Halkların İklim Konferansı

30.03.2022

 

 “Halkların İklim Konferansı”

Çağrı Metni

 

Kapitalist üretim ilişkileri temelinde doğanın metalaştırılmasının sonucu ekolojik krizin bir boyutu olan küresel iklim krizi hem mevcut ekolojik yıkımı hem de kuraklık, aşırı hava olayları, su ve gıda krizi, kitlesel zorunlu göçler gibi sonuçlarıyla mevcut toplumsal adaletsizliği daha da derinleştirmektedir.

Tüm dünyada iklim krizine karşı mücadele ve çare arayışları sürmektedir. Bununla beraber, “Yeşil Yeni Düzen” “Yeşil Mutabakat” adı altına gündeme getirilen programlar, krizle mücadeleyi, sermayenin çıkarları çerçevesinde tutmaya ve emperyalist dünya sistemini devam ettirmeye yönelik bir nitelik taşımaktadır. Bu teknolojilerin hepsi ekolojik krizi derinleştirdiği gibi bilimin; halkların yararına değil, sistem yararına kullandığını açığa çıkarmakta ve bu büyük teknolojiler ekosisteme daha da büyük zarar vermektedir.

Kuraklık, su ve gıda krizi, topraksızlaşma, ormansızlaşma, aşırı hava olayları etkisiyle ortaya çıkan felaketler, şiddetlenerek artan salgın hastalıklar ve bunlara bağlı olarak gelişen zorunlu yer değiştirmeler gibi pek çok yıkıcı sorunlar ve bu sorunlara karşı halktan yana değil halkı karşısına alan ekonomi politikalar Türkiye, Mezopotamya ve Orta Doğu halklarını da derinden etkilemektedir. Başta Türkiye olmak üzere bölge devletlerinin (hükümetler ve şirketler), halklarımızın maruz kaldığı bu olağanüstü krizler karşısında önlem almak ve politikalar geliştirmek bir yana rekabete, sürdürülebilir sömürüye, şovenizme ve çatışma/savaşa dayalı politikalarına ve uygulamalarına son hızla devam etmektedirler.

Küresel neoliberal kapitalizmin yarattığı toplumsal adaletsizlik ve eşitsizlikler iklim krizi ile daha da derinleşirken devletler, karbon ticareti, emisyon pazarlıkları, ekosistem hizmetlerinin fiyatlandırılması, teknomühendislik projeleri, yeniden nükleer santral projeleri, doğa/toplum ikiliğini daha derinleştirmeyi dayatan, sermaye ve kâr güdümlü enerji projeleri gibi politika araçları ile iklim krizine karşı tüm dünya halklarını çözümsüzlüğe mahkûm etmektedir. Uluslararası iklim/çevre rejiminin yıllardan beri önümüze koyduğu etkisiz politik araçları takip etmenin/beklemenin, dünya ölçeğinde sınıfsal, ulusal, ırksal, cinsel ve benzeri toplumsal adaletsizlik ve eşitsizlikleri ve ayrıca başta türcülük bağı temelinde ekokırımları, her geçen gün daha da derinleştirdiğine, tüm dünya halklarının yaşadığı yıkıcı iklimsel/ekolojik felaketler ve peşi sıra gelen çaresizliklerle tanık oluyoruz. İklim kriziyle ve ekolojik yıkımla mücadelenin yolu artık topyekun direnişten geçiyor. Fosil yakıtların teşhirinin önemi kadar savaş karşıtlığından ve mevcut erkek egemen sistemi reddetmekten geçmektedir. Ve biliyoruz ki mevcut toplumsal ve ekolojik krizden sorumlu olanların, halkların ve doğanın yararına çözüm geliştirmeyecekleri açıktır.

Küresel iklim hareketleri, iklim krizine BM kuruluşlarının ve hükümet temsilcilerinin kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarıyla değil, halkların örgütlü eylemi ve hareketleri ile dur denebileceği konusunda ortak akla ulaşmış durumdadır. İklim krizine karşı, tüm dünya halklarının müştereklerinin adalet ve eşitlik temelinde korunması/yaşatılmasını savunan hareketler, 2000 yılında Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenen İklim Adaleti Zirvesi ve 2002 Bali İklim Adaleti İlkeleri, 2010 Cochabamba Halklar Anlaşması, 2013 Durban İklim Adaleti Diyaloğu Deklarasyonu gibi büyük bir birikim yaratmıştır. Bugün de dünyanın dört bir yanından 170’ten fazla iklim oluşum ve örgütünün bir araya gelmesiyle Glasgow İklim Taahhüdü hareketi çerçevesinde halkların öz örgütlülüğüne dayanan politikalar ve eylemlerle iklim mücadelesi çizgisi devam etmektedir.

Halkların İklim Konferansı, iklim krizi ve ekolojik tahribatın geldiği boyutlarla derinleşen adaletsizlik, eşitsizlik ve yoksulluk karşısında yeryüzünün ezilen halklarının birleşik bir mücadele pratiği oluşturma ve kapsayıcı etkin bir politika üretme aciliyeti ile düzenleniyor.  Bu hedef doğrultusunda Halkların İklim Konferansı, uluslararası iklim rejiminin önümüze koyduğu yeterli, kapsayıcı ve gerçekçi olmayan politika araçlarını bir tarafa bırakarak kendi iklim politikalarımızı ve politika araçlarımızı nasıl ortaya çıkarabiliriz tartışmasını yapmak ve etkin bir iklim politikasını beraber inşa etmek üzere toplanıyor.

Konferans, aşağıda sıraladığımız temel soruları araştırmak ve politikalar geliştirmek amacıyla Türkiye’de, bölgede ve dünyada ezilen halkların, emekçilerin, toplulukların, kadınların saflarında mücadele edenleri bir araya getirmeyi; küresel, bölgesel ve yerel ortaklıklar geliştirmeyi hedefliyor:

·      Kozmopolit/evrensel bir yaklaşımla küresel, bölgesel ve yerel eylem ortaklıkları hangi zeminlerde kurulabilir?

·      Fosil kaynaklar açmazında, halkların içine sıkıştırıldığı küresel neoliberal kapitalizm güdümlü bir enerji üretim politikası tartışmasından nasıl çıkabiliriz? Halkların gerçek, temel ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak ve kendilerini onurlu, eşit, adil, özgür ve yaşanabilir bir hayat içinde gerçekleştirmelerine imkân verecek enerji üretimi ve dağılımı nasıl belirlenebilir ve nasıl uygulanmalıdır?

·      Küresel kapitalizmin dayattığı endüstriyel tarım ve hayvancılık politikalarının neden olduğu gıda krizinin çözümlenmesini ve ileriye doğru olası risklere karşı güçlenmeleri sağlayacak tarım ve hayvancılık politikaları nasıl olmalıdır?

·      Başta Ortadoğu’da “su varlıkları”nın tahakküm aracı olarak kullanılmasına karşı ne yapılabilir?

·       “Su havzaları ve su varlıkları”nın ticarileştirilmesi gibi tüm dünya halklarının müşterekleri olan ormanlar, atmosfer ve kıyıların ticarileştirilmesi nasıl engellenebilir?

·      Hem sınırlar içinde hem de sınırlar ötesinde kitlesel zorunlu yerinden edilmelerin/göçün önemli nedenlerinden biri olan bu krize karşı, mevcut koşulları ve durumlarıyla savunmasız ve güçsüz olan topluluklar nasıl güçlendirilebilir?

·      Ticarileştirilmiş sağlık politikaları kıskacında giderek çaresiz/çözümsüz alana itilen halk sağlığını, olası salgın hastalıklarına karşı adil ve eşitlikçi bir anlayışta korumanın temellerini nasıl güçlendirebiliriz?

·      Ekolojik yıkım ve iklim krizi karşısında sermaye odaklı kapitalist önerilere karşı; ekofaşizm ve ekokırımlara yol vermeyecek alternatif araç, yol ve yöntemlerimiz neler olabilir?

·       Kapitalist uygarlığın erillikten beslenen aklı, toprağa da kadına da tahakküm uyguluyor. Kadın ve ekoloji mücadelesinin bağı nasıl olmalıdır, mücadelenin ortak yönleri ve benzerlikleri nelerdir?

Tüm bu sorulara beraber cevap aramak ve yine beraber mücadeleyi örmek için bir araya gelip yol haritamızı oluşturacağız. Daha geç olmadan ilk elden demokratik, adil, ekolojik, kadın bakışlı bütüncül politikaları oluşturmalıyız. Ekolojik bir toplumun kurulmasının tek yolunun halkların mücadelesi ve direnişleri olduğunu biliyoruz.

Yerel, bölgesel ve uluslararası mücadele ağlarını örmek için yola çıktık. Önümüzde yürütülecek ve kazanılacak birçok mücadele var ama bunları birlikte gerçekleştireceğiz; hepimiz, hep birlikte…

Hep birlikte bu mücadeleyi ilmek ilmek örmek için sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.

 

Halkların Demokratik Kongresi

Ekoloji Meclisi

 

Çağrı Metninin 

Click for English 

Ji bo Kurdî bikirtînin

انقر للعربية