BASINA VE KAMUOYUNA,
Kartal ve Ataşehir belediye başkan yardımcıları ile Üsküdar, Sancaktepe, Fatih, Tuzla, Adalar, Şişli ve Beyoğlu belediyeleri meclis üyeleri hakkında verilen hukuksuz tutuklama kararını tanımıyoruz!
Çünkü;
Kent uzlaşısı suç değildir; “Kent Uzlaşısı”; bir kenti var eden, yaşatan, sosyal dinamikleri kapsayan, gençler, kadınlar, işçiler, emekçiler, farklı inanç grupları, ekolojistler, kısacası barış içinde adil bir yaşam arzusunu talep eden tüm kesimlerin iradesi suç değildir! Bu irade, hiçbir yasada suç olarak tanımlanmamıştır; iktidarın gizli yasaları hariç! O yasaların da ne bir meşruiyeti ne de bir hükmü vardır. Üstelik, ittifak fikri iktidar tarafından hayata geçirildiğinde meşru, halklar tarafından uygulandığında mı suçtur? Bir aday üzerinde uzlaşmak ne zamandan beri yasak ne zamandan beri suç olmuştur?
Seçilmişlerin cezalandırılması yöntemi aynı zamanda halk iradesinin sorgulanması, hatta ve hatta cezalandırılması anlamına gelir ki; seçme hakkı, oy verme hakkı suç değildir! Bu hak aynı zamanda anayasal güvence altında olan bir hak ve ödevdir; dolayısıyla bu hakka yönelik herhangi bir girişimin bizatihi kendisi suçtur! Seçim hakkının kullanılmanın cezalandırılmaya çalışması, topyekûn tüm toplumun demokratik değerlerine saldırı olduğu gibi anayasanın da yok sayılması anlamını taşımaktadır.
Haklarında tutuklama kararı verilen seçilmişler suç işlememiştir. Onlar, suçun yanından dahi geçmemiştir; kriminalize edilmeleri kabul edilemezdir. Bu isimlerin yıllar önce yapmış olduğu telefon görüşmelerinin bugün suç olarak gösterilmesi, siyaset yapmak için bir araya gelmelerinin kriminalize edilmesi tamamen algı operasyonlarının da bir parçasıdır. Kısacası demokratik siyaset yürütmek suç değildir. Kayyımların, iktidar belediyelerinin rüşvetten yolsuzluğa değin işledikleri suçların üzeri örtülsün; iktidarın yarattığı çoklu kriz ortamı görünmez olsun diye midir bu gayret?
Yaptığı açıklamada hiçbir dayanağı olmaksızın, HDK’yi hedef alan Cumhuriyet Başsavcılığı, esas aldığı Yargıtay kararında HDK’nin adı geçmediği halde suçlu bulma gayretkeşliğine girişmiş; suç üretmiştir.
Savcılığın Belediye Başkan Yardımcılarının ve Meclis Üyelerinin tutuklanması talebiyle yazdığı sevk yazısında da yer alan, “…yerel yönetimlere dahil edilmesi planlaması çerçevesinde oluşturulduğu ve adına da "Kent Uzlaşısı" denildiği, Kent Uzlaşısı formülü ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı…” şeklindeki ifadeleri nafile bir çabayı görünür kılmaktadır.
Bunun anlamı; ‘Kürtler, istedikleri adaya oy vermesin’ dir. Kimin kime oy vereceği ne iktidarın ne de yargının taktirindedir! Ötesinde iktidarın ittifakları da mı suçtur, sorusu akıllara gelmektedir. Bir aday etrafında uzlaşmak yahut bir aday lehine bir adayın adaylıktan çekilmesi de mi suçtur? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oluşan ittifaklardan bunun ne farkı vardır? Ortadaki tek amacın Kürtlerin oy verme, seçme hakkının gaspı olduğu ve halkların uzlaşısına tahammül edilemezliğin olduğu netleşmiştir.
Açıktır ki; bu operasyonlarla halkların eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış taleplerinin bileşkesi olan Halkların Demokratik Kongresi hedeflenmiştir. HDK, halkların biraradalığına dair bu topraklara atılmış bir tohumdur, yeşermesini hiçbir güç engelleyemez.
HDK’nin hedef haline getirilmesi, bizzat toplumun ve toplumun taleplerinin hedef haline getirilmesi anlamına gelmektedir. Zulümle halkların kardeşliğini dağıtamaz, demokratik siyaset zeminini yok edemezsiniz. Bu kumpaslar, halkın iradesine kelepçe vurmak, ülkenin geleceğini karartmaktır. Ama bilin ki, halkın iradesi sizin hukuksuzluk düzeninizden büyüktür. Bu siyasi rehin alma politikasına derhal son verin.
Tutuklanan siyasetçiler serbest bırakılsın.