Halkların Demokratik Kongresi
10. Dönem 1. Genel Meclis toplantısını 8-9 Şubat 2020 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirdi.
Ortadoğu’da süregelen savaş bu şekilde adlandırılmasa da 3. Dünya Savaşı olarak tariflenebilecek boyutlara tırmanmaktadır. Hegemonik devletler bölgede siyasi haritaları değiştirmeye çalışmakta, T.C. saldırganlığı İdlib’den Rojava’ya Kürt halkının statü elde etmesini ve bu coğrafyada yeni bir yaşam inşa etmesini engellemeyi amaçlamaktadır. Bu saldırganlık aynı zamanda emperyalizmin bölgesel çıkarlarına da hizmet etmektedir. Emperyalizm bölgeyi istikrarsızlaştırmak için uzun süredir selefi-cihatçı çeteleri kullanmaktadır. Çok sayıda örgüte bölünmüş/çeteleşmiş bu yapıların bir kısmı ÖSO, Suriye Milli Ordusu, vb. adlarla TSK’ya eklemlenmiştir. Gerek emperyalist devletler gerek Türkiye kendi selefi çetelerini ılımlı olarak nitelendirmektedir. T. C devleti bu güçlere dayanarak yayılmacı bir politika güderek farklı coğrafyalara saldırmaktadır. Halkların Demokratik Kongresi, yürütülen bu yayılmacı politikanın karşısındadır. Bu politikaya karşı içinde bulunduğumuz coğrafyada barışın ve halkların kardeşliğinin teminatıdır ve halkların en geniş ittifakının sağlanması yönünde çaba harcar.
15 Şubat Uluslararası Komplosu ve Öcalan’a yönelik mutlak tecrit politikası, bu tecritin İmralı’dan cezaevlerine ve tüm topluma yayılması ile devam etmektedir. HDK, halkın tecrite karşı tepkilerini örgütlemeyi başta gelen görevi sayar.
Elazığ’daki deprem, Van’da yaşanan çığ, ve diğer her gün yaşadığımız çeşitli felaketler karşısında devletin acziyeti ve halkın felaketlerin sonuçları ile baş başa bırakılması AKP-MHP faşist iktidarının yönetemediğini ortaya koymaktadır. Kızılay’dan çocuk istismarı ile gündeme gelen Ensar Vakfı ve aile vakfı Türken gibi kurumlara uzanan yolsuzluk ve soygun zinciri büyük felaketler karşısında halkın yardımına koşması gereken Kızılay’ın bugünkü işlevsizliğini ortaya koyuyor. Van’da donarak ölen on üç mülteci ve Hatay’da kendini yakarak yaşamına son veren Adem Yarıcı’nın son sözleri toplumun içinde bulunduğu ruh halini yansıtmakta ve AKP’nin topluma açlık, yoksulluk, sefaletten başka verecek hiçbir şeyinin kalmadığını gözler önüne sermektedir.
AKP-MHP faşist iktidarı güç kaybettikçe halka karşı kullanmak üzere yeni yapılanmalar oluşturma yoluna gidiyor. Son günlerde mevcudu arttırılan ve kimlik kontrolü, üst arama, silah kullanma ve gözaltı yetkileri tanınan bekçilik kurumu iktidarın milis gücü olarak mevzilendiriliyor. Bekçiler ile gerçekleştirilmek istenen bir diğer amaç kadınları sokaklardan uzaklaştırmaya çalışarak buraları kendi kontrolü altına almak ve ahlak bekçiliğini güvenlik adı altında topluma kabullendirmeye çalışmaktır.
Tüm bu yaşananların ortaya çıkardığı otoriter, muhafazakar, savaş yanlısı iktidarlar ve uygulamaları tüm dünyada kadınların kazanımlarına ve hayatlarına yönelen ataerkil saldırganlığı da besleyip cesaretlendirmektedir. Bugün Türkiye’de kadınların kazanımlarına ve hayatlarına yönelen ataerkil saldırganlığın taşıyıcısı olan AKP-MHP faşist bloğu kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli rol oynayan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa ile nafaka haklarını düzenleyen mevzuat hükümlerini yok edecek raddeye ulaşmıştır. Elazığ depreminin ve afetlerin gerçekleşmesini çocuk yaşta evliliklerin yasaklanması ile ilişkilendiren Yıldız Teknik Üniversitesi’nden bir profesör AKP zihniyetinin en canlı temsilidir. 8 Mart’a doğru ilerlerken, HDK enternasyonal ölçekte kadın mücadelesini büyütme kararlılığında olduğunu belirtir.
AKP-MHP faşist blokuna karşı sistemin ulusalcı muhalefetten başka bir seçenek üretememesi, 3. Yol için bütün koşulların uygun olduğunu gösteriyor. Şurası açıktır ki, AKP ve MHP kendi sonunu kendi eliyle getirmeyecek. Bu noktada, örgütlü halk muhalefetini inşa etmek ve toplumdaki mevcut huzursuzlukları örgütlemek HDK’nin asli görevidir.
Iktidarcı-emperyalist saldırılara karşı ancak birlik olunursa cevap olunur. Ortadoğuda yürütülen emperyalist savaşın ortasında olan Kürdistan coğrafyası ve halkıda kendi kurtuluşunu kendi birliğini sağlamakta görmektedir. Kürdistan’da başlayan Kürt Ulusal Birliği çalışmaları da bu amaca hizmet etmektedir. HDK Kürdistan’da yürütülen Ulusal birlik çalışmalarını selamlar, aynı amaç ve hassasiyetle Türkiye’de de en geniş demokrasi ittifakını inşa etmek için etkin bir çaba göstereceğini belirtir.
Kazdağları’ndan Kanalistanbul’a, Kavaklık’tan Hasankeyf’e tüm coğrafyalarda hızla süren ekolojik yıkıma karşı ekoloji mücadeleleri kesintisiz bir biçimde yürütülmektedir. HDK, ekolojik yıkım politikalarına karşı sürmekte olan tüm direnişleri sahiplenerek bu mücadeleleri büyütme sorumluluğunu üstlenir.
Sistemin tekçi faşist zihniyeti, toplamsal olan bütün çabaları kendi karşıtı görüp saldırmaktadır. Kendinden olmayanı düşman hukuku çerçevesinde bir saldırıyla saldırmaktadır. Bunun en somut örneği devrimci sanat yapma iddiasında olan bütün çalışmalara saldırmasıdır. Grup Yorum üyeleri de bu saldırıya karşı bir direniş mücadelesi yürütüyorlar. Bizler, sistemin tekçi faşist anlayışına karşı direniş içinde olan Grup Yorum üyelerini selamlıyoruz, dayanışma duygularımızı belirtiyoruz. Devrimci sanat üretimlerinin önündeki bütün engellerin kaldırılması mücadelesi içinde olacağını belirtiyoruz.
Üniversitelerde tüm zeminlerde direniş hatları oluşturulmakta; LGBTİ+ ve ekoloji mücadelelerine, toplumsal hak ve özgürlükler ve ekonomik krize ilişkin mücadeleler üniversite yönetimlerinin uyguladığı tüm baskılara ve faşist saldırılara rağmen güçlenerek kampüslerde sürmektedir. Halkların Demokratik Kongresi, gençliğin mücadelesini selamlar ve bu mücadelelerin öznesi ve sürdürücüsü olmak adına üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirme kararlılığını ilan eder.
21 Şubat dünya anadil günüdür. Sistemin tekçi anlayışından dolayı birçok dil yok olma noktasına gelmiştir. Bizler, tüm anadillerin yaşamasını sağlamak için daha yoğun çaba göstermemiz gerektiğinin bilincinde olarak bu çerçevede sarf edilen çabaları destekliyoruz.
Toplumda giderek yoğunlaşan adaletsizlik duygusunun öz-yıkım ile sonuçlanmaması ve mevcut öfkenin sisteme yöneltilmesi zorunludur. Bu yön tayini ancak halkın örgütlü gücünün inşa edilmesi ve güçlenmesi ile söz konusu olabilir. Bizler, Halkların Demokratik Kongresi olarak, kadınların, LGBTİ+ların, emekçilerin ve ‘Yaşamak istiyoruz!’ diyen tüm toplumsal öznelerin isyanını bulunduğumuz her zeminde büyütmeye ve bu isyanı yeni yaşam ufkuna kavuşturmaya kararlıyız.