Halkların Demokratik Kongresi
10. Dönem 3. Genel Meclis Toplantısı Sonuç Bildirgesi
17 Mayıs 2020
Halkların Demokratik Kongresi 10. Dönem 3. Genel Meclis toplantısı 17 Mayıs 2020 tarihlerinde toplandı. Genel Meclis toplantısı COVID-19 Pandemisi nedeniyle çevrimiçi şekilde ve güçlü bir katılımla gerçekleştirildi. Meclis, içinden geçtiğimiz sürecin siyasal ve toplumsal muhalefetin önüne koyduğu sorunları tartıştı ve dönemin ihtiyaçlarına yanıt oluşturan kararlar aldı. Toplantıya Diyarbakır zindanında ölümsüzleşen Dörtler ve İbrahim Kaypakkaya şahsında Mayıs ayı şehitlerinin ve devrim mücadelesinde yaşamını yitirilenlerin anılmasıyla başlandı.
Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü’nde gerçekleşen toplantıda HDK’nin LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ve düşmanlığa karşı her alanda mücadeleyi yükselteceği ifade edildi.
AKP-MHP Saray rejimi pandemi sürecini ekonomik krizdeki sorumluluğunu gözlerden kaçırmak ve salgını, topluma "evde kal" çağrısı yaparken, kendi gündemini uygulamak için bir fırsat olarak değerlendirmeye yöneldi. İktidar, salgın döneminde toplumun ezilen, sömürülen büyük çoğunluğunu, emekçi sınıfları gözden çıkardığını apaçık ortaya koydu.
Salgın ve ekonomik kriz şartlarında Günay Kürdistanı'nda, Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’de, Libya'da ve hatta Somali'de izlenen savaş ve işgal politikalarına hız verildi. Bu bölgelerde 200 binin üzerinde cihatçı maaşa bağlandı. Saray rejiminin Kürt halkına karşı yürüttüğü saldırılara son günlerde Günay Kürdistanı'nda KDP'nin Zînî Wertê kuşatması eklendi. Bu operasyonun Kürt ulusal birliğine yönelik bir saldırı olduğu ve Türkiye ile ABD'nin bilgisi ve onayı çerçevesinde gerçekleştiği şüphesizdir. İktidar, salgının ilk günlerinden itibaren HDP yönetimindeki belediyelere kayyum atama politikasına hız vererek halkın iradesini yok saymaya ve Eşbaşkanlık sistemine saldırmaya devam etmiştir. Halkların Demokratik Kongresi, Kürt halkının iradesini ve haklarını gasp eden AKP-MHP iktidarına karşı mücadelesini sürdürecektir.
Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit pandemi sürecinde daha da ağırlaşmıştır. İmralı’daki tecrit ve izolasyon bugün sürdürülmekte olan savaş politikalarından ve baskıdan ayrı ele alınamaz. Toplumsal barışın ancak tecrit sisteminin son bulmasıyla inşa edilebileceği açıktır; bu politikaların derhal son bulması gerekmektedir. Halkların Demokratik Kongresi İmralı’da uygulanan tecrit ve izolasyona karşı mücadele etmeyi, barış mücadelesini yükseltmeyi ve toplum üzerindeki kuşatmayı kırmayı asli görevlerinden biri olarak görmektedir.
Salgın öncesinde 4.5 milyon olarak açıklanan resmi işsizlik rakamına salgınla birlikte 8 milyon işsiz daha eklenmiştir. Hükümet işsiz sayısını gizleme gayreti içindedir. Ancak kayıt dışı çalışanların, göçmen işçilerin, tarım işçilerinin ne kadarının işini ve gelirini kaybettiği bilinmemektedir. Tsunami halini almış işsizlikten ve gelir kaybından en fazla etkilenenler ise kadınlar, gençler, göçmenler, engelliler ve ötekileştirilenlerdir. İktidar ekmeğe muhtaç duruma düşürdüğü on milyonların sadece bir bölümüne, sadece bir defaya mahsus yardımda bulunarak ve tüketici kredisi kotasını artırarak, yani halkı borçlandırarak "destek" olduğunu iddia etti. "Yeni Normalleşme" denilen yöneliş ise, destek vermek yerine, emekçi sınıfları salgınla baş başa bırakma politikasıdır. Halkların Demokratik Kongresi sömürünün katmerlenerek artacağı, “izole üretim üsleri” adı altında toplama kampları kurma planlarının yapıldığı bu ‘yeni normal’i yıkma ve yeni yaşamı inşa etme görevinin yakıcılığının bilincinde olarak mücadele etmeye devam edecektir.
İktidar halkı işsizlik ve açlıkla baş başa bırakırken, siyasal, ekonomik ve ideolojik gündemi doğrultusunda adımlar atmayı sürdürmektedir. İnfaz Yasası'nda yapılan adaletsiz ve eşitliğe aykırı değişikliklerden sonra, TBMM'yi sadece iktidarın ihtiyacı olduğunda açmak üzere, salgın bahanesiyle tatile çıkarmışlardı. Şimdi siyasi partiler yasasında, meslek örgütleri ve baroların seçim yönteminde değişiklikler yapmak ve İş Bankası hisselerine hükümetin çökmesinin önünü açmak üzere Meclis yeniden toplanacak. Darbe söylentileri yayan ve kendi yandaşlarını kışkırtan iktidar, muhalifleri tehdit eden Fatih Tezcan ve Sevda Noyan gibi yandaşlarıyla toplumu sindirme peşindedir. İktidar bu çeşit saldırıları sadece kışkırtmıyor; suçluları himaye ediyor ve saldırıların cezasız kalmasını sağlıyor.
AKP-MHP iktidarı itirafçı ifadeleri ile tutuklanan ve adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna başlayan Mustafa Koçak’ın, Helin Bölek’in ve İbrahim Gökçek’in ölümlerinin sorumlusudur. Avukat Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal adil ve tarafsız yargılanma talebiyle ölüm orucu eylemlerini sürdürmektedir. Halkların Demokratik Kongresi olarak Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın taleplerini sahipleniyor ve bir an önce taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Aylardır Kürdistan’da mezarlıklara dönük sistematik saldırılar gerçekleştirilmekte, mezarlar ailelerin gözleri önünde yıkılmaktadır. Mezarlık tahribatları geçmişten bugüne kimliksizleştirme ve hafızasızlaştırma amacıyla devlet eliyle sürdürülmektedir. İbrahim Gökçek’in cenazesinin Cemevi’nin kapılarının kırılarak kaçırılması ve Kayseri’de cenazeyi yakma tehdidinde bulunan faşistlerin saldırıları da aynı devlet politikasının ürünü olarak değerlendirilmelidir. Bu saldırı çizgisi toplumsal ve siyasal hayatın her alanında faşizmi kurumsallaştırma amacı taşıyan, tesadüfi olmayan, bütünsel bir çizgidir. Gazi Cemevi’ne yönelik saldırı da Alevi toplumu şahsında bu inkârcı çizginin sürdürülmesi anlamını taşımaktadır. Halkların demokratik kongresi olarak toplumsal değerlere saldırarak toplumu hafızasızlaştırma politikasına karşı toplumun bütün değerlerine sahip çıkarak toplumsal değerlerin mücadelesini sürdüreceğini belirtir.
Salgın günlerinde kadına yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel şiddet ikiye katlanmış, kadın işsizliği artmış, cinsiyetçi iş bölümü kadınların görünmezleştirilen ev içi emeğinin daha da ağırlaşması ile sonuçlanmıştır. İktidar ve Hilal Kaplan gibi yandaş gazeteciler çocuk istismarını ‘erken evlilik mağduriyeti’ adı altında meşrulaştırmaya çalışmakta, televizyonlarda 12-17 yaş arası çocukların çocuk doğurabileceği ifade edilmekte, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun her fırsatta hedef haline getirilmektedir. Kız çocuklarını tecavüzcülerle evlendirmeyi yasallaştırarak tecavüzleri meşrulaştırmak istemektedirler. Halkların Demokratik Kongresi bu saldırılar karşısında da her zaman olduğu gibi birleşik kadın mücadelesini örmeye ve kadın dayanışmasını büyütmeye devam edecektir.
Salgın sürecinde ekolojik yıkım şiddetlenmiştir. Her geçen gün yeni tahribatlar gerçekleştirilmekte; Alavara Koyu’ndan Kirazlıyayla’ya, Kaz Dağları’ndan Çıtlık’a devlet ve şirketler eliyle talan ölçüsüzleşirken ekoloji mücadelesi verenler cezalandırılmak istenmektedir. Halkların Demokratik Kongresi olarak aylardır altın madeni projesine karşı nöbet tutanların, madencilik şirketinin köylerinde gerçekleştirdiği talana direnen Kirazlıyaylalıların, HES çalışmalarının yeniden başladığı Zilan için çağrıda bulunanların yanında olduğumuzu, bu mücadelelerin sürdürücüsü olacağımızı ve seslerini yükselteceğimizi ifade ediyoruz.
Yaşlılara yönelik ayrımcı uygulamalar halen yürürlüktedir. Kullanılan damgalayıcı dil ve uygulanan eşitsiz politikalar sosyal güvenceye sahip olmayanlar başta olmak üzere 65 yaş ve üzeri kişilerin toplumsal hayata eşit katılımına ciddi zararlar vermiş; yaşlıları ekonomik, psikolojik ve fiziksel şiddete daha da açık kılmıştır. Bir kez daha bu uygulamalara son verilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
İktidar uydurma "darbe karşıtlığı" kampanyasına rağmen, kendisi fiili bir darbe yürütmektedir. Herhangi bir seçimle iktidarını devretmeye niyeti yoktur. Bu nedenle iktidarın seçim veya kriz nedeniyle kendiliğinden çökeceği yönünde bir hayale kapılınmamalıdır. İktidarı çöküşe götürecek olan halkın örgütlü mücadelesidir. Bu mücadeleyi inşa etmek için muhalefet güçlerinin zihninde tam bir berraklık olmalıdır. Bu berraklık zemininde bir irade ve öncülük inşa etmek hayati önemdedir. Demokrasi güçlerinin ittifakını kurmak ve dayanışma ağlarını güçlendirmek sorumluluğumuza bu anlayışla yaklaşıyoruz. Meclisleşme perspektifini daha da öne çıkararak toplumsal mücadeleye hız vermek bugünün en acil görevlerindendir.
Egemenlerin normali ezilenler için daimî bir sömürü ve ezilme anlamı taşımaktadır. Bizler, Halkların Demokratik Kongresi olarak, egemenlerin normaline son vermek için ezilenlerin gerçek olağanüstünü halini yaratma, yeni yaşamı inşa etme mücadelesini sürdürmeye her koşulda devam edeceğimizi ifade ediyoruz.
Halkların Demokratik Kongresi