Kamu Emekçileri Krizin Yükünü Kabul Etmeyecek!..

26.07.2019


Bu yıl milyonlarca kamu emekçisini (işçi-memur) ilgilendiren kamu toplu iş sözleşmeleri yapılacak.

Kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri başladı. Memurları ilgilendirecek toplu sözleşme görüşmelerine ise 1 Ağustos’ta başlanacak.

Toplu sözleşmelerin başladığı bu dönemde bütün iktisadi göstergelere rağmen krizin varlığını kabul etmeyen iktidar;

Gider kalemlerinde sıra kamu işçileri ve emekçilerinin ücret artışlarına gelince krizi gerekçe göstererek kamu emekçilerinden fedakarlık bekliyor.

Kamu emekçilerinden, işçilerden fedakarlık bekleyen iktidar, işverenlere ve iktidar ortaklarına ise krizin bir fırsat olduğunu defaaten tekrarlamaktan vazgeçmiyor. Patronlara teşvik ve çeşitli adlar altında kaynak aktarılıyor. Özellikle işsizlik sigortası fonu, adeta patronları teşvik fonuna dönüşmüş durumda. Ayrıca kredilerin ertelenmesi de işçilerin, emekçilerin birikimleri üzerinden gerçekleştiriliyor. Diğer taraftan baskı ve savaş politikalarında ısrar edilerek silaha ve güvenliğe ciddi paralar ayrılıyor. Her gün kamuoyunda S-400 ve F-35 tartışmaları yürütülüyor. Sonuç olarak, talan, yolsuzluk ve savaş ekonomisi yaygınlaşıyor…

Krizin oluşmasında hiçbir sorumluğu olamayan emekçilerin yaşadıkları sorunlar saymakla bitmiyor:

  • KHK’lar aracılığıyla on binlerce emekçi işinden ihraç ediliyor,
  • Güvenlik soruşturmaları ile binlerce kişi, bahşedilen değil hak edilen işine başlatılmıyor.
  • Binlercesi, işten atılıyor.
  • Kadınlar çalışma yaşamından uzaklaştırılarak aile duvarları arasına  hapsedilmeye çalışılıyor.
  • Çalışma koşulları giderek ağırlaşıyor.
  • Hak talebinde bulunan her kesim devletin şiddet gücü ile karşılaşıyor.
  • İşsizlik fonuna ve kıdem fonuna göz dikiliyor.
  • Birbiri ardına yapılan zamlarla halk yoksullaşıyor, reel ücret kaybına uğruyor.

Emekçiler bu çalışma rejimini kabul etmediği ve boyun eğmediği için bu yanıyla krizin yaratanı sayılabilirler. Bu da sömürüye, baskıya, egemenlik ilişkilerine itirazın bir gereğidir. Bu, insan olmanın ve emekçi olmanın bir gereğidir. Bundan dolayıdır ki biz emekçiler, bu kapitalist sistemi ve onun sömürü düzenini kabul etmeyeceğiz, onların krizinin atlatılması için fedakarlık etmeyeceğiz ve hakkımız olanı almak için taleplerimizde ısrar edeceğiz:

  • KHK rejimine dayalı her türlü uygulamadan vazgeçilmelidir. İhraç olan emekçiler tüm haklarıyla işlerine iade edilmelidir. Güvenlik soruşturmaları kaldırılmalıdır. Güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek işe başlatılmayanlar tüm haklarıyla birlikte işine başlatılmalıdır.
  • Kıdem tazminatı fonu ve işsizlik sigortası fonu üzerindeki iktidar tahakkümü kaldırılmalıdır. İşsizlik sigortası fonu hakkında tek söz emekçiler ve onların örgütlerine ait olmalıdır.
  • Farklı adlar altında da olsa her türlü esnek, güvencesizlik yaratan çalıştırma biçimi kaldırılmalıdır.
  • İşçiler ve kamu emekçileri düşük ücretler nedeniyle, daha fazla gelir elde etmek ihtiyacı nedeniyle daha uzun süreli ve ek işlerde çalışmak zorunda kalmaktadır. Bundan dolayı bir kamu emekçisinin (memur-işçi) alması gereken temel ücret, en az yoksulluk sınırı üzerinde olmalıdır. En düşük temel ücret 6.750 TL olmalıdır.
  • Temel ücretle birlikte çalışma saatleri haftalık 35 saatin altına düşürülmelidir. Daha az kişiyle daha çok iş yapma anlayışından vazgeçilmelidir.
  • İktidar sürekli olarak hayali bir işsizlikle mücadele programı açıklıyor. İşsizlikle mücadele için öncelikle çalışma saatleri düşürülmeli, kamu kurumları daha fazla kadrolu işçi almalıdır. Yüz binleri aşan atanmayan sağlık, eğitim ve diğer alanlardaki emekçilerin kadrolu olarak kamu kurumlarına ataması yapılmalıdır.
  • Asgari ücretten vergi alınmamalıdır. Vergi yükü, emekçilerden alınarak patronlara verilmelidir.
  • Zorunlu BES uygulamasından vazgeçilmelidir.
  • Kadını çalışma yaşamından uzaklaştıran politikalardan vazgeçilmelidir.
  • İşten çıkarmalar yasaklanmalıdır.
  • Emekçilerin sağlığını ve yaşamını tehdit eden bu çalışma rejiminden vazgeçilmelidir. Emekçilerin mücadelesinin bir kazanımı olan işçi sağlığı ve güvenliği çalışmalarında sendikalar ve emekçiler esas alınmalıdır.

Bu taleplerimiz için tüm emekçilerle birlikte biz HDK Emek Meclisi bileşenleri de bu mücadele sürecinin içinde yer alacağız.

Gerçek toplu sözleşme, öncelikle grev hakkını içerir. Emekçilerin demokratik katılımı ve iradesiyle, her türlü zorlukla kuruduğu geliştirdiği bir mücadele örgütüne dönüştürdüğü örgütleri/ sendikaları aracılığı ile olur. İktidar baskısıyla büyütüp yandaş haline getirdiğiniz yandaş sendikalarla toplu sözleşme olmaz. Çünkü toplu sözleşme emekçilerle ve işveren/devlet arasında yapılır. Yani toplu sözleşmenin tarafı olmalıdır. Yandaş ve devlet sendikacılığı ile masaya oturtmaya çalıştığınız sendikalarla masanın diğer tarafı yok sayılmıştır. Oluşan bu masada geçmiş deneyimler de göstermiştir ki burada ancak satış sözleşmesi çıkar.

Bizler, insanca yaşama ve çalışma koşulları için mücadele etmekten geri durmayacağız. Dün olduğu gibi bugünde haklarımızı kararlılıkla savunacağız.

Çünkü bizler kapitalizmin bu gayri insani koşullarına karşın, için haklarımızı savunarak, yeni bir yaşam için üretecek ve kendimizi de yeniden örgütleyeceğiz.

                                                                                                 HDK Emek Meclisi