New Yorklu dokuma işçilerinin hayatlarına mal olan mücadelelerinin 163. yılında da alanlarda, sokaklarda, işyerlerinde, evlerde, üniversitelerde, yaşadığımız her yerde kadınların kurtuluşu ve özgürlüğü için isyan ediyoruz!
Haklarımıza, bedenlerimize, hayatlarımıza, emeğimize, gülüşümüze, inancımıza, giyimimize, cinsiyet kimliğimize her saldırıda sesini yükselten biz kadınlar, bu 8 Mart'ta da sözümüzü ve gücümüzü Şili'den Lübnan'a, Rojava'dan İran'a dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca kadının isyanıyla birleştirmekte kararlıyız. Ataerkil düzene, kadın katliamlarına ve savaş politikalarına, cinsiyetçi uygulamalara, erken yaşta evliliklere, binbir emekle yarattığımız kazanımlarımızın gaspına, 6284 Sayılı Kanun'a ve İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırılara, cinsel istismara ve doğanın talanına karşı dün alanlardaydık ve bugün de alanlarda olmaya devam ediyoruz.
Çünkü;
* Gülistan Doku 5 Ocak'tan bu yana, Şefika Yasa 12 Ocak'tan bu yana kayıp.
* 20'li yaşlarda ne eğitimde ne de istihdam da olan gençlerin yüzde 72'si kadın.
* Kadınların ücretli istihdama katılımı %33,6. Mevsimlik çalışma ve geçici istihdamları bu rakamlardan çıkardığımızda ise iş gücüne katılma oranında tam zamanlı çalışan kadınların istihdam oranı sadece %21,9.
* Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu 2020’ye göre, Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğinde 153 ülke arasında 130. sırada yer alıyor. 25 yaş üstü okur yazar olmayan nüfus oranı erkeklerde %1,6’yken kadınlarda %8,5.
* Ülkemizde 2019 yılında 474 kadın, Ocak 2020'de ise en az 21 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
* Dünya genelinde çatışma bölgelerinde 20 milyon kız çocuğu eğitim hakkından mahrum kalıyor.
* 1945 yılından bu yana çatışmalarda ölenlerin onda dokuzu sivillerden oluşuyor. Sivil ölümlerin dörtte üçü kadınlar ve çocuklar.
Bütün bunlar olurken, AKP-MHP iktidarı, tüm toplumsal muhalefete yaptığı gibi kadın özgürlük mücadelesini de hedefe koymakla ve kadınların kazanılmış haklarını gasp etmekle meşgul. Eğitimden yargıya, sosyal hizmetten ekonomik yaşama, hayatın her alanını cinsiyetçi, tekçi ve militarist olarak şekillendirmeye çalışıyor.
Öte yandan yaşamımızın her alanında var olan ataerkil yaklaşım ve uygulamalar, dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da biz kadınların direnişiyle karşılanıyor.
Kendi adımıza karar vermemizi, hayatlarımızı nasıl yaşayacağımızı seçmemizi engelleyen veya zorlaştıran, özgürlük mücadelemizi hedefe koyan erkek-devlete karşı hayatlarımız, özgürlüğümüz, bugünümüz ve geleceğimiz hakkında söz söyleyen biz olacağız.
Siyasette eşit temsil mücadelemiz ve eşbaşkanlık sistemimiz, var olan eril siyasetin daha da erkekleşmesine itirazdır, vazgeçmeyeceğiz! Yasama, yürütme ve yargının tek kişinin elinde merkezileşerek; çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü yeni yaşamı tehdit etmesine izin vermeyeceğiz.
Kadınlar için istihdam, sığınak, kreş, bakım emeğinin toplumsallaşması; kadınların sırtına yüklenmiş ev içi emeğe sosyal güvence ve kadın sığınmacı ve mültecilerin yaşam koşullarının insan hakları temelinde iyileştirilmesi taleplerimizin önündeki en büyük engel erkek devletin yolsuzluk ve ranta ayırdığı bütçedir. "Yolsuzluğa, ekolojik yıkıma, savaşa, ranta değil kadınlara bütçe" talebiyle mücadelemizi sürdüreceğiz.
Her 8 Mart’ta olduğu gibi bu 8 Mart’ta da bir kez daha söylüyoruz: Haklarımızdan da hayatlarımızdan da vazgeçmeye niyetimiz yok!
Tüm Kadınları
Dayanışmayla ve Özgücümüzle,
8 Mart'ta; Sokağa, Eyleme, Özgürleşmeye Çağırıyoruz!
Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın Kadınların Özgürlük Mücadelesi
Jin Jiyan Azadî!
Her Bijî 8 Adar
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ
KADIN MECLİSLERİ