Halkların Demokratik Kongresi
Genel Meclis Toplantısı Sonuç Bildirgesi
12 Haziran 2016, Ankara
Halkların Demokratik Kongresi, 4. Genel Meclis Toplantısı’nı, Türkiye ve Kürdistan'dan gelen temsilcilerin katılımıyla 12 Haziran 2016'da Ankara'da gerçekleştirdi. Genel Meclis gündemindeki toplumsal, siyasal ve örgütsel konuları değerlendirerek aşağıdaki sonuçlara vardı.
- Erdoğan ve AKP'nin, halklarımızın iradesini, bu iradenin yerel yönetimlerde ve TBMM’deki varlığını tasfiye ve Kürdistan'ı yeniden sömürgeleştirme hedefiyle Ordu ve MHP desteği ve CHP'nin eşliğinde başlattığı darbe Anayasa’yı, hak ve özgürlükleri yerle bir ederek bir tek adam diktatörlüğüne yürüyor. Erdoğan'ın “fiilen Başkanlık rejimine geçildiği”ni ilan ederek Meclis çoğunluğunun iradesine el koyması, mutlak iktidarına ayak bağı olan Ahmet Davutoğlu'nu bir gecede görevden alarak yerine kendine bağlı Binali Yıldırım'ı tayini; Kürdistan'da insanlar seri katliamlarda diri diri yakılır, direnen kentler yerle bir edilip işgal altına alınırken seçilmiş 21 belediye başkanının hapsedilmesi ve 31'inin görevden alınması; diktatörlüğü yerelde “yasallaştırmak” üzere valilere Belediye başkanlarını azletme ve yerlerine yeni belediye başkanı tayin yetkisi sunan, “iç güvenlik harekatları”nda komutayı sınırsız öldürme yetkisiyle askere devreden yasa hazırlıkları; işkence ve gözaltında kayıpların hortlatılması; HDP milletvekillerinin Anayasa’yı çiğneyen bir Anayasa değişikliğiyle dokunulmazlıkları kaldırılarak hapis tehdidi altına alınması; ırkçılık, milliyetçilik, cinsiyetçilik, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığının devlet ve medya desteğiyle bütün devlet kurumlarına ve gündelik hayata dayatılması bu yürüyüşün doğrultusu konusunda kuşku bırakmıyor.
- Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclisi faşizmin halklarımızın kaderi olmadığı konusunda tam bir görüş birliği içindedir. Halklarımız henüz yükselen şiddet, savaş ve darbeye karşı etkin bir hareketlilik içinde görünmemekle birlikte onay da vermiyor. "Başkanlık" adı altında inşa edilen diktatörlüğe, mezhepçiliğe ve dinciliğe, zümre-aile egemenliğine ve ayrımcılığa karşıtlığını, adalet ve eşitlik talebini açıkça ifade etmekten kaçınmıyor. Kürdistan'daki direnişler, AKP'nin güç ve ittifaklarının kırılganlığını ortaya çıkardı. Kılıçdaroğlu'nun, Kürt düşmanlığından beslenen “devletin bekası” kaygısıyla AKP'nin peşine takılması CHP tabanında büyük sarsıntıya, Alevi kitlelerinde huzursuzluğa yol açtı. Bahçeli'nin Erdoğan kuyrukçuluğu MHP’yi iç kargaşaya sürükledi. AKP'nin mezhepçi ve ırkçı dış politikaları Türkiye'yi başta Suriye olmak üzere, Orta Doğu ve Avrupa'da yalnızlığa ve Erdoğan'ın şahsında itibarsızlığa mahkûm ediyor. Rojava devriminin uluslararası meşruiyeti güçlenirken, “uluslararası camia”nın, Erdoğan'ın “istikrar” ve “IŞİD karşıtı koalisyona destek” vaadine açtığı kredi tükeniyor. Başta BM olmak üzere üyesi olduğu bütün uluslararası kuruluşlar, ABD yönetimi ve Avrupa Parlamentosu Türkiye'nin iç ve dış politikalarına insan hakları ve demokrasi bağlamında ağır eleştiriler yöneltiyor.
- Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclisi, AKP'nin bütün saldırganlık, şiddet ve vahşetine karşın bu tablonun faşizme yürüyüşün sona erdirilmesi için sunduğu elverişli koşulların da bilincinde olarak Türkiye ve Kürdistan'ın toplumsal ve demokratik muhalefet güçlerini aşağıdan ve yukarıdan geniş bir demokratik dayanışmayı örmek üzere harekete geçmeye çağırıyor. Genel Meclisimiz, öte yandan, sömürgeci ve faşist saldırılar sürer, Kürt halkının gönlünde açılan derin yaralar kanarken “gönüllü birlik” iradesini yaşatmanın da savaşa son vermenin de imkânsızlığından hareketle Erdoğan diktatörlüğüne son vermenin Türkiye ve Kürdistan'ın ortak geleceği için de son umut olduğu görüşündedir.
- Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclisi, bu doğrultuda bütün bileşenlerimizi ve Türkiye ve Kürdistan'ın demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerini Erdoğan diktatörlüğünün Kürdistan'da sürdürdüğü yoketme operasyonlarına son verilmesi için çabaları ortaklaştırmaya; Hurşit Külter şahsında gözaltında kaybetme uygulamalarına karşı etkin bir mücadele sergilemeye; Nusaybin'de güvenlik operasyonun sona erdiği ilanına rağmen ilçe halkının evlerine dönmesinin engellenmesine yönelik protestolar gerçekleştirmeye; yıkılan kentlerin onarımı, hiçbir insanımızın yoksunluk ve yoksullukla baş başa bırakılmaması hedefiyle başlatılan "Cizre'den Sur'a" dayanışmasını geliştirmeye; AKP iktidarının kadınların beden ve kimliklerine yönelik saldırıları karşısında kadın dayanışmasını yükseltmeye; kıdem tazminatının tasfiyesi, kiralık işçilik yasası, taşeronluk saldırısı gibi her gün bir yenisi gündeme gelen emeğin haklarına dönük büyük saldırılara karşı ortak mücadeleyi yükseltmeye; liseli öğrencilerin mezhepçi ve cinsiyetçi uygulamalara karşı başkaldırısıyla dayanışmaya; Alevi halkının yaşam alanlarının mültecileri barındırma kılıfı altında nüfus mühendisliğinin hedefi kılınmasına karşı koymaya; bütün bu mücadele alanlarında yan yana gelerek demokrasi ittifakını hiçbir formel anlaşma aramaksızın fiilen aşağıdan örmeye, bütün kurumlarımızı da bu çabalara politik bir doğrultu kazandırmak üzere bir araya gelmeye ve halklarımızın tarihsel yürüyüşünün önünü açmaya çağırıyor.