Halkların Demokratik Kongresi 9. Dönem 3. Genel Meclis toplantısı, 26 Mayıs 2019 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirildi.
Toplumsal/siyasal yaşamımızın bütün alanlarında kendisini gösteren savaş ve rehin alma politikalarının bir tezahürü olarak, İmralı Hapishanesi’nde Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecride karşı DTK Eşbaşkanı ve Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı, milletvekillerinin, yurtiçi ve yurtdışından onlarca eylemcinin, cezaevlerinden binlerce mahpusun katılımıyla büyüyen açlık grevi ve ölüm oruçları, 1’i göçmen 7’si mahpus sekiz canın yaşamlarına son vermesinin burukluğuyla birlikte, açlık grevi ve ölüm oruçlarına bağlı kayıp yaşanmaksızın kazanım ile sonuçlandı.
Halkların Demokratik Kongresi olarak büyük bir fedakârlıkla yola çıkan eylemcilerin, beyaz tülbentli anaların, kadınların direnişlerini selamlıyor; bu gelişmenin eşitlik, özgürlük ve barış umut eden herkesin kazanımı olduğunu vurguluyoruz. Savaş politikalarının ve tecridin tüm veçheleriyle ve kalıcı olarak ortadan kalkması için yürütülecek demokratik mücadelelerde üzerimize düşen görevi yerine getirme sözü veriyoruz.
Meclisimiz, bu kazanımın yarattığı umut ortamında ve direnişten aldığı ilhamla toplandı.
Bununla birlikte bu süreç bize, uluslararası sözleşmeler, anayasa ve yasalarla güvence altına alınan temel bir insan hakkının kullanılmasının temininin dahi ne çok bedele mal olduğunu, içinden geçmekte olduğumuz siyasal rejimin karakterini ve mücadelenin henüz başında olduğumuzu bir kez daha hatırlattı.
- Yeni rejimin inşası ve yerleşmesi bakımından bir güvenoyu niteliği taşıyan yerel seçim sonuçlarının tetiklediği siyasi krize, ekonomik krizin, giderek sesi yükselen toplumsal memnuniyetsizliklerin, küresel ve bölgesel hegemonik güçler arasındaki sıkışmışlığın, blok içi çıkar çatışmalarının eşlik etmesiyle, seçenekleri giderek daralan AKP-MHP blokunun, İstanbul seçimlerinin iptali ve seçimlerin yenilenmesi kararı veren YSK darbesinden beklentisi, demokratik muhalefetin kazanımlarını geriletmek, tabanındaki çözülmeyi durdurmak, iç konsolidasyonunu sağlamak, kendi cephesini genişletmek ve iç içe geçen krizlerin yıkıcı etkilerinden kurtulmak üzere zaman kazanmaktır.
Sistematik yalan, çarpıtma, kara propaganda, linç, ırkçılık, muhalif gazetecilere yönelik saldırılar, sınır ötesi operasyon söylemleri, iktidar imkânlarının fütursuzca kullanımı, yargı müdahaleleri, makam/mevki dağıtımı AKP-MHP blokunun seçim kampanyasının hali hazırda açığa çıkan taktikleridir. Bu yenilgi onları, bir başka taktik olarak yoksul sofralarına (diz) çökmek zorunda bıraksa da iktidar kibri, hakiki ve hakiki olduğu kadar da zorlu sorunlar/sorular karşısında tıpkı “Herkes iş bulacak diye bir şey yok” sözünde olduğu gibi kendini gizleyememektedir. Halkı ve emekçileri kuşatan sorunlara hiçbir sahici çözüm yaratılamamaktadır.
- Halkların Demokratik Kongresi, 31 Mart’ta faşizmin kurumsallaşması sürecinde kesinti yaratan, mücadeleye alan açan ve zaman kazandıran “Kürdistan’da kazanma, Batı’da kaybettirme” tutumunu faşizme karşı mücadelenin 23 Haziran seçimi uğrağında da koruyarak gerek İstanbul’da gerekse Kürdistan’da halk iradesinin gasp edilmesine karşı mücadelesini sürdürecektir. İktidarın, tecride karşı direnişin basıncı karşısında attığı geri adımların veya tersinden yeni bir militarist dalganın, muhalefet bloku arasında kafa karışıklığı ve bölünme yaratmak amacıyla kullanmasına izin vermeyecektir. AKP-MHP faşist blokunu geriletmek isteyen tüm muhalif güçleri de aynı duyarlılık ve uyanıklık ile söylemeye, eylemeye çağırmaktadır.
- Öte yandan, kazanımların korunmasının ve ilerletilmesinin, seçimlerin ötesine uzanan bir demokrasi ittifakıyla mümkün olduğunun bilincinde olan Halkların Demokratik Kongresi, bu yöndeki çok yönlü ve çok düzeyli çabalarını sürdürecektir.
Bu mücadelenin vazgeçilmezi olan yerel demokrasilerin inşası için belediyelerin halk denetimine açılması, kent yönetimine halkın katılımı, kent müştereklerinin kolektif tasarrufu vb. talepler ve ortak sorunlar etrafında örgütlenecek yerel halk meclislerinin kurulması ve yaygınlaşması için çaba gösterecektir.
- Halkların Demokratik Kongresi, emekçiler cephesinde, yakın tarihte benzeri görülmemiş bir açık/gizli işsizlik, ücretlerde gerileme, hak gaspları, yoksulluk, başta gıda fiyatlarında olmak üzere yükselen hayat pahalılığı ile kendisini gösteren iktisadi kriz karşısında, bir taraftan birinci ve ikinci paylaşım düzeyinde süregiden kavgayı yükselterek onu güncel içeriklerle zenginleştirmeye çalışırken, diğer taraftan da kolektif akıl ve enerjisini, emekçilerin ayakta kalması için kaçınılmaz olan hayatın yeniden üretimini devletin ve piyasanın belirleyiciliğine mesafelendirecek, emekçilerin öznesi olacağı öz örgütlerin, dayanışma ağlarının ortaya çıkması için kullanacaktır. Bu mücadeleye politik bir anlam ve mahiyet kazandırmaya gayret edecektir. Halkların Demokratik Kongresi mevcut koşullar ve tarihsel misyonu uyarınca bu çaba ve mücadeleyi dönemin başat ödevlerinden biri olarak görmektedir.
- AKP’nin, emperyalist güçler arasında gitgellerle şekillenen dış politikası ve Kürt halkının statü kazanmasını engellemeyi merkezine alan bölgesel politikaları iflas etmiştir. S-400 krizi, Suriye’de temas arayışları, İdlib açmazı, İran yaptırımlarına ilişkin imtiyazların kaldırılmasına uyum gösterilmesi bu tıkanmışlığın görüngülerinden birkaçıdır.
ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının yanı sıra askeri hareketliliğe yönelmesi, tüm bölge için önümüzdeki günlerde, yeni bir sıcak çatışma tehdidi doğurmaktadır. ABD, küresel ve bölgesel güçleri kendi etrafında toplanmaya zorlamaktadır. Türkiye’nin de bu baskı ve zorlamadan nasibini alacağı ve direnme imkânlarının kısıtlılığı açıktır. Halklar için ölüm, göç, zulüm ve yoksulluktan başka bir sonucu olmayan emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı Halkların Demokratik Kongresi, İran halklarının yanında olacaktır. İran rejiminin karakteri ve suçları hepimizin malumudur. Ancak demokratik dönüşümün ancak halkların kendi iradeleri ve özgüçleri ile mümkün olduğunun da farkındadır.
- HDK olarak, Yemen savaşı için Suudi Arabistan'a silah taşıyan Bahri-Yanbu gemisini yüklemeyi reddeden Fransa ve İtalya liman işçilerini ve emperyalist savaşlara karşı tüm dünyadan ses veren emekçileri ve halkları selamlıyoruz. Eşit, özgür, demokratik bir ülke, Ortadoğu ve dünya için tüm demokrasi güçlerini barış mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.
- İktidarın savaşa ve şiddete dayalı yüzü, İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) verdiği “İşkenceye karşı sıfır tolerans” sözünden sadece 2 gün sonra, Halfeti’de her yaştan 51 yurttaşa yapılan işkence görüntüleri ile bir kere daha açığa çıkmıştır. Halkların Demokratik Kongresi, bu insanlık suçunun faillerinin ortaya çıkartılarak yargılanması ve cezalandırılması, son günlerde pek çok örneği açığa çıkan işkencenin son bulması için kararlılıkla mücadele edecektir.
- HDK’nin kararlılıkla mücadelesini sürdüreceği hususlardan biri de, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve adeta cins kırımı halini alan kadın cinayetleridir. Güncel olarak nafaka tartışmalarında da görüldüğü gibi, kadınların yüzyılları aşan mücadeleleri ile elde ettikleri kazanımları sistematik bir biçimde yok etmeye çalışan iktidarın kolluk kuvvetleri ve yargı kolu, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin faillerini korur ve cezasızlık ile ödüllendirirken, en son Nevin Yıldırım davasında gördüğümüz üzere, kadınların öz savunma haklarını kullanmalarını ağır bir biçimde cezalandırmaktadır. Mardin Belediyesi’nde bir kayyum kadrosunun işe alım sürecinde kadınlara uyguladığı sistematik taciz bütün yakıcılığıyla hatırımızdadır. HDK Kadın Meclisleri “erkek değil gerçek adalet” tesis edilene kadar bu davaların takipçisi, kadın özgürlük mücadelesinin kararlı bir parçası olmaya devam edecektir.
- LGBTİ+’ların hak ve tanınma mücadelesinin bastırılması, taleplerini kamusal olarak dile getirdikleri zeminlerin yok edilmesi uzun süredir rejimin başlıca hedeflerinden biridir. Son olarak ODTÜ’de yapılmak istenen Onur Yürüyüşüne üniversite yönetimince izin verilmemiş, sonrasında polis saldırısına tanık olunmuştur. Saldırının ardından başlayan boykot ise üniversitelerin üzerine ölü toprağının serpildiği bir dönemde umudu büyüten adımlardan biri olmuştur. HDK, ODTÜ boykotunu selamlarken, LGBTİ+’ların varoluş mücadelesinin yanında olduğunu bir kez daha ilan etmektedir.
- İktidar bloku, içerideki ve dışarıdaki sıkışmışlıklarını ve meşruiyet bunalımını 19 Mayıs’ta Samsun’da sergilediği “aynı gemideyiz” temsili ile aşmak istemektedir. Ama güvertede istenmeyenler açıktır; Kürtler, emekçiler, kadınlar, Müslüman olmayan halklar, Aleviler, gençler, yeni rejimin kolladığı sınırların içinde yer gösteremediği muhalifler…
Herhangi bir restorasyon olarak görülemeyecek nitelikleriyle faşist inşa süreci, kimi yönlerden esaslı bir kopuşu temsil etse de bu yönüyle eski rejimin kadim çizgisini sahiplenmektedir.
Osmanlı’dan Cumhuriyete uzanan arındırmacı ve asimilasyoncu bir ulusçuluğu da içeren bu kadim çizginin acı sonuçları olan Dersim, Pontus, Ermeni tehcir ve soykırımlarının başlangıç tarihi Mayıs ayı olmuştur. Bu soykırım ve tehcirlerde ve farklı bir tarihsel bağlamı, farklı bir failli olsa da yine Mayıs ayında başlayan Çerkes sürgün ve soykırımında yaşamını yitiren ve köklerinden koparılan mağdurları saygıyla anıyoruz. Halkların barışçıl geleceği açısından elzem olan, hakikate ve adalete dayalı bir yüzleşme için mücadeleye devam ediyoruz.
- Halkların Demokratik Kongresi olarak eşit, özgür, demokratik bir Türkiye ve Kürdistan için verilen mücadelede yaşamını yitiren ve bu coğrafyanın devrimcileri için her zaman bir esin kaynağı olan “Mayıs Şehitleri”ni de sevgi ve özlemle yâd ediyoruz.
- Türkiye’nin yakın tarihteki en kitlesel itirazını oluşturan ve bu ay 6. yılını dolduran Gezi direnişi ikinci kez yargılama konusu oluyor. 24-25 Haziran’da ilk duruşması yapılacak olan Gezi davası iddianamesi, meşruluk ve rıza üretme olanaklarını büsbütün yitiren faşist iktidar blokunun her muhalif duruşu darbe, her toplumsal örgütlenmeyi suç ilan etme eğiliminin vardığı absürtlük derecesini gösteriyor. HDK için Gezi direnişi kendi fikrinin ete kemiğe büründüğü tarihsel anlardan biridir. Halk eyleminin arkasında organizatörler, sponsorlar aranmasına izin vermemek ve Gezi davasını halka karşı suç işleyen ceberutluğun yargılanmasına dönüştürmek için altı yıl önce hepimiz Gezi’de olduğumuz gibi, 24-25 Haziran’da Silivri’de olacağız. Gezi’de mayalanan halklar ittifakını derinleştirerek faşizme karşı tüm demokrasi güçlerinin eylemli birlik ve dayanışmasını örmek HDK’nin temel yönelişidir.