BDP'li tutuklu vekillerin tahliye edilmemesini protesto ederek 17 Aralık günü Meclis'te açlık grevine başlayan HDP Eşbaşkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü, HDP İstanbul milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel ile Muş Milletvekili Demir Çelik ve Van Milletvekili Özdal Üçer açlık grevine ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan HDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, HDP milletvekilleri olarak 17 Aralık günü Anayasa Mahkemesi'nin Balbay hakkında verdiği kararın, BDP'li vekiller için uygulanmamasını protesto etmek amacıyla açlık grevine başladıklarını hatırlattı. Tuncel, "Biz greve başladığımız zaman Türkiye'de ne kadar çok halkın parasının yendiği ortaya çıktı. Tesadüf oldu. Biz bunların Türkiye'nin ne halde olduğunu göstermesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu. Tuncel, Türkiye'nin kuruluşundan bugüne Kürtlerin ikili hukuk ile karşılaştığının altını çizerek, "Kürdistan'da ayrı Türkiye'de ayrı hukuk uygulandı. Bunun çatışmanın asıl nedeni olduğunu hep söyledik. DGM zihniyetleri özel mahkemeler ile yürütülüyor. 21. yy'da bunun bu kadar aleni ve açık yapılması kabul edilebilir değildi. Bundan dolayı açlık grevine başladık" diye konuştu.
Tuncel, açlık grevi sürecinde muhalefet ve hükümetten vekillerin de ziyaret ettiklerini ve hukuksuzluğun son bulması çağrısında bulunduklarını söyledi. Tuncel, seçilenin yanında seçenin de hakkının gasp edildiğini bundan dolayı Hatip Dicle'nin de haklarının elinden alındığını vurgulayarak, "Türkiye'de seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğini görüyoruz. İktidar ve ana muhalefet partisi de bu çifte standardın ortadan kalkması gerektiğini söylüyor. Savcılık yeniden tahliye talebinde bulunmuş. Umarız bu heyet tarafından kabul edilir ve arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşurlar" ifadesini kullandı. Tuncel, 5 arkadaşları şahsında demokratik siyaseti savunduklarına işaret ederek, "Demokratik siyaset yaptığı için içerde olan arkadaşlarımızı serbest bırakılması gerekiyor" dedi.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna değinen Tuncel, "Aslında bilinen; ama gizlenen bir olaydı. Yıllarca emekçiler ve yoksullar bu ülkenin emekçinin, yoksulun ve kadının haklarını gasp ettiğini söyledik. Halkın bütçesi değil rantçıların bütçesidir. AKP hükümeti emekçileri değil egemenleri koruyor. İktidar yoksulun ve emekçinin elindeki bir parça ekmeğe göz dikti. Bunlar ayakkabı kutularında çıkıyor. Bir hükümet düşünün dört bakanı bu işin içine karışmış ve halen istifa etmiyorlar. Hükümet sözcüsü istifa edilmediğini söylüyor. Bu ayıp değil midir? Yapılması gereken şey bu bakanların derhal istifa etmesiydi. Bunu bize cemaat ve iktidar arasındaki kavga olarak gösterip buradan mağduriyet yaratmak halklara kavgadır. İktidar ve cemaat 2002'den beri birlikte yiyorlardı şimdi birbirlerini yiyorlar. Olan emekçilere ve halklara oluyor. Buradan halklara çağrı yapıyoruz. Bu yolsuzluğun üzerine gideceğiz" diye konuştu. Tuncel, ayrıca tutuklu vekillere ilişkin kanun teklifi hazırladıklarını ve bunu diğer siyasi partilere de sunduklarını belirterek, "iktidar partisi ve ana muhalefet partisi olumsuz yanıt vermedi. Değerlendireceklerini söylediler. MHP'de hayır demedi. 5271 sayılı CMK'nın 108'inci maddesinde yapılan bir değişiklik. 'Milletvekili seçilenler serbest bırakılır' diye ek madde öneriyoruz. Eğer gruplar onay verirse bunu hemen Meclis'e getireceğiz. Çünkü herkes duruma itiraz ediyor" dedi.
Tuncel'in ardından ise, vekiller basın mensuplarının sorularını yanıtladı. HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, yaşananların demokrasi sorunu olduğunu ve her geçen gün engellerin çıkarıldığını belirterek, "Maraş'ta katliam için gösteri yapmak isteyenlere vali izin vermiyor. Kayseri'de iki gündür faşist çeteler toplantıları basmaya çalışıyorlar. HDP, Türkiye'nin her yerinde örgütlenecek ve eylem yapacak. Ülkede artık son noktasına gelmiş bir hükümet var" diye konuştu.
HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise, tutuklu vekillere uygulanan hukuka ilişkin olarak şunları kaydetti: "Kürtler söz konusu olduğunda bu ülkenin anayasası TMK'dir. Anayasa'ya bir kez bile bakma ihtiyacı hissetmiyor egemenler. Bize reva görünen dünyanın en rezil ve faşist yasası olan TMK'yi uygulamak. Şimdi birinci yönü bu. İkinci yönü bütün kamuoyu ve siyasi partiler, tarihsel bir uyarı yaptığımızı dikkate almalıdır. Siz Kürtlere ne söz verdiniz? Dediniz ki 'Demokratik siyaset yapma hakkınızı tanıyacağız.' Kürtler bu yüzden silahı bıraktılar. Sizin bu sözünüze kendi halk önderlikleri ile güvendiler. Peki demokratik siyasetin önünü açacağını söyleyip seçilmiş vekile ceza vereceksin. Bu ne demektir biliyor musun? Bir seçilmiş olarak bunu söylemek istemiyorum ama demek insanların ferasetine bırakmak gerekmiyor. Bu Kürde tekrar savaş ilanıdır. Bunu herkes görsün. "Sana demokratik siyaset yok" diyorlar. "Ben önüne elli bin baraj kurarım" diyorlar. Yani savaş demek. Bizim yaptığımız barışı korumak. Son bir hamle ile yakalamaya çalışmaktır" dedi.
20 Aralık 2013