ANADİLLERE ÖZGÜRLÜK, HALKLARA EŞİTLİK
Anadili, insani ve toplumsal varoluşun ayrılmaz bir parçasıdır. Geçmişi geleceğe bağlayan en önemli halkadır. Bu nedenle bireyin anadili en temel insan haklarından; anadilin engellenmesi de en büyük insan hakkı ihlallerinden, insanlık suçlarından biridir. İnsanlık tarihinin kültürel birikimleri, anadilleri aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarılır. Her dil, onu kullanan toplumun tarih ve kültürünün taşıyıcısıdır.
Bir dilin geliştirilmemesi, insanlığın kültürel mirasının bir halkasının yok edilmesi demektir.
Türkiye, farklı anadillerin ve kültürlerin, kimliklerin var olduğu bir ülkedir. Bu farklılıkların eşit ve demokratik bir ortamda var olmaları için, farklı kültürlerin ve anadillerin geliştirilmesi büyük önem taşır. Kürt halkının anadili için verdiği muazzam mücadele, Türkiye’de yaşayan diğer halkların da anadil yasağını kırmalarına yol açmıştır. Bugün anadilinde yayıncılık, habercilik yapılıyorsa, bu hak için ödenen büyük bedeller unutulamaz. Ama buna rağmen mevzuattaki yetersizlikler sürmektedir.
- İlköğretimden üniversiteye anadilinde eğitim hakkı, Türkiye’de yıllardan beri tartışılan ve talep edilen bir insan hakkıdır. AKP Hükümeti’nin kamu kaynaklarına dayalı anadilinde eğitim konusunda direnç göstermesi, bir insan hakkının çiğnenmesi anlamına geliyor. Asimilasyoncu ve inkarcı politikalardan uzak durmak için anadilinde eğitim bir kamu hizmeti olmalıdır. Herkes için anadilinde parasız, bilimsel ve eşit eğitim, farklı özelliklere sahip olan halkların varlıklarını devam ettirebilmeleri ve kültürlerini sonraki kuşaklara iletebilmeleri için gereklidir. Her halkın olduğu gibi, Kürt halkının da anadiline sahip çıkması, kültürünü geliştirmesinin en önemli yoludur. Anadilinde eğitim sadece kültürel zenginliğimizi artırmaz, aynı zamanda toplumsal bağları da güçlendirir.
- 12 Eylül Anayasası’nın icat ettiği ‘devlet dili’ yanlışından vazgeçilmediği sürece, anadil hakkı ihlali ortadan kalkmayacaktır. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki örnekler de gösteriyor ki, bir ülkede farklı resmi diller olabilir ve bu eşitlik içinde bir arada yaşamanın engeli değil, hukuki zeminidir. 21 Şubat’ta bir kez daha çok dilli, özerk ve demokratik yerel yönetimler ve belediyeler taleplerimizin önemine, bu alanda yasal ve anayasal düzenlemelerin vazgeçilmezliğine vurgu yapıyoruz. Cumhuriyet tarihinin inkâr ve asimilasyon politikalarının sona ermesinin yolu budur.
- Gerçek bir demokratikleşme; halklar, anadiller, kültürler ve inançlar üzerindeki baskılara son vermekle, anayasal eşitliği sağlamakla gerçekleşebilir. Kürtçe yer isimlerinin iade edilmesi, üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin açılması ancak bu zemin üzerinde bir anlam taşır. Bu anlamda Milli Eğitim Temel Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu ile Radyo ve Televizyon Kanunu, Türkiye’nin çok dilli ve çok kültürlü toplum gerçeği dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir. Anadillerine vurulan zincirler parçalanmadıkça, farklı kimlik, kültür ve inançlar üzerindeki baskılar da sona ermeyecektir. Bu yaklaşımla, bütün dünya halklarının ‘Uluslararası Anadil Günü’nü kutluyoruz.
Sebahat Tuncel – Ertuğrul Kürkçü
HDP Eş Genel Başkanları
21.02.2014