Halklar Biziz, HDK Biziz!

 

 

Halklar Biziz, HDK Biziz!

Son dönemde artan baskılara ve Kongremizin hedef gösterilme çabalarına karşı Bileşenlerimiz ile basın toplantısı gerçekleştirdik.

Eş Sözcümüz Ali Kenanoğlu:

HDK 2011 yılında emek, demokrasi, barış mücadelesi veren kurumların ortak platformu olarak kuruldu. HDK içerisinde siyasi partiler var, dernekler var, vakıflar var, yani kurumsal olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalarına, dernekleri yasasına, vakıflar yasasına ya da siyasi partilerin yasasına göre kurulmuş yapıların birleşimidir. HDK esasında Türkiye'de yasal zeminde siyaset yapan, demokratik mücadele yürüten kurumların, kuruluşların, demokrasi mücadelesi veren bireylerin ortak platformudur. Yani insanlar da kendisini başka bir örgütsel yapı içerisinde temsil etmeye belki ihtiyaç duymaz ya da herhangi bir kurumun, kuruluşunu kendisini temsil ettiğine inanmayabilir, kendisini orada görmeyebilir ama bir bütün olarak bu ezilen yapıların, ezilen toplumların mücadelesi içerisinde yer almak isterse, onların da HDK katıldığı bir yapıdır.

Bir 100 yılı geride bırakan ve 2. 100 yılına giren Cumhuriyet’in 1. 100 yılında yapmış olduğu hatalardan dönerek bu hataları tekrarlamaması, herkesin kendi rengiyle yer aldığı, bütün halkların haklarının verildiği, bunların içerisinde doğanın, ekolojik bir yaşamın korunduğu ve insanca yaşamı sağlayabilecek herkesin emeğinin hakkını alabildiği bir yaşamı oluşturmak için HDK, bileşenleri ile bir arada. HDK Bu amaçla kurulmuştu ve bu amaç doğrultusunda mücadelesini sürdürüyor.

 

Eş Sözcümüz Meral Danış Beştaş:

Türkiye sivil toplumu, demokratik kamuoyu, dernekler, vakıflar, odalar, gazetecilere yönelik bir saldırı dalgası var. Son günlerde özellikle basın yayın organları üzerinde de çok dikkat çekici saldırıların olduğunu hep birlikte görüyoruz. Nevşin Mengü ile başlayan bir saldırı Özlem Gürses ile devam etti. Özlem Gürses'te ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağıyla serbest bırakıldı. Dün Göç İzleme Derneği (GÖÇİZ-DER) hakkında bir kapatma kararı verildi. Bizim de birleşenlerimizden olan bir kurum. Tamamen keyfi bir zeminde devam eden saldırılar var. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'ne, Türkiye Gazeteciler Sendikası'na kadar, İnsan Hakları Derneği'ne varıncaya dek bütün kurumların aslında bu alanda çalışan, bütün kurumların Türkiye'de basın yayın özgürlüğüne yönelik saldırılar var ve bu konudaki saldırılara dair ayrıntılı raporlar mevcuttur.

En son geçen hafta Nazım Daştan ve Cihan Bilginin katledilmesini protesto etmek isteyen gazeteciler Gülistan Dursun, Hayri Tunç, Enes Sezgin, Osman Akın, Can Papila, Pınar Gayıp, Serpil Ünal tamamen keyfi bir şekilde tutuklandı. Hem düşünce ve ifade özgürlükleri engellendi, hem açıklama yapmaları önlendi, işkenceye varan uygulamalar yapıldığını bizzat kendileriyle yapmış olduğumuz görüşmelerde tespit ettik. Gazetecilik asla suç değildir ve gazeteciliğin suç olarak değerlendirilmesinin bu iktidar açısından tek bir anlamı vardır. Hakikatler toplumla buluşmasın. Hakikatleri örtelim ve biz kendi yaratmak istediğim ilüzyonu, iktidar açısından algıyı yönetelim diye böyle bir yaklaşım ortaya konulduğunu da ifade etmek istiyorum.

Nazım Daştan ve Cihan Bilgi'nin öldürülmesinin soruşturulması gerektiğini söyleyen İstanbul Barosu hakkında soruşturma açıldı. İşte tam da bu zeminde, bu hukuksuzluk içinde çok kısa örneklerini verdiğim meselelerin içinde şimdi de kongremizi, Halkların Demokratik Kongresi'ne dosyalara konu etmeye başladılar. Geçmişte de birkaç dosyada irili ufaklı sorular soruluyordu. Tekirdağ'daki soruşturmada olduğu gibi, İstanbul'daki soruşturmada olduğu gibi. HDK’ye üye misiniz, delege misiniz gibi. Sanki bir tırnak içinde hani suçla irtibatlandırma vesilesi olarak gösteriliyor. Ahmet Özer'le ilgili yapılan operasyonda Esenyurt Belediye Başkanı biliyorsunuz o da keyfi bir soruşturmayla, tamamen hukuksuz bir temelde hakkında soruşturma açıldı, tutuklama kararı verildi, kayyum atandı.

“HDK ile bağınız nedir?”  Böyle bir absürt bir şey olabilir mi? 1600 kişi nedir? Yandaş medyada boş durmuyor. Çarşaf çarşaf işte HDK soruldu, işte şu yapıldı. Yani bir algı yaratma çabası. Tabi bu yandaş medyanın nasıl çalıştığını hepimiz gayet iyi biliyoruz.

HDK bu ülkenin birleştirici gücü ise iktidar. İktidar olarak siz ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, güç olmaya çalışan bir toplamdan öteye gidemezsiniz. Bunu aklınızdan çıkartmasınız. Siz bir güç değilsiniz. Çünkü sizi bir güç yapan değerlerinizden halktan uzaklaşan bir avuç mutlu ve zengin azınlık olma yolunda hızla ilerliyorsunuz. Ve hakikaten bu zorbalık, bu zulüm, bu baskı, sadece güçsüzlüğünüzün ilanıdır. Bundan başka bir anlam ifade etmiyor.

İşte en son ilan ettiğiniz asgari ücretle de karşı tepkilerin olmaması için bütün bu kolerasyon içinde neler yapmaya çalıştığınızı da gayet iyi biliyoruz. Siz insanları cezaevine kapatmakla aslında bir şeyleri başardığınızı sanıyorsunuz. Kolluk gücüyle bazı itirazları baskılıyorsunuz. Anladığınızı ya da bunu başardığınızı sanıyorsunuz. Ama bu konuda da büyük yanılıyorsunuz. Evet, barış istemine karşı yargıyı, baskıyı, kolluğu çıkarmakla, savaş naraları atmakla Türkiye toplumunun lehine hiçbir adım atmıyorsunuz. Bizim en önemli rollerimizden biri de tabii ki barışı toplumsallaştırmaktır, inşa etmektir.

Sizin bu hukuksuzluklarınızla, bu hilelerinizle, bu yargıyı araçsallaştırma girişimlerinizle başa çıkacağız. Çünkü biz Halkların Demokratik Kongresi olarak birleşenlerimizle birlikte kesinlikle Türkiye'yi demokratikleştirme mücadelemiz, insanca bir yaşam doğasına dokundurtmayan doğasıyla, çevresiyle, dışarıda yaşayanlarımızla, şiddete karşı mücadelesiyle, kadın erkek eşitliğiyle, ekolojik ve demokratik bir toplum mücadelemizi her zeminde yürütmeye devam edeceğiz.