HDK: Mücadelede de bedelde de ortaklık

15.06.2021

Türkiye’deki farklı halkları, kimlikleri, mücadele dinamiklerini bir çatı altında toplamak hedefiyle 15 Ekim 2011’de kurulan Halkların Demokratik Kongresi (HDK), 11’inci Olağan Genel Kurulunu 10 Haziran 2021’de, İstanbul’da gerçekleştirdi. Genel Kurul’da Esengül Demir ve Cengiz Çiçek, yeni dönemin eşsözcüleri olarak seçildi.

Esengül Demir, 1968’de Ardahan’da doğdu. İlkgençlik yıllarından itibaren devrimci hareketlerle ilişkilenen ve 2011’den bu yana da bağımsız bir birey olarak HDK çalışmalarında yer alan Demir, HDP’de de İstanbul İl Eşbaşkanlığı, Parti Meclisi üyeliği gibi farklı kademelerde görev aldı.

Dersim’de, 1978 yılında doğan Cengiz Çiçek ise siyasi mücadeleyle ilk ilişkilerini mezun olduğu Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde kurdu. HADEP, DEHAP, Özgür Parti gibi partilerde görev alan Çiçek, 2008 ile 2017 yılları arasında Asrın Hukuk Bürosu’nda çalıştı; 2009 ile 2011 yılları arasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlığını üstlendi. KCK Avukatlar Davası’ndan 2011 yılında tutuklanan ve üç yıl cezaevinde kalan Cengiz Çiçek ile Esengül Demir’in bir de birlikte İstanbul Eşbaşkanlığı deneyimleri var.

Tahlil tamam, pratik ihtiyaç

Cengiz Çiçek, eşsözcü seçilmesinin ardından Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, “Tahlil etmekte sorunumuz yok, pratiğe ihtiyacımız var” demişti. Türkiye’de siyasetin her zaman toplumdan kopuk ve “toplumun hayati sorunlarıyla ilgilenir gibi görünen ama mekan, zaman ve yaşam tarzı olarak toplumun dışında kurgulanan” bir kurum olduğu tespitini yapan Çiçek, AKP ile birlikte bu durumun keskinleştiği görüşünde.

“AKP iktidarı, devletin bekası ile kendi bekasını eşitledi. ‘Devletin bekası tehdit altındadır’ gibi söylemler ve hatta geleneksel ‘iç düşman, dış düşman’ politikalarını da tekrar yorumlayarak rıza üretmeye çalışıyorlar” diyen Çiçek, devam ediyor: “Biz AKP’nin geldiği bu aşamaya artık faşizm aşaması diyoruz. Bütün yerleşik kurum ve anlayışları yerle bir etmiş ve gözden çıkaramayacağı değer kalmamış bir iktidardan söz ediyoruz.”

Faşizm tespitinin ayrıca “yetmezliklerini ve aşamadığı yanlarını aşmak zorunda olan bir HDK gerçeğini” ortaya çıkardığını vurgulayan Çiçek’e göre Türkiye’de demokratik mücadele, artık “tespit aşamasını aşıp pratik bir aşamaya geçmek zorunda.”

‘Halk, partiyi aşkındır’

HDP’nin 31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde yaptığı müdahalenin ayrıca HDP’ye oy veren 6 milyon seçmenin “kendini faşizm karşısında konumlandırma” tutumuna işaret ettiğini de belirten Çiçek, ekliyor: “Kürtlerin, sosyalistlerin, bu partiye gönül vermiş milyonların bir stratejik aklı vardır. Başta 40 yıllık Kürt hareketinin büyüttüğü toplumsal bilinç düzeyi ile sosyalist hareketlerin, kadın hareketlerinin ve ekolojik hareketlerin biriktirdiği siyasi bilinç, bize şunu gösterdi: Halk, partiyi aşkındır. Bu toplumsal bilinç düzeyini daha örgütlü bir forma kavuşturacak, sokağı ve eylemi örgütleyecek, pratik mücadele alanlarını güçlendirecek bir tutuma ihtiyaç var.”

Bağ neden zayıfladı?

Eşsözcü Esengül Demir ise HDK’nin kitlelerle kurduğu bağda kurulduğu günlerden bu yana bir zayıflamanın söz konusu olduğu tespitini yapıyor. Demir’e göre bunun nedenlerinden biri, HDP’nin öne çıkması. “HDK, kendi iç dinamikleriyle açığa çıkardığı düşünsel birikimi toplumun farklı kesimlerine aktarmak konusundaki tıkanmayı aşmak durumunda” diyen Demir, bahsini ettiği “tıkanıklığı” ise şöyle açıklıyor: “Belki farkında olmadan oluyor bu ama yöntemsel olarak partinin yöntemlerine hapsolma hâli var ve tıkanıklık biraz buradan kaynaklanıyor.”

Demir, meselenin diğer yanında ise devletin HDK’ye yönelik saldırıları olduğunu belirtiyor ve bu saldırıların özellikle son 6-7 yılda çok yoğunlaştığına dikkat çekiyor. HDK’nin bu baskılar neticesinde bir miktar “varolanı koruma, muhafaza etme” refleksi geliştirdiğini söyleyen Demir, son kongrede ise bütün bileşenlerin “HDK’ye güç aktarımı yapma” ve “HDK’nin misyonunu yerine getirmesi” konusunda sorumluluk aldığını aktarıyor.

Bileşenleri aşan birlik

Essözcü Demir, HDK’nin “birlikte mücadele çeperinin” bileşenlerini aşması gerektiğini söylüyor. “Bahsettiğimiz faşizm koşullarında bunun koşulları çok daha uygun” diyen Demir’e göre artan yoksulluk da toplumsal mücadeleleri güçlendirme görevini daha büyük bir ihtiyaç haline getiriyor.

Cengiz Çiçek de HDK’nin “daralma yaşadığı” tespitine katılıyor ama bir noktanın altının çizilmesi gerektiğini düşünüyor: “AKP faşizmine karşı özellikle son 5-6 yılda en büyük toplumsal özgürlükçü direnişi sağlayan, HDK ve HDP’dir. Siyasete yön veren, onun kimyasını değiştiren de yine HDK ve onun şahsında halkların direngen yüzüdür.”

Dünyanın en büyük sürgün ve zindan örgütü

HDK’ye yönelik devlet baskısının da tam olarak HDK’nin etki gücünden kaynaklandığını vurgulayan Çiçek, devam ediyor: “Hem HDP hem de HDK, artık dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sürgün ve zindan örgütü oldular. Böyle bir yapının hala ayakta durması, halklara umut vermesi ve AKP faşizminin devrilmesi konusunda kader tayin edici rolünü sürdürmesi, muazzam bir şey. Bu, bizim tarihsel birikimimizin derinliğini de gösteriyor.”

HDK’nin kuruluş yıllarında formüle ettiği “Şimdi HDK zamanı” sloganını hatırlatan Çiçek, bugünkü koşulların bu sloganı güncelleştirdiğini düşünüyor. “Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana iki tane hegemonik çizgi var: Kemalizm ve CHP şahsında ortaya çıkan beyaz Türkçülük ve son 20 yıldır kendini AKP şahsında ortaya koymuş yeşil Türkçülük” tespitini yapan Çiçek’e göre bu iki “hegemonik çizgi”, Türkçülükte birleşiyor ve bu noktada halkları bir araya getiren “üçüncü yol” olarak HDK, önem kazanıyor.

Topluma genişleyen kirlenme

Kürt sorununun çözümünün HDK’nin bütün bileşenlerinin ortak talebi olduğunu da sözlerine ekleyen Çiçek’e göre bu sorun çözülmediği sürece “devletin kirlenmesi ve bu kirliliğin devletten topluma doğru derinleşmesi” kaçınılmaz hâle getiriyor. Çiçek, “Bu noktada HDK, sadece örgütsel bir birlik değil, tarihsel bir birikimin zorunlu olarak yan yana gelmesinin ifadesidir. Onu böyle kurgulamak, formüle etmek ve her zamankinden daha fazla halklaştırmak gerekiyor” diyor.

Esengül Demir ise HDK’nin kuruluşunda ortaya koyduğu fikriyatında bir değişim olmadığını, yeni dönemde bu fikriyatı “sahaya yansıtmak” konusunda daha fazla yükümlülük alacaklarını belirtiyor. Sadece kurumsal bileşenlerin değil, tek tek bireylerin de HDK’de kendini bulabileceğini ve var edebileceğini söyleyen Demir, bu konuda ise kendisini örnek veriyor: “Ben bir birey olarak HDK’de yer alıyorum ve benim gibi yüzlerce birey var. HDK’de sadece bileşen örgütlerin değil, bireylerin de hukuku ve söz hakkı var.”

Pinochet karşıtı slogan ile

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın HDK’nin kuruluş tartışmaları sırasında söylediği “Komünü olmayan, yoldaşım değildir” sözüne atıfta bulunan Cengiz Çiçek, ekliyor: “Bu, boşa söylenmiş bir söz değil. Komün, meclis ve dayanışma, bir yaşam tarzı. Tekçiliğe, sınıflı topluma, tahakküm ilişkilerine karşı özgürlük ve demokrasiyi savunuyorsak meclisleşme ve komünleşmeyi esas alacağız.”

HDK’nin “toplumun bin yıllar içinde ortaya çıkardığı örgütlenme formları ve deneyimlerinden öğrenen bir örgüt olduğunu” belirten Çiçek, faşizmle mücadelenin yolu olarak ise Şili’de diktatör Pinochet’ye karşı toplumsallaşan slogana işaret ediyor: “Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.” Çiçek, “Bu, bizim yeni dönem sloganımız olmak zorunda. Örgütlü bir toplumu en gelişkin aygıtlar, en örgütlü devletler ve kötülükler de gelse yenemezler. Faşizme karşı etkili mücadele yürütmek istiyorsanız da, AKP’yi yıkmak istiyorsanız da olmazsa olmazlardan biri örgütlü toplumdur.”

‘Sadece yetişmeye çalışmayan’

Çiçek, bu noktada sözlerine bir “özeleştiri” ile devam ediyor. Türkiye’de muhalif siyasetin daha çok “rejimin yarattığı tahribatlar, yani sonuçlar ile” ilgilendiği tespitini yapan Çiçek, devam ediyor: “Bir yerde bir ekolojik yıkım oluyor, emekçi kıyımı oluyor, yetişmeye çalışıyoruz; Kürdistan işgal altına alınıyor, ormanları yakılıyor, yetişmeye çalışıyoruz. Elbette yetişmeye çalışacağız ama bunun yanında direnen, teslim olmayan ve bunun yanında inşa eden toplumsal özgürlük ağlarını, dayanışma ağlarını kurmalıyız.”

“Bu ağların adının illa HDK olmasına da gerek yok” diyen Çiçek, gerekli olanın “direniş ağlarının deneyimlerinin ortak bir havuza, ortak bir hafızaya ve mücadele bilincine dönüşmesi” olduğunun altını çiziyor. Bu noktada HDK’nin “kolaylaştırıcı” bir rol de üstlenebileceğini söyleyen Çiçek’e göre HDK, ancak “bütün dinamikleri bir toplumsal özgürlük ve demokrasi mücadelesi olarak belirginleştirdiği oranda” sonuç alabilir; aksi takdirde ise “sadece meselenin dillendiricisi olan bir yapıdan ibaret” hale gelir.

HDK’nin ‘zenginleştiriciliği’

HDK ve onun partisi HDP, farklı siyasi geçmişlerden gelen iki eşsözcüyü de bir araya getiren kanallar. Esengül Demir, “Çok sayıda yoldaşımla HDK zemininde yan yana geldik” diyor ve HDK’yi “çizilmiş sınırların ortadan kalktığı bir yapı” olarak tanımlıyor. Türkiye’de oturmuş kalıpların ve önyargıların güçlü olduğuna dikkat çeken Demir’e göre HDK, bu nedenle “hem düşünsel anlamda hem de yaşam biçimi anlamında çok zenginleştirici.”

Farklı deneyimler ve geçmişlerden insanların bir araya gelmesini “HDK’nin büyüsü” olarak tanımlayan Cengiz Çiçek ise, “Bu bana kişisel olarak da çok şey öğretti” diyor ve devam ediyor: “Bu yan yana gelişler o kadar kıymetli ki, bazen kendi darlıklarınızı yoldaşınız ya da başka bir grup sayesinde görüyorsunuz. Altın formül şu: Sadece vermek değil, almayı, başkasından beslenmeyi de bilmek. Yoldaş olmayı, bir arada yürümeyi bilmek. Bence bu, özgürlüğün, demokrasinin ve eşitliğin tanımı.”

‘Bedelde de ortaklaşıyoruz’

Kobanê Davası’ndan dolayı Sincan Cezaevi’nde tutsak edilmiş farklı sosyalist örgütlerden HDK ve HDP’lilere yaptığı ziyareti de anlatan Çiçek, tutsakların bir şeye dikkat çektiğini aktarıyor: “Dediler ki, ‘Bu ortak mücadelede artık ortak bedel de ödüyoruz, lütfen bunu unutmayın. Bedelde de ortaklaşıyoruz artık ve bu çok kıymetli bir şey. Direnişin de, özgürlüğün de yolu buradan geçiyor.”

(Doğan Amed - Osman Oğuz / Yeni Özgür Politika)