŞ ile mücadele etmesi gerektiğini söylüyor. Rusya ise Türkiye'nin İŞİD'le ortaklık yaptığı belgeleri BM'ye sunma noktasına gelinmişti fakat geldiğimiz noktada yeni bir konsept devreye konuldu. Türkiye bu konsepte razı oldu. ESAD'lı geçişe razı oldu, Rusya'dan özür diledi. Türkiye bir çok noktada geri adım attı. Türkiye'nin geri adım atması karşılığında Kürtlerin statü kazanması ve Afrin ile Kobani kantonlarının birleşmemesi için bir pazarlık yapıldı. Burada ABD ise şu oyunu oynuyor, sahada PYD ve ÖSO'yu karşı karşıya getirerek askeri olarak onları dengelemek ve kendi politikalarını devreye koymayı kolaylaştıracağı bir yöntem izliyor" şeklinde konuştu.
'YPJ'ye borçluyuz'
Tüm bu karanlık düşünce ve siyasetleri erkek egemen aklın ürettiğini ifade eden Koçyiğit, başta YPJ olmak üzere Kürt halkının Ortadoğu'da orta çağ barbarlığının kalıntısı olan DAİŞ ile insanlık adına mücadele ettiğini vurguladı. Bugün Türkiye ve Avrupa'da insanların savaşın içerisinde aktif olarak olmamasını YPJ'ye borçlu olduğuna işaret eden Koçyiğit, "Bütün kadınlar adına şunu rahatlıkla ifade edebilirim, özgürlük umudumuzu İŞİD barbarlığına karşı mücadele eden YPJ'ye borçluyuz. Onun için Rojava Devrimi 'Kadın Devrimi' diye tanımlandı. Rojava'da demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir paradigma hayat buldu. Bunları her yerde anlatmalıyız. Rojava Devrimi'ni savunmak insanlığı savunmaktır" diye belirtti.