SAĞLIKSIZLIĞI YARATAN, HAYATI YAŞANMAZ KILAN;
- Savaş, göç, inkar, asimilasyon (etnik, inanç, yaşam tarzı, yönelimler) politikaları, nefret suçları…
- OHAL ve KHK’lerle birlikte yaygınlaşan antidemokratik- hukuksuz-keyfi uygulamalar, işten atamalar, işe almamalar, tüm birikimleri gasp etmeler, güvencesizlik, geleceksizlik ve yok edilen toplumsallık...
- İşsizlik, yoksulluk, güvencesiz istihdam, taşeronlaştırma uygulamaları; uzun, yoğun ve öldüren çalışma koşulları…
- Kadına yönelik ayrımcılık, şiddet, taciz, tecavüz, kadın emeğinin ve bedeninin sömürülmesi…
- Hava, toprak, su gibi çevre kirliliği, niteliksiz barınma koşulları, kira için ödenen yüksek bedeller, ısınamama, apartmanlara sıkıştırılmış yaşam, avm, gökdelenler, kentsel dönüşüm ile yaşanmaz kılınan kentler, evsiz kalanlar/bırakılanlar…
- Hayvancılığın ve tarımın bitirildiği, HES’ler ile terke zorlanan köyler, yeterli ve nitelikli gıdaya erişememe; GDO’lu ürünler, hormanlar, katkı maddeleri, tarım ilacı kalıntıları, mısır şurubu, şişelenmiş suya mahkum edilme...
- İhmal ve istismar edilen çocuklar, en tehlikeli biçimlerinin dahi yaygın hale geldiği çalışmaya mahkum edilen, ucuz iş gücü olarak görülen uyuşturucuya yönlendirilen çocuklar, gençler... Yap-boz her gün değişen, militarist-milliyetçi-muhafazakar ve ticarileşen çarpık eğitim politikaları ile yarış atına dönüştürülen çcuklar, gençler... Yaşanmayan çocukluk, ergenlik; geleceksizlik...
- Kışkırtılmış, azdırılmış tüketim kültürünün gündelik yaşamı ele geçirmesi, tüketilen yaşamlar ve doğa...
- Tekçi ve neoliberal zihniyetlerle bezeli medyanın bombardımanına maruz bırakılmış, kendi kabuğuna çekilmiş birey, aile ve toplum...
- Kâr için üretim anlayışı, erkek egemen iktidar ilişkileri ve doğayı yok eden onlarca politika…
HASTALIK ÜRETEN GERÇEK TOPLUMSAL SORUNLARDIR.
SAĞLIKSIZLIK ALARM VERİYOR…
- OECD ülkelerine göre bebeklerimiz üç-dört kat daha fazla ölüyor…
- Bulaşıcı hastalıklar hala yaygın… Kırım Kongo Kanamalı Ateş, Hepatit-B, Kızamık, Sıtma, Brusella, İshaller, vb. varlığını sürdürüyor.
- Beslenme bozuklukları artıyor. Yeterli gıdaya erişemeyen milyonlarla birlikte sağlıksız gıdalar tüketimi nedeniyle çocuklarda, gençlerde, yetişkinlerde şişmanlık artıyor.
- Bulaşıcı olmayan hastalıklar artıyor: Kanser, kalp-damar hastalıkları, şeker, solunum sistemi hastalıkları, psikolojik sorunlar (depresyon, panik-atak bozukluğu, anksiyete, bağımlılık, psikosomatik hastalıklar, stres, işyeri stresi vb.), kazalar-travmalar vb. Bulaşıcı olmayan hastalıkların artışında ekolojik tahribat, uluslararası şirketler tarafından üretilen ve tükettirilen sağlıksız metalar (gıda, sigara, tütün), savaş, insancıl olmayan çalışma ve yaşam koşulları gibi toplumsal sorunların rolü büyük ve görünmez kılınıyor ve yok sayılıyor.
- Çalışma yaşamındaki artan güvencesizlik büyük işçi kırımı ile karşımıza çıkıyor, işçi cinayetleri nedeniyle her gün 6 işçi yaşamını yitiriyor, yakınlarını daha zor yaşam koşullarında bırakıyor.
- Kadınlar büyük baskı altında... Sermaye, devlet ve eril zhniyet tarafından doğurganlık teşvik ediliyor, doğum kontrolüne yönelik hizmetler adı konulmamış yasaklar getiriliyor, sağlıksız ortamlarda yapılan düşükler artıyor, anneler ve bebekler ölüyor.
- Kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor (Son bir yılda 409 kadın erkekler tarafından öldürüldü ve 332 kadına cinsel şiddet uygulandı).
- Çocuk istismarı artıyor (Son bir yılda 387 çocuk cinsel istismara uğradı. Çocuklar bulunduklara her alanda kaldıkları yurtlarda, okullarında öğretmenleri, okul çalışanları tarafından, evlerinde istismar edildiler. İstismara uğrayan bu çocukların gelecekleri ellerinden alınıyor, öldürülüyorlar. Bu yıl öldürülen 20 çocuğun yarısı, yani 10 çocuk babası tarafından öldürüldü).
- Güvencesiz ortam, umutsuzluk, geleceksizlik, toplumsal çürüme gibi devasa sorunlar intiharları körüklüyor, intiharlar her geçen gün artıyor..
PARALI SAĞLIK DÖNEMİ
Bizleri hasta eden bu sağlıksız toplumsal düzende sağlık hizmeti de sosyal rolünü kaybediyor, kar amacı ile yapılan bir hizmete dönüşüyor… Özel hastanelerin sayısı 600’lere tırmanıyor, memleketin her yerinde patronların çıkarı önceleyen şehir hastaneleri inşa ediliyor, devlet hastaneleri şirketleşiyor, hastaneler fabrika gibi çalışır hale geliyor…
Genellikle şehrin dışında, kentin tüm hastanelerini bir merkezde toplayan, önerilenlerden çok daha fazla yatak kapasitesi ve kapalı alana sahip, kent planlamasının ve ekolojinin yok sayıldığı, özel şirketlere verilen geniş imtiyazlarla (inşaat ve donanım maliyetinden çok daha fazlasını ödeme, 25-49 yıllığına, normal sözleşmelerden çok daha fazla ödeme ve hasta garantisi ile devredilen bakım-onarım, destek ve tıbbi destek hizmetleri, mekan içerisindeki tüm ticari alanların işletilmesi, vb.) toplumsal kaynakları çarçur eden, kar etmeyi temel amaç edinen, kentlerin hafızasını silen, sağlık emekçilerini hastaya ve mesleklerine yabancılaştıran, beş yıldızlı otel konforu ve sağlık sorunlarının çözümünün yeni kıbleleri olarak gösterilen mega yalan proje olarak tanımlayabileceğimiz Şehir Hastaneleri ile toplum aldatılıyor.
Bütçeden sağlığa ayrılan bir türlü artırılmıyor. Vergilerimiz sağlığa değil savaşa, diyanete, saraya, sermaye kesimlerine giderken; sağlık, eğitim gibi kamusal/toplumsal hizmetlere gitmiyor…
Paran kadar sağlık dönemi yaşanıyor… Her işlem performans, her işlem para… Sağlık için yaptığımız harcamalar gün be gün daha da artıyor…
Verdiğimiz vergi sağlık hizmeti almamıza yetmiyor. Genel Sağlık Sigortası aldatmacısı ile her ay sağlık için sigorta primi ödüyoruz. Verdiğimiz GSS primlerimiz çocuklarımızın sağlıktan yararlanmasına yetmiyor. On sekiz yaşından büyük üniversiteyi kazanamayan çocuklarımız ve 25 yaşını bitiren üniversiteye devam eden çocuklarımızın için ayrıca GSS primi ödüyoruz. Katkı-katılım payı, ilave ücret, fark ücreti, otelcilik hizmetleri, özel yatak parası gibi 14 ayrı kalemde cepten ödeme yapıyoruz. Bu farkları ya eczanede ya hastanede ödüyoruz ya da maaşımızdan kesiliyor. Bu da yetmez özel sağlık sigortası yaptırın deniyor.
Hastanelere girmek kolay, çıkmak zor !!!
- Hastaneler ayak bastı parası alıyor, her başvuru için devlet hastaneleri 6 TL, eğitim hastaneleri 7 TL, üniversite hastaneleri 8 TL, özel hastanelere her başvuru için 15 TL ödeme yapmak zorunlu. Randevu ile muayene de bedel karşılığı 4-7 TL arasında değişiyor.
- Acillerde bile hayati önem arz etmeyen başvurularda ayakbastı parası alınıyor. Özel hastane acillerinden bir günden fazla kalamazsınız, kalırsanız parasını ödersiniz deniyor.
- On gün içinde aynı uzmanlık dalına ikinci başvuru cezaya tabi. Hem hastanesine göre ayakbastı parası hem de 5 TL cezasını ödüyoruz.
- Kamuda öğretim üyesi muayene etsin derseniz, eller cebinize uzanıyor: poliklinik ücretinin iki katı...
Ayak bastı parası, hizmetlerden yararlanmaya yetmiyor...!!!
- Reçete yazdırdıysanız üç ilaca kadar 3 TL, ek her ilaç için 1 TL ödüyoruz. Yazılan ilaçlar için %10-20 arası katılım payı, ayrıca ilacın fiyatı SGK’nın ödediğinin üzerinde ise “fark ücreti” ile cebimizden ödemeye devam ediyoruz… SGK piyasadaki en ucuz ilacın fiyatını ödüyor, dolayısıyla fark ücretsiz ilaç almak neredeyse imkansız.
- Kamuda öğretim üyesi tarafından tetkik ve özel ameliyat istiyorsanız cepten ödemeler brüt asgari ücretin iki katına kadar çıkıyor…
- Hayati öneme haiz olmayan protez ve ortezler için %10-20 katılım payı ödüyoruz…
- Kapalı ameliyatlarda eller cebe… SUT fiyatının üç katına kadar ilave ücret ödüyoruz...
Fark ücreti, katkı-katılım payı yetmiyor, dahası da var: İLAVE ücret, otelcilik hizmetleri.
- Özel hastanelerde SGK’nın yaptığı ödeme yetmiyor Yapılan her işlem muayene, tetkik, tedavi girişimleri ve ameliyatlar için SGK ödemesinin %200’üne kadar ilave ücret-bıçak ücreti isteniyor. Kesilen paralar özel hastane patronlarının cebine giriyor…
- Özel odada yatma ek ödemeye tabii… çift yataklı odalarda standart yatak tarifesinin 1.5 katı, tek yataklı odalarda ise 3 katı cepten ödüyoruz
- Teminat paketinin dışında bırakılan hizmetlerin tümünü cepten ödüyoruz. Teminat paketi her geçen gün küçülüyor.
- Tüm bunlar yetmiyor, bir de özel sağlık sigortası yaptırın deniliyor.
SAĞLIK HARCAMALARI ARTIYOR… YA NİTELİK!!!
- Erişim artıyor!!! Daha çok muayene, daha çok tetkik, daha çok ameliyat, daha çok tedavi girişimleri, daha çok ilaç… Tüm bunlar şifa için mi, yoksa bedenlerimiz üzerimizden para mı kazanılıyor… Endişeliyiz, kaygılıyız…
- Hastanelere daha çok uğruyoruz, neredeyse buralarda yaşıyoruz… Tıp kurumlarına bağımlı hale geliyoruz…
- OECD ülkelerine göre kıyasladığımızda kişi başına bilgisayarlı tomografi, MR vb. tetkikleri daha fazla yaptırıyoruz… Göğüs ağrısı veya doğum vb. nedenlerle hastaneye yattığımızda, en kısa sürede taburcu ediliyoruz, para kazandırmadığımız dönem hemen kapı dışına konuluyoruz… Kalp krizi, felç gibi ciddi şikayetler ile hastaneye yattığımızda daha fazla ölüyoruz… Yapılan anjio sonrası çok daha fazla by-pass ameliyatına gidiyoruz… Normal doğumu unuttuk, neredeyse tüm doğumlar için sezaryan yaptırıyoruz…
- Çok fazla ilaç kullanıyoruz… Antibiyotikler, ağrı kesiciler, psikiyatrik ilaçlar, ülser ilaçları, vitaminler… Daha neler neler…
- Toplum ve birey kendi sağlığına sahip çıkamaz kılınıyor, sağlık algısı çarpıtılıyor, tıp kurumlarına bağımlı kılınıyor.
- Geleneksel tıp dini referanslarla kurumsallaştırılıyor ve piyasaya açılıyor.
- Sağlıkçı yetiştiren okullların kontenjanları artırılıyor, tıka basa dolduruluyor… Nitelikli yetişeceklerinden endişe ediyoruz…
- Üniversite hastaneleri borçlarını çeviremiyor…
- Dahası hastanelere, sağlıkçılara güvenimiz her geçen gün zedeleniyor… İlişkilerimiz bozuluyor, aramızdaki çatışmalar artıyor, şiddete varan sürtüşmelerimiz oluyor…
- Sağlık çalışanları tükeniyor, intihar ediyor (Son üç yılda 431 sağlık çalışanının intihar ederek yaşamına son verdiği TBMM’nde itiraf edildi).
- Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artıyor...
HALKLARIN DEMOKRATİK İKTİDARINDA SAĞLIK
Sağlıksızlık yaratan toplumsal düzenin çaresi niteliğinde “YENİ YAŞAM” - “BÜYÜK İNSANLIK” programını hazırladık... Bu program ile her yurttaşın eşit ve özgür olduğu, yaşadığı günün ve geleceğinin toplumsal güvence altında olduğu bir toplumsal düzeni yurttaşlarla, emekçilerle birlikte inşa edeceğiz… Sağlıksızlık yaratan, hastalık üreten koşullar birer birer ortadan kalkacak… Sağlık gelecek, sağlıklı yaşam gelecek…
SAĞLIK HAKKI İÇİN EŞİTLİKÇİ-ÖZGÜRLÜKÇÜ VE DEMOKRATİK SAĞLIK SİSTEMİ
- Ülkede yaşayan herkesin yararlanabileceği eşit, parasız, ulaşılabilir, nitelikli ve anadilinde sağlık hizmeti,
- Sağlık hizmetleri için prim uygulamasına son verilmesi,
- Sağlığın eşitsizlikleri giderici vergilerle (çok kazanandan çok alan) finanse edilmesi,
- İlave ücret, katkı-katılım, fark ücreti ve her türlü cepten ödemenin kaldırılması,
- Şehir hastaneleri projelerine son verilmesi, hastanelerin açılmasında birey ve toplum yararının öncelenmesi ve toplum ve sağlık emekçilerinin karar süreçlerine katılması,
- Kamu hastanelerinde toplumsal yarar esaslı çalışmanın ilke edinilmesi,
- Döner sermaye, performansa dayalı ücretlendirme, yalın üretim gibi kar odaklı uygulamalara son verilmesi,
- Tüm sorumluluğun bireye yüklendiği kişisel korunma değil, kamunun devreye girdiği toplumsal korunma öncelikli olacak. Korkulmayacak, sağlık sorunlarının asıl nedenlerinin üzerine gidilecek.
- Koruyucu hizmetleri ve sağlığı geliştirici hizmetleri esas alan “Halk Sağlığı Birimleri”nin kurulması,
- Özel sağlık sektörünün toplumsallaştırılması,
- Tüm çalışma yaşamında olduğu gibi, sağlık alanında da taşeronlaştırmaya, güvencesiz istihdama, esnek çalışmaya ve angaryaya son verilmesi,
- Sağlık kurumlarının, sağlık emekçileri tarafından cinsiyet özgürlükçü özyönetim modeli ile yönetilmesi,
- Sağlık hizmetlerinin planlanması, üretilmesi, denetlenmesi ve değerlendirilmesinde emekçilerin/halkın demokratik katılımı,
- Sağlığın toplumsallaşması (kadın öncülüğünde),
- Antikapitalist, iktidar karşıtı, ötekileştirmeyen, toplumcu, demokratik bir sağlık anlayışı
için EŞİTLİKÇİ-ÖZGÜRLÜKÇÜ VE DEMOKRATİK SAĞLIK SİSTEMİ
BİZ’ler HDP, BİZ’ler MECLİSE…