Halkların Demokratik Kongresi 9. Dönem 2. Genel Meclis Sonuç Bildirgesi yayımlandı

16.04.2019

Halkların Demokratik Kongresi 9. Dönem 2. Genel Meclis Sonuç Bildirgesi

Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclisi 13-14 Nisan tarihinde toplandı. İstanbul’da toplanan Genel Meclis, 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarının da önemli bir unsurunu oluşturduğu yeni dönemin koşullarını, ihtiyaçlarını ve mücadele imkânlarını ele aldı. Halkların mevcut koşullar altında faşizme karşı demokrasi ve özgürlük mücadelesinin stratejik hedef ve politikalarını tartıştı ve belirledi.

AKP-MHP faşist bloku, etkilerini şimdiden ciddi biçimde göstermeye başlamış olan iktisadi krizi gözlerden kaçırmaya ve ötelemeye çalışarak toplumu 31 Mart yerel seçimlerine götürdü. Halkın kriz sebebiyle gösterebileceği tepkiye karşı seçim sürecini “beka” söylemiyle domine etmeye gayret etti, toplumu terörize ederek, savaş kışkırtıcılığı ve tehditlerle, bütün muhalifleri terörist olmakla suçlayarak ve kirli bir dille seçim kampanyası yürüttü.

İktidarın faşizmi kurumsallaştırma çizgisine “Kürdistan’da kazanmak; Batı’da kaybettirmek” stratejisiyle cevap veren HDP, bu yönelişiyle siyasetin oyun kurucusu olduğunu; faşizme doğru ilerleyiş sürecinde bir kırılma yaratan siyasi güç olduğunu ortaya koydu. Devletin bütün imkânlarıyla baskı ve terör uygulamasına, seçmen kaydırmasına, hile ve keyfiliklerine rağmen, kayyım atanan belediyeler bazı kayıplarla geri alındı. Batı’da ise, bugün İstanbul ve Ankara başta olmak üzere çok sayıda büyük şehrin AKP ve MHP’den muhalefetin eline geçtiği tablo, tamamen HDP’nin politikasının bir sonucudur. Bu politika olmasaydı; AKP-MHP faşist bloku, faşizmi kurumsallaştırma yönünde yoluna devam edecekti. Kürt sorununu güvenlikçi anlayışla çözmek isteyenler yenildi, Kürt halkı ve tüm emek ve demokrasi güçleri özgürlük ve demokrasi kapısını araladı. Bu başarının kalıcılaştırılması ve geliştirilmesi ancak toplumun örgütlenmesi ile mümkün olacaktır.  

YSK, seçim kazanmış HDP’li başkan ve meclis üyelerine emniyet ve MİT fişlemelerine dayanarak veya KHK’lı olmalarını bahane ederek mazbatalarını vermeyi reddetti. AKP’nin itirazlarının hemen hemen hepsi işleme konulurken HDP’nin itirazlarının hiçbiri kabul edilmedi. YSK bu tutumuyla kurum olma vasfını yitirmiştir. Yapılan, bu anlamda bir darbedir. Keza cumhurbaşkanının seçime ilişkin yargı işleyişine müdahale etmesi ve bu amaçla çeşitli toplantılara katılması, darbenin diğer bir tezahürüdür.

İstanbul’da da başkanlığı seçilmiş olana vermek yerine; süreci hukuk dışı gerekçelerle seçimi iptal kararına taşıma politikası, ülkenin ve dünyanın gözü önünde yaşanan büyük bir skandaldır. Bu sürecin sonucu ne olursa olsun, AKP-MHP ittifakı seçim sonuçlarını tanısa da tanımasa da kaybetmiştir. Bu süreçte beka meselesi olarak tarif edilen, genel ahlakın bekasıdır ve AKP’nin yaşadığı gerileme aynı zamanda bir kadın başarısıdır. 31 Mart seçimlerinde ortaya çıkmasını sağladığımız sonuçların arkasında duracak ve bu sonuçları koruyacağız.

Seçimlerin en dolaysız sonuçlarından biri; HDP ve Kürt Özgürlük Hareketi etrafında, iktidar tarafından örülmek istenen tecrit duvarının yıkılması; suçlamaların halk tarafından benimsenmediğinin görünür olmasıdır. Bir diğer önemli sonuç ise, bu başarının önümüze koyduğu geniş örgütlenme ve mücadele olanaklarıdır.

Krize karşı “reform paketi” olarak kamuoyuna açıklanan kararlar, krizin bankacılık sektörünü de içine aldığının itirafı olmuştur. İşçi sınıfının en önemli kazanımlarından kıdem tazminatının bireysel emeklilik sigortası ile birleştirileceği açıklanmış; BES’in zorunlu hale getirilmesi ve özelleştirilmesi vaadiyle finans sektörüne yeni bir yağma vaat edilmiştir. Çiftçinin üretim maliyetlerini düşürmek yerine, Sera AŞ’nin kurulması yoluyla üretici ile rakip olunacağı ilan edilmiştir.

Cezayir’de diktatör Abdülaziz Buteflika 1999 yılından bu yana sürdürdüğü devlet başkanlığından, halkın meydanlarda, sokaklarda sürdürdüğü direniş sonucu istifa etmek zorunda kaldı. Fas’ta ise öğrenciler haftalardır sokaklarda. Sudan’da özellikle kadınların önderliğinde gelişen devrim Erdoğan’ın sadece dostu değil, halka karşı işlediği suçlarının ortağı ve destekçisi olan diktatör Ömer el Beşir’i iktidardan düşürdü. Halkın El Beşir rejimine karşı devrimci mücadelesi; Sudan ordusunun darbesiyle –tıpkı Mısır’da olduğu gibi- kesintiye uğratılmak istendi. Devrimi çalmaya çalışan ataklara karşı direnenleri ve “Kadının yeri devrimdir” diyen Sudanlı kadınların devrimci mücadelesini selamlıyoruz ve Sudan halkının eşit ve özgür bir yaşam için sivil ve meşru bir yönetime kavuşmasını savunuyoruz. 

Irak ve Suriye topraklarında siyah bayraklarıyla ve Toyota’larıyla ortaya çıkan emperyalizmin ve Erdoğan’ın müttefiki IŞİD, nihai olarak yenilgiye uğradı ve üyeleri kamyonlar üstünde teslim oldu. Bu zafer, halkların birleşik mücadelesinin zaferi olmuş, IŞİD’le beraber arkasındaki güçler de yenilgiye uğramıştır. Şimdi sahada kazanılan savaşın kazanımlarını masada koruma ve geliştirme zamanıdır. Bu zaferi armağan eden Suriye halklarını selamlıyoruz.

AKP-MHP rejiminin toplumsal hayatın her alanına dayattığı tecridin kırılması, barış ve demokrasi mücadelesinin önünün açılması için; tecridi sonlandırmak üzere neredeyse 6 aya yaklaşan bir süredir açlık grevini sürdüren Leyla Güven’e ülke içinden ve yurtdışından, bedenlerini açlığa yatırarak destek olan yoldaşlarımıza, 1 Mart’tan bu yana cezaevlerinden de binlerce tutsak katıldı. Rejimin buna cevabı sessizlik duvarları örmek ve feda eylemi gerçekleştiren direnişçilerin cenazelerinin defin hakkını engellemek oldu. Bu noktada Halkların Demokratik Kongresi olarak çağrımız Adalet Bakanlığı’na veya iktidara değil, doğrudan doğruya topluma yöneliktir. Tecride karşı topyekûn bir mücadele hattı inşa edilmelidir. Bedelleri göze almadan tecride karşı mücadele alanında ilerleme sağlamak mümkün değildir. Bu doğrultuda tecride karşı direniş Kongremizin her bir delegesinin esas gündemi olmalıdır.

Türkiye’de tecride karşı direniş sürerken 400 Filistinli tutsak da İsrail zindanlarında İsrail devletinin tecrit politikalarına karşı koşullarının iyileştirilmesi talebiyle bedenlerini açlığa yatırmıştır. AKP rejimi ve İsrail’in zulüm ve işkence politikalarının nasıl birbirine benziyorsa Filistinli açlık grevi direnişçileriyle Türkiye’deki zindanlarda tecride karşı mücadeleyi sürdürenlerin direnişleri de birbirlerine benzemektedir.

Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclisi, 1 Mayıs’a doğru yol alırken gençlerin hapishane duvarlarından kaçmaya çalışırken nehir sularında yaşamlarını yitirmediği, LGBTİ+, kadın ve çocuk cinayetlerinin son bulduğu sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir yaşamı, yeni yaşamı inşa etme irade ve kararlılığına sahip olduğunu bir kez daha yinelemekte ve bu irade ve kararlılık doğrultusunda toplumsal ve siyasal sorumluluklarını gerçekleştirmek için azim ve kararlılıkla yürüyüşünü sürdüreceğinin sözünü vermektedir.

Halkların Demokratik Kongresi olarak görkemli 8 Mart ve görkemli Newroz’dan sonra özgürlüğe, barışa ve demokrasiye olan tutkumuzu 1 Mayıs’ta da ortaya koyacağız. Tecride karşı mücadelenin yükseltildiği, açlık grevi direnişçilerinin taleplerinin yankılandığı, emeğin haklarına dönük artan saldırılara karşı mücadelenin yükseltileceği 1 Mayıs’ı alanlarda kutlayacak ve her türlü zorbalığa rağmen var olduğumuzu ve var olacağımızı göstereceğiz.