Halkların Demokratik Kongresi 10. Dönem 4. Genel Meclis Toplantısı Sonuç Bildirgesi 27-28 Haziran 2020

29.06.2020

Halkların Demokratik Kongresi 10. Dönem 4. Genel Meclis toplantısı 27-28 Haziran 2020 tarihlerinde ggerçekleştirildi. Genel Meclis Toplantısı COVİD-19 pandemisi nedeniyle online yapıldı. Toplantı yüksek bir katılımla gerçekleşti. Meclis, içinden geçtiğimiz sürecin, toplumsal muhalefetin önüne koyduğu siyasal ve sosyal sorunları tartıştı. Dönemin ihtiyaçlarına yanıt vermek üzere kararlar aldı.

AKP-MHP iktidarının, pandemi sürecinden çok önce başlayan ve giderek derinleşen ekonomik krizin yarattığı devasa yoksullaşma ve çözümsüzlük karşısında, çalışanlardan, işsizlerden, yoksullardan yana hiçbir politika geliştiremeyeceği, toplumun geniş kesimleri tarafından her gün biraz daha görülüyor.

Saray rejimi, toplumsal desteği eridikçe, baskıyı, şiddeti ve otoriter uygulamaları arttırıyor. Militarist ve saldırgan politikalara yöneliyor. Bu çerçevede Suriye ve Libya’da uyguladığı işgalci yönelişini Güney Kürdistan'a gerçekleştirdiği sistematik hava taarruzları ve karadan geliştirdiği işgal harekâtıyla genişleterek sürdürüyor. Irak’ta emperyalizmin ve KDP’nin de göz yummasıyla gerçekleşen bu operasyonlarda sivil ölümlerine her gün yenileri ekleniyor. Halkların Demokratik Kongresi olarak, sivil ölümlerine neden olan hava saldırılarını kınıyoruz. Kürt sorununun savaş politikasıyla çözülemeyeceğinin, tarihi geçmişten bilindiğini belirtiyoruz.

İktidarın Suriye ve Libya’daki işgalci politikaları, giderek taşınamaz hale gelen ekonomik faturaları bir yana, her an ağır askeri-siyasi sonuçlara yol açacak askeri maceralara dönüşüyor.

Devlet güçleri Amed’te yasal ve sivil kurumlara yöneldi. Toplumsal örgütlenme faaliyetleri yürüten başta DTK olmak üzere, kadın kurumlarını ve gençlik yapılarını hedef aldı. Bu kurumları kriminalize ederek sindirme politikası doğrultusunda yeni saldırgan adımlar attı. Evleri basılan onlarca siyasetçi ve aktivist gözaltına alınmıştır. HDK olarak, toplumsal örgütlenme çalışması yürüten bu kurumlara yapılan saldırıları kınıyoruz. Bu kurumlar şahsında bütün toplumsal muhalefet güçlerini kendine hedef seçen iktidar güçlerine cevabımız toplumsal örgütlülüğümüzü büyütmek olacaktır.

Sokağa çıkma yasaklamaları salgından bağımsız olarak muhalefeti evlerine kapatma uygulamasına dönüşürken, toplum polis ve bekçi şiddetine maruz bırakıldı. Yeni bekçi yasasının meclisten geçirilmesi halinde, ölçüsüz yetkilerle donatılmış bekçi ve polis şiddetiyle yeni rejim kendi kurumsallaşmasında bir aşamayı daha geride bırakacaktır.

Bekçiler muhalefeti sindirme gücü olarak örgütlenirken, aynı zamanda bir “ahlak bekçiliği” misyonuyla kadınları ve LGBTİ+ları baskı altına almak ve terörize etmek üzere sokaklara salındılar.

Esasen LGBTİ+lara karşı uzun süredir sistematik bir düşmanlaştırma sürdürülüyor; bu kapsamda Onur Yürüyüşü son yıllarda engelleniyor. Yasaklayıcı, baskıcı bu tutumu kınıyor. LGBTİ+ların mücadelesini destekliyoruz.

Önümüzdeki günlerde devletin açık desteğiyle gerçekleşmiş iki faşist katliamın 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Otelinde 35 kişinin öldürülmesinin ve 29 Mayıs - 4 Temmuz 1980 tarihleri arasında gerçekleşen Çorum katliamının ve direnişinin yıldönümleri var. Direnenleri, dövüşerek ölenleri saygıyla anıyoruz. 1334 hasta mahpus varken Sivas katillerinden Ahmet Turan Kılıç’ın özel afla tahliyesinin yeni failleri teşvik anlamına geldiği açıktır. Tehditler direnişimize, zaman aşımı kararları belleğimize yenik düşecektir.

Pandemi dönemi rejimin temel çizgilerini daha da belirginleştirdi. Emeği ve emekçileri koruyan bütün düzenlemeler buharlaştı. İş cinayetleri hız kesmeden devam etti. Gün geçmiyor ki, “tarım işçilerini taşıyan”, kamyonet, minibüs ve traktörlerin yol açtığı kazalarda çok sayıda yaralı ve can kaybı yaşanmasın; her türlü yasal korumadan yoksun göçmen işçilerden bir kaçı iş cinayetlerine kurban gitmesin. Öncelikle yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor, ailelerine sabırlar diliyoruz. Yaşanan bu iş cinayetlerinin sorumlusu iktidarın izlediği, sermayeden yana ve emek düşmanı politikalardır. Halkların Demokratik Kongresi olarak, iktidara emek düşmanı ekonomi politikalarından vazgeçme çağrısı yapıyoruz.

Rejim, pandemi karşısında toplum sağlığını koruyacak tedbirleri almadı. Herkese insanca yaşamaya yeterli vatandaşlık geliri sağlama sorumluluğunu yerine getirmedi.

Salgın şartlarından istifade ederek Meclis'ten geçirilen, Bahçeli’nin adıyla anılan İnfaz Yasası düzenlemesi sonucu suçlular sokağa salınırken, muhalif tutuklu ve hükümlülerin koşulları ağırlaştırıldı, hak ihlalleri olabildiğince arttı. HDK olarak cezaevlerindeki yaşanan hak ihlallerine karşı duyarlı olacağımızı ve bu saldırılara karşı mücadelenin örgütlemesini yapacağımızı belirtiyoruz.

Aynı dönemde ABD’de siyahlara karşı sürmekte olan ırkçı uygulamalara karşı milyonlar ayağa kalktı. Hızla bütün eyaletlere yayılan kitlesel tepkiler, ırkçılık karşıtlığını aşarak yeni bir yaşam arayışına dönüştü. Tekçi anlayışa ve ırkçılığa karşı yükselen küresel mücadeleyi selamlıyoruz. Yaşadığımız ülkedeki bütün ayrımcı yaklaşımlara karşı, bütün farklılıkları HDK zemininde daha güçlü örgütleyerek cevap olacağız.

Pandeminin başlaması ve farklı coğrafyalara hızla yayılması sonucunda, pandemi öncesi var olan toplumsal, siyasal, ekolojik ve ekonomik kriz daha da derinleşmiştir. Milliyetçiliği, muhafazakârlığı, rantı, ekolojik yıkımı ve savaş politikalarını arkasına alarak beslenen ve uygulanan patriyarkal kapitalizmin bir yaşama/yaşatma değil şiddet ve öldürme sistematiği içerisinde işlediği ortaya çıkmıştır. Süreç, yaşamı üreten faaliyetlerin, yaşatmaya ve dayanışmaya dayanan ancak sistem tarafından sürekli değersizleştirilen işlerin önemini göstermiş, yaşamı değil kârı öncelemenin ağır sonuçlarını ortaya koymuştur. Şüphesiz bu ağırlaşan krizler, hem sistemin kadın kimliği, emeği ve yaklaşımının karşıtı olarak konumlanışlarının bir sonucudur, hem de cinsiyet eşitsizliğini ve kadın yoksulluğunu şiddetlendirerek kadınların hayatını daha da zorlaştırmaktadır.

Biliyoruz ki, ekonomik kriz derinleştikçe eşitsizlik artmaktadır. Ancak bunun karşısında biz kadınlar  direncimizi ve mücadelemizi yükselteceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Kadının görünmeyen ama ses yükselten emeği kapitalist sistemin çarklarına teslim olmayacaktır. Kadınlar şiddetsiz, eşit ve özgür bir dünyayı kadınların dayanışmasıyla kuracaktır.

Türkiye’de havanın ağırlaştığı ve rejimin faşizmi kurumsallaştırma yolunda önünde engel kalmadığını sandığı bir dönemde HDP’nin Demokratik Muhalefet Programı çerçevesinde Hakkâri ve Edirne’den başlattığı Demokrasi Yürüyüşü, rejimin göstermeye çalıştığının aksine zayıflığını ortaya koydu. Demokrasi güçlerini cesaretlendirdi. HDK olarak, partimizin başlatmış olduğu cesaret ve umut hamlesinin parçası olduğumuzu belirtiyoruz. Bu hamlenin sonraki adımlarını da, toplumsal muhalefetin ortak bir mücadele birliğine dönüştürme çabası içinde birlikte geliştireceğimizi ilan ediyoruz.

Esasen HDK, faşizmi kurumsallaştırma sürecine karşı her direnişin, her fedakârca eylemin yanında yer alacak; mücadele eden ve direnenlerin yoldaşı olacaktır. Bu anlayışla ölüm orucunu sürdüren avukat Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ı selamlıyoruz.

Rejim, ele geçiremediği başta barolar olmak üzere bütün meslek örgütlerini etkisizleştirmek üzere yasa değişikliğini gündeme getirdi. Birçok baro başkanı baroların yapısını değiştirmeye yönelik yasa hazırlıklarına karşı protesto yürüyüşü gerçekleştirdi. Avukatların demokratik mücadelesinin genişleyerek devam edeceğini ve başka demokrasi güçlerinin de sokağa inmesini cesaretlendireceğini öngörebiliriz. HDK olarak, baroların savunma yürüyüşünü selamlıyoruz.

Faşizmin kurumsallaşması önündeki en büyük engellerden biri de kitlesel demokratik eylemlerdir. Bütün demokrasi güçlerini bu tür eylemler etrafında kenetlenerek, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

Halkların Demokratik Kongresi