Alevi yurttaşlarımıza yönelik ayrımcı politika ve uygulamaların sonucu Anadolu’nun ortasında, herkesin gözü önünde meydana gelen Madımak Katliamının üzerinden 25 yıl geçti.
2 Temmuz 1993, Sivas, Pir Sultan Abdal anma etkinlikleri çerçevesinde davet edilen sanatçılardan ve etkinlik için şehre gelen Alevi yurttaşların kaldığı Madımak Otelinde 33 aydın ve yurttaş katledildi. 2 otel görevlisi de yangında yaşamını yitirdi. Olayda 2 saldırgan da öldü.
2 Temmuz günü Cuma namazının ardından etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne bir yürüyüş başladı. "Sivas laiklere mezar olacak" atılan sloganlardan biriydi. Saldırgan grubun bir kısmı yeni dikilen "Halk Ozanları" heykelini yıktı. Madımak Oteli'nin önünde saat 18’e kadar hiçbir aşamada dağıtılmamış 15 bin kişi vardı. Otel önündeki araçlar, otelin camları kırılmıştı. Yaklaşık 2 saat sonra otel ateşe verildi, saldırgan kalabalık sloganlarına devam etti. Kalabalıktan biri Otelin birinci katına çıkan saldırgana "Lan yakın" diye seslenirken, bir diğeri ilk alevin görünmesiyle "Cehennem ateşi işte!" diye seslenmişti.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller Madımak Oteli'nde yaşananların ardından söylediği sözler ise siyasi tarihin hafızasına yazıldı: "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir."
Yine dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise, "Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır...Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır."
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise, Aziz Nesin'i suçluyordu:"Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir."
Davanın İddianamesine şu ifadeler yer alıyordu: "Hele hele Aziz Nesin'in İslam Dini'ne karşı tutum ve davranışları ve açıklamaları, kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması, eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir."
Yukarıda belirtilen ifadeler bile olayın vahameti hakkında yeterli bir veri vermektedir.
Uzun süren hukuk süreci 2001 yılında sonuçlandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onadığı karar uyarınca, Cumhuriyete karşı örgütlü kalkışma girişiminde bulunan sanıklardan 33'ü ölüm cezası aldı; dördü 20 yıl, biri 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Çoğu fail yakalanamadı. Bazıları ise yeri bilinmesine rağmen korundu.
Süren davalar, temyizler, müdahil avukatların talepleri yıllarca devam etti. Sivas Katliamı davası 20 yılın ardından geçen yıl zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldı.
Karar üzerine dönemin başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı" dedi. Erdoğan kararı ayrıca, "İdam kalktığı için 33 kişi ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu. Bunlar hep gözden kaçıyor. Hedef saptırılıyor" diyerek yorumladı.
25 Yıl Sonra
Ülkenin yarısının kabul etmediği bir yönetim değişikliğine gidildi. İki kutuplu düşünülen sistemde ayırımcı dil ve politikalar temel parametreler oldu. Üstelik sahnelerde tekrardan dönemin aktörleri boy göstermeye başladı. Ayırımcı politikalar eşit yurttaşlık temelinde giderilme yerine sistemin tüm kurumları bu ayırımcı politikalar temelinde tekçi bir zihniyetle Türk-İslam temelinde kurumsallaştırılmaktadır.
İktidarların ayrımcı politikaları yüzünden 25 yıldır tüten duman hala geleceğimizi karartmaya devam ediyor. Sis bulutu hala dağılmadı. Madımak Katliamı bir insanlık suçudur. Faillerin ve destekçilerinin yargılanıp mahkum edilmesi insanlığın bir talebi, özgürlük ve demokrasinin ise gereğidir. Yüzleşilsin ki bir daha olmasın!
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) olarak, Madımak Katliamının 25. yılında, hakka yürüyen her bir canımızın yakınlarının ve Alevi toplumunun yasını paylaşıyoruz. Anadolu ve Mezopotamya'da bütün inanç ve kimliklerin özgür ve barış içinde yaşama hakkını savunmaya devam ederken, halklarımızı, her yerde eşit yurttaşlık talebiyle Alevilerle omuz omuza saf tutmaya çağırıyoruz.