BM Genel Kurulu'nun 18 Aralık 1992 tarihli “Zorla
Kayıp Edilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Bildiri”sine karşın insanlar
pek çok ülkede hâla sürekli olarak yasal bir süreç olmaksızın gözaltına alınıyor,
tutuklanıyor, zorla kaçırılıyor ya da farklı düzeylerdeki hükümet görevlileri
veya organize gruplar veya hükümetlerin doğrudan ya da dolaylı onayı ve desteğiyle
veya hükümetler adına hareket eden kişiler tarafından özgürlüklerinden yoksun
bırakılıyor ve akıbetleri ya da nerede oldukları konusunda yakınlarına
bilgi verilmiyor veya özgürlüklerinden yasa dışı yoksun bırakılarak
alıkondukları ortamlardan kaybolmaya devam ediyor.
BM Genel Kurulu'nun 20 Aralık 2006'da kabul
ettiği "Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası
Sözleşme"nin 23 Aralık 2010'da yürürlüğe girmesine ve 95 ülke tarafından
imzalanmasına karşın Türkiye hala bu sözleşmeyi imzalamamakta direniyor.
Ancak 17-31 Mayıs günleri Türkiye'deki insan ve tutuklu hakları
savunucularının gayretleriyle, zorla kaybedilmeye dünya kamuoyunun dikkatini çekmek ve hak savunucularının sürdürdükleri mücadele
deneyimlerini paylaşmak amacıyla “Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası”
olarak değerlendiriliyor.
Dünyada sert toplumsal mücadelelerin
yaşandığı birçok ülkede kendilerini yıkılma tehdidi altında hisseden rejimler
toplumsal muhalefeti sindirmek için halka yönelik toplu katliam ve sürgünlerin
yanı sıra muhalefet önderlerini ve sözcülerini ortadan kaldırmak amacıyla da
yoğun olarak gözaltında kaybetme yöntemine başvurmuşlardı. Aynı yöntem
Türkiye'de “Düşük Yoğunluklu Savaş”ın bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü yıllarda
yürürlüğe sokuldu. 1991'de 4 olan gözaltında kayıp vakaları, hızla
çoğalarak 1992'de 8, 1993'te 36, 1994'te 229'a çıktı. 1995'te düşüşe geçerek 121'e, 1996'da 68'e, 1997'de 45'e, 1998'de 9'a geriledi.
Gözaltında kayıpların 1995'ten başlayarak
gerilemesinde Cumartesi eylemlerinin büyük payı oldu. 21 Mart 1995’te gözaltına
alınan ve cansız bedeni ailesi ve arkadaşlarının ısrarlı mücadelesiyle 55 gün
sonra 17 Mayıs 1995'te Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunan Hasan
Ocak'ın kaybedilmesinin ardından 27 Mayıs 1995'ten bu yana her Cumartesi günü
Galatasaray Meydanında düzenlenen oturma eylemleri Türkiye'de gözaltında
kayıpları dünya gündemine de taşıdı. “Uluslararası Gözaltında Kayıplar
Haftası”nın arkasında bu büyük mücadele birikimi var.
Bu yıl da “Adalet nerede, kayıplarımız
nerede?" teması ile yapılacak etkinliklerle kayıp yakınları kayıplarını
aramaya devam edecek. AKP Hükümeti geçtiğimiz cumartesi 581. kez Galatasaray
Meydanı’nda bir araya gelerek yakınlarının akıbetini soran
Cumartesi Anneleri’nin çığlığına cevap vermek bir yana çığlıkların büyümesine
ve uzamasına neden olmaya devam ediyor.
12 Eylül 1980’den beri gözaltında kaybedilen
yaklaşık bin insanın yarısının kalıntılarına ulaşılabildi. Geri kalanların
halen nerede olduğu bilinmiyor. 1990’larda gözaltında kayıp ve katliam
sorumlusu olarak yargılanan aralarında -13 köylünün öldürülmesi ile ilgili
yargılanıp beraat ettikten sonra Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı olan- Albay
Musa Çitil'in de bulunduğu birçok güvenlik görevlisi zulümlerinin yargıdan
kaçırılması için hükümetle pazarlık yaparak cezasızlık zırhını
kuşandılar. Silopi’de, Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, Gever’de vahşet
bodrumları yaratmaya, kadınların çıplak bedenleriyle fotoğraf çektirmeye,
sivillerin yaşam hakkını ihlal etmeye devam ediyorlar.
HDK, gözaltında kayıplarla mücadelede
yakınlarını kaybedenlerin yanında olmaya devam edecek. Tüm hak ihlallerine,
savaşa, katliamlara karşı barıştan ve adaletten yana mücadelesini
sürdürecektir.
17.05.2016
Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüleri
Gülistan Kılıç Koçyiğit-Ertuğrul Kürkçü