Her sabah güneşten önce uyanıp onun doğuşunu ve aydınlığını karşılayan; güneşe karşı kendilerinden önce 72 millete dualar eden Êzidiler. Her türlü kötülük ve karanlık karşısında tüm halklar için aydınlık bir geleceğin gerçekliğine inanan Êzidiler... 3 Ağustos 2014 tarihinde Güneşin aydınlığıyla birlikte IŞİD’in karanlığını karşılamak zorunda kaldılar.
Tarihsel olarak kesintisiz bir biçimde uğradıkları katliam ve sürgünler, 73. Ferman olarak adlandırılan IŞİD saldırısı ile birlikte bir soykırıma dönüştü. Binlerce Êzidi katledildi, binlerce kadın ve çocuk kaçırılıp köle pazarlarında satıldı, yüz binlercesi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Ortadoğu’nun kadim toplumu Êzidiler, toplumsal hafızanın da en kadim temsilcisi olarak tüm dünyanın gözü önünde yüzyılın en ağır vahşeti ile baş başa bırakıldılar.
Musul’un işgali ile başlayıp Êzidi Soykırımı ile devam eden IŞİD saldırıları, Ortadoğu’nun yeniden dizaynını arzulayan ve bu vesileyle hâkimiyet kurmayı hedefleyen bölge ve dünya ülkelerinin de sorumluluğu ile ele alınmalı ve okunmalıdır.
Bulundukları tüm coğrafyalarda hâkim olan inancı kabul etmeleri için her türlü zorbalıkla karşı karşıya kalan Êzidiler, bugün makbul ve meşru görülen birçok inancın ve kültürün de beslendiği, üzerine inşa edildiği tarihsel değerleri ve gerçekliği ifade etmektedir. Taşıdığı inançsal farklılığı ötekileştirmek, reddetmek, tarihsel gerçekliği yok saymakla eşdeğerdir. Ötekileştirilen ve yok edilmek istenen Êzidi tarihselliği, esasen kendi tarihimizdir.
Bugün Ortadoğu’da yaşanan savaş ve kaos 73. Fermanın hala devam ettiğini göstermektedir. Êzidilerin 2014 katliamından sonra kendi küllerinden yeniden inşa ettikleri özgür ve eşit yaşam iradesi ile kendi kendini yönetme ve savunma mekanizmalarını oluşturdular. Katliama uğramamak için ve toplumsallığını devam ettirmek için oluşturdukları tüm mekanizmalar 9 Ekim 2020 tarihli Şengal Anlaşması ile ortadan kaldırılmak istenmektedir. ABD ve Türkiye’nin baskısıyla Irak’ta Kazımi Hükümeti ile KDP arasında varılan anlaşmayla Êzidi toplumunun özgünlükleri ve varlığı yok edilmek, IŞİD vahşeti ile yüz yüze bırakılmak istenmektedir.
Bölgedeki tekçi, milliyetçi iktidarların ve emperyalist odakların Ortadoğu’yu dizayn etmek için bir enstrüman olarak kurup kullandığı IŞİD varlığı ve tehdidi hala devam ediyor. Bölgede yaşayan tüm halklar ve inançlar, kendi öz kimliği ve öz iradesi ile ortak yaşamı inşa eden tüm dinamikler için de... IŞİD üzerinden kimliksiz ve hafızasız bırakılmak istenen Şengal ve Ezidi toplumunun direnişi de hala devam ediyor.
Katliam sonrası, kendi topraklarına dönerek, yaşamı yeniden örmeye çalışan Ezidi toplumu; 21 yüzyılda yok edilenin kendileri olmadığını, aslında soykırımı gerçekleştirenlerin ve destekçilerinin çoktan kaybettiklerini kanıtlamıştır.
2014 yılında yaşanan katliam, BM İnsan Hakları Komisyonu’nun araştırmasıyla Soykırım olarak rapor edilmiş ancak bundan sonra bir adım atılmamıştır. Fiziksel, tarihsel ve kültürel her türlü yıkımın yaşandığı Şengal saldırısı Soykırım olarak tanınmalı, bölgede devam eden tehditler göz önünde bulundurularak gerekli tüm tedbirler alınmalıdır.
HDK Halklar ve İnançlar Meclisi olarak bizler, bütün halkların ve inançların özgür ve bir arada yaşam iradesi için verdiği mücadelenin yanında olduğumuzu ifade ediyor, devletlerin savaş mekanizmalarını ve gerekçelerini, halkların kuracağı demokratik ittifaklar ile boşa çıkarabileceğimize inanıyoruz. Ezidi Katliamının bölge ve dünya ülkeleri ile tüm uluslararası örgütler tarafından soykırım olarak tanınmasını talep ediyor, Soykırımın yıldönümü vesilesiyle tüm Êzidi toplumuna başsağlığı diliyor, yaşamını yitirenleri saygıyla anıyoruz.
HDK Halklar ve İnançlar Meclisi