Halkların ayağa kalktıkça kardeşleştiğini gösteren Gezi Direnişi yedinci yılında belleğimizde ve eylemliliğimizde dipdiri.
Yedi yıl önce ülkenin en büyük kentinin en önemli meydanının insansızlaştırılmasına karşı başlayan direniş neredeyse her kentin her meydanına yayılmakla kalmadı, bugün de önümüzde duran en temel soruları milyonların yüksek sesle sorduğu bir foruma dönüştü.
Mesele hem üç ağaç meselesiydi hem de değildi. Ağaca bakınca özgürlüğü, yaşamı, dayanışmayı görenlerle odun, arsa ya da maden görenler arasındaki mesele bitmedi.
Yedi yıl önce üç ağaç için direnilmesine akıl erdiremeyenler bugün birkaç bin korona ölümünü normal kabul etmemizi istiyor.
Kentin kaderine kentte yaşayan milyonların değil devletin tepesindekilerin ve onlarla iyi geçinen milyonerlerin karar vermesini isteyenler bugün yerel yönetimleri etkisizleştirmeye çalışırken Kürdistan’da seçilmiş yöneticilerin yerine doğrudan kayyım atıyor.
Binlerce yılın, yüzlerce halkın rengini taşıyan kente yedi yıl önce Topçu Kışlası’yla damga vurmaya kalkanlar bugün Fetih yıldönümünü cenazelere, mezarlıklara, kiliselere saldırarak kutluyor.
Ülkeyi saltanat keyfiliğiyle yönetmek isteyenler, evde kal dedikleri insanları, kent bir tarihte padişah mülkü oldu diye salgın günlerinde camilerde toplanıp kutlamaya çağırıyor.
Gezi Direnişi'nin başlangıçtaki talebi bir mahkeme kararının yerine getirilmesiydi. Direnenler hukuku savunurken, yönetenlerin kendi yasalarını uygulamama seferberliği bugün hukukla bağlı olmaktan temelli kurtulma girişimlerine dönüşüyor. Siyasi faaliyetinden ötürü rehin tutulanları salgın koşullarında hapiste bırakan infaz yasasıyla direnişçilere ve potansiyel direnişçilere karşı Gezi’nin “palalıları” yerine istihdam edilecek insan gücü sağlanması da amaçlanıyor.
Nefret suçları, kadın cinayetleri, tecavüz ve istismar cezasızlığın da ötesinde özendirilirken Diyanet İşleri Başkanlığı kadınlara, LGBTİ+’lara düşmanlık fetvaları vermeyi vazife ediniyor.
Gezi direnişi öncesinde asker cenazesi de gerilla cenazesi de gelmeyen bir çatışmasızlık dönemine girilmiş olması, Batı kentlerinde yaşayanların yöneticileri kimi düşman biliyorsa onu düşman bilmek zorunda olmadıklarını fark etmesini kolaylaştırdı. Bugün Kürtleri demokratik siyasetten koparmayı amaçlayan operasyonlar sürerken Irak’tan Libya’ya, bir savaş senaryosu boşa çıkarsa bir diğerine sarılmak üzere devlet sınırlarının çok ötesinde asker ya da paralı asker bulundurulmasının nedenlerinden biri de bu Gezi dersiyle ilgili olmalı.
Gezi direnişinin yedinci yılını, hedef seçerek susturmak, kapatmak ya da ölüme bırakmak için kullanılmaya elverişli bir silah olarak pandemiyi de cephaneliğine alan zorbalık her yerde bildiği gibi at koştururken sokakların görece tenhalaştığı, direnişin alçak sesle konuştuğu bir dönemde karşılıyoruz. Ama Gezi bize direnişin birçok dili olduğunu da öğretti. Ve Gezi de, serhildanlar da, kendilerinden önceki sessizliği ve karanlığı yırtarak doğmuştu.
Halkların Demokratik Kongresi
Yürütme Kurulu