Türkiye devrimci hareketinin
en değerli kadrolarının yok edildiği 30 Mart 1972 Kızıldere katliamı, toplumsal
ve siyasal mücadeleler tarihimizin trajik anlarından biri olarak toplumsal
bellekte yaşamaya devam ediyor.
Kızıldere, Halkların
Demokratik Kongresi (HDK) için kederle anımsayacağımız bir mağduriyet anından
ibaret olmadığı gibi, Kızıldere’den bize kalan da yalnızca 1971 isyanının
öncülerinin kontr-gerilla güçlerine karşı destansı direniş mirasıyla sınırlı
değil.
Türkiye’yi bir uçtan öbürüne
sarsan Kızıldere trajedisinin gerisinde Türkiye’nin 1965-71 arasında yaşadığı
büyük devrimci dönüşümün getirdiği toplumsal isyanların akış yolunu askeri ve
politik şiddetle tıkayan 12 Mart müdahalesine karşı bir seçenek yaratma
ihtiyacı vardı. Kızıldere’de yaşamlarını verenler, 12 Mart müdahalesinin boyun
eğdirmek için hırsla saldırdığı, işçilerin, köylülerin, aydınların ve gençlerin
muazzam kitle hareketinin içinden geliyorlardı. Mücadelelerinin hiç bir anında
bu hareketten kopmamışlardı. 1968’in öğrenci başkaldırılarından, üniversite
işgallerinden doğan büyük yığınsal gençlik hareketi DEV-GENÇ’in
militanlarıydılar; 1968-69’da Atalan ve Göllüce’de topraksızların toprak
işgallerinde, Ege’de ve Karadeniz’de tütün ve fındık üreticilerinin
kavgalarında, 15-16 Haziran 1970 büyük işçi isyanında işçilerle birlikte
İstanbul-İzmit sokaklarında, ABD’nin emperyalist müdahalelerine karşı
meydanlardaydılar; o günün IŞİD'çileri “milliyetçi-mukaddesatçılar”ın Kanlı
Pazarlarına karşı koyanlar da, grevlerde fabrika işçilerinin, gecekondu
yıkımlarında yoksulların ve ezilenlerin yanında kavgada olanlar da onlardı.
Hükümet, parlamento ve yargı,
NATO’nun, ABD’nin, büyük sermayenin ve faşist hareketin ittifakının koç başı 12
Mart generaller darbesiyle ortaklaşırken halkın mücadelesini başka araçlarla
sürdürmek için öne atılanların 10’lar olması kaçınılmazdı. Aramızdan
ayrılışlarının kırk dördüncü yılında 10’ları dinmeyen bir özlemle anmamız işte
bundan: Ana akım siyaset darbeye teslim olur ve halka zulme boyun eğmekten
başka bir yol kalmadığını öğütlerken, 10’lar yeni bir yol açmak için
yaratıcılık ve cesaretle ortaya atılmış ve her şeylerini bu uğurda fedadan
kaçınmamışlardı.
Mahir Çayan, Sinan Kazım
Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet
Atasoy, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp’in zamanın aşındıramadığı
fedakârlıklarının başka bir özgül anlamı da hayatları son bulurken Türkiye
devrimci hareketini yaran siyasal farklılıkları aşmayı vaad eden daha büyük bir
devrimci enerjiyi harekete geçirmeyi başarmış olmalarındaydı. THKO’lu Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın yaşamını kurtarmak uğruna kendi
yaşamlarını feda edenler yalnızca THKO’lular değil THKPC’lilerdi de. 10’ların
Kızıldere’de devrimcilere bıraktıkları vasiyet -özgürlük uğruna ortak mücadele-
hala yerine getirilmeyi bekliyor!
HDK, yola koyulduğu günden
beri, büyük halk topluluklarının, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, gençlerin,
işçilerin, yoksul köylülerin, kent yoksullarının özgürlük ve eşitlik
mücadelelerini birleştirerek AKP’nin tek adam diktatörlüğü karşısında bir halk
hareketi kurmak için çaba gösteriyor. HDK, Türkiye ve Kürdistan’ın toplumsal ve
demokratik muhalefet güçlerini bu halk hareketini yaratmak üzere ortaklığa
çağırırken Kızıldere’nin kahramanlarının tarihsel öyküsü bizlere cesaret ve
esin kaynağı olmaya devam ediyor. HDK 10’ların vasiyetinin Anadolu’nun bütün
dillerine -Türkçe ’ye, Kürtçe ’ye, Arapça ’ya, Çerkezceye, Ermenice ’ye, Lazca
’ya- tercümesi ve bütün ezilenlerin haykırışlarında dillendirilmesi için
mücadele ediyor. Halklarımız da, Sur’da, Gever’de, Silopiya’da, Cizre’de olduğu
gibi, Cerattepe’de, Hopa’da, Gezi’de diktatörlüğün saldırılarına göğüs gererken
10’ların ayak izlerini takip ediyor!
29
Mart 2016
Halkların
Demokratik Kongresi Eşsözcüleri
Gülistan
Kılıç Koçyiğit-Ertuğrul Kürkçü