İdil Uğurlu: Avukat yasağı komplonun devamıdır

11.10.2020

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de uluslararası organizasyonla Türkiye’ye teslim edilmesinin üzerinden 22 yıl geçti. İmralı Cezaevi’ne hapis edildiği günden bu yana tecrit altında tutulan Öcalan’a 23 Eylül’de 6 ay avukat yasağı getirildi. Bursa 2’nci İnfaz Hakimliği tarafından verilen avukat görüş yasağına gerekçe ise 2005 ve 2009 yılları arasında verilen hücre cezaları, yine Öcalan’ın 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sunduğu 156 sayfalık “Yol Haritası” sıralandı. 
 
Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüsü İdil Uğurlu, 9 Ekim komplosunu ve 6 aylık avukat yasağını değerlendirdi. 
 
‘KOMPLOCULAR TEŞHİR OLMUŞTUR’
 
Uluslararası güçlerin Kürt sorununu çözümsüz kılmak ve Kürt siyasi hareketini tasfiye etmek için komployu gerçekleştirdiklerini dile getiren Uğurlu, Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildikten sonra İmralı cezaevinde ağır tecrit koşulları altında iradesinin teslim alınmak istendiğini vurguladı. 22 yıl boyunca ağır tecrit koşullarına maruz kalan Öcalan’ın iradesinin kırılamadığına dikkati çeken Uğurlu, “Aradan geçen 22 yılda Kürt sorunu sadece Kürtleri ilgilendiren bir sorun olmaktan çıkmış uluslararası bir sorun halini aldı. Bu süre içinde miadını dolduran ulus devletlerin halklara vereceği hiçbir şeyin olmadığı görülmüş ve halklar nezdinde iyice teşhir olmuşlardır” dedi.
 
‘SAVAŞ SİYASETİNİN KÖKLEŞMESİNİ SAĞLADI’
 
Kürt sorununun çözümünün Ortadoğu’nun demokratikleşmesi anlamına geldiğini ifade eden Uğurlu, “Kürt sorununun çözümü için çaba sarf eden siyasetçiler, egemen güçler tarafından tasfiye edildi. Komplo Türkiye’de savaş siyasetinin kökleşmesini ve sistematik bir şekilde devam etmesini sağladı. Bunun Ortadoğu’ya yansıması 1990 Körfez savaşıyla başlatılan müdahalenin derinleşmesi ve yaygınlaşması şeklinde oldu. ‘Arap Baharı' bahanesiyle Ortadoğu daha çok parçalanıp çatışma içine sokuldu. Özgürleşme ve demokratikleşmenin önü kapatılmış oldu. Ortadoğu’nun özgürleşmesinin önü kapatılarak küresel kapitalist sistemin ağır sömürüsü altına alındı. 22 yıl boyunca sistem gittikçe tekleşti ve faşist bir yapıya büründü. Komplonun baskı ve zulmünün bedelini sadece Kürtler değil Türkiye ve Ortadoğu halkları da en ağır biçimde ödediler” diye konuştu.
 
‘TECRİDİN ETKİLERİ ÇOK AĞIR’
 
Öcalan’a 22 yıldır uygulanan tecrit politikasının etkileri halklar üzerinde çok ağır olduğunu ifade eden Uğurlu, şöyle devam etti: “Tecrit politikaları derinleştirildiği için Türkiye halkları faşist bir rejimin baskısı altında yaşıyor. Demokrasi arayışında olan Türkiye toplumu geriye düştü. Güvenlikçi politikalar bütçenin önemli bir bölümünü kapladı. Halkta, ırkçı, şoven, cinsiyetçi, doğa düşmanı, milliyetçi zihniyet geliştirildi. Ayrımcı, düşmanlaştırıcı, ötekileştirici politikalar toplumu böldü.”   
 
‘İSTENİLEN SONUÇ ELDE EDİLEMEDİ’
 
Öcalan’a yönelik geliştirilen komplonun başarılı olmadığını ve istenilen sonucun elde edilmediğini sözlerine ekleyen Uğurlu, “Kürt halkı ve dostları Sayın Öcalan'ın çizdiği yol haritasını sahiplenerek, egemen güçlerin Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu ile ilgili planlarını boşa çıkarmıştır. Sayın Öcalan'a, Kürt halkına ve buna bağlı olarak Ortadoğu halklarına yönelik komployu uygulamaya çalışan iktidarlar başarısız olmuş, Türkiye siyasetinde aktör olmaktan düşmüşlerdir. Küresel güçler ve işbirlikçisi olan yerel güçlerle ulus devletlerin halklara karşı uyguladıkları komplo boşa çıkarılmakla birlikte halen özgürlük isteyen taraflarla küresel güçler arasındaki amansız mücadele devam etmektedir” diye konuştu.  
 
‘YASAK BASKILARIN ARTACAĞI ANLAMINA GELİYOR’
 
Öcalan’a getirilen 6 aylık avukat görüş yasağının yeni saldırıların bir habercisi olduğunu belirten Uğurlu, “6 aylık avukat görüş yasağı iktidarın demokrasi güçlerine dönük baskılarını arttıracağı anlamına geliyor. Nitekim her gün gözaltı ve tutuklamalar bunun göstergesidir” diye belirtti. İmralı’da uygulamaya konulan görüş yasağına gerekçe gösterilen “Yol Haritasının” güncelliğini koruduğunu vurgulayan Uğurlu, şunları söyledi: “2009 yılında açıklanan 10 maddelik ‘Yol Haritası’ Türkiye halkları için güncelliğini koruyan bir çözüm önerisidir. İktidarın tüm muhalif kesimlere savaş açtığı bir dönemde toplumun taleplerine cevap olabilecek ve Türkiye'yi demokratikleştirecek bir rehberdir.” Yasağının komplodan bağımsız düşünülemeyeceğine işaret eden Uğurlu, yasak kararıyla Öcalan’ın halkların önüne koyduğu paradigmanın hedef alındığını ifade etti.
 
‘KOMPLOYA KARŞI İRADE GÖSTERİLMELİ’
 
Kadınların, gençlerin ve halkların en güçlü şekilde tepkisini ortaya koyması gerektiğini belirten Uğurlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm mazlum halkların, kadınların, gençlerin ve emperyalist kapitalist sistemin ötekileştirdiği tüm kesimlerin kararlılık, inanç, umut ve birlikte mücadele edip yeni yaşamı kurma yolunda irade göstermelidir.” 

(Erdoğan Alayumat/MA)