Halkların Demokratik Kongresi, milletvekillerinin (Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel, Sabahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder) ve Yürütme Kurulu üyelerinin (Fatma Gök, Kadir Akın, Hatice Altınışık, Saruhan Oluç, Alp Altınörs, Garo Paylan) katıldığı bir Karadeniz turu düzenledi. Bu turun ilk ayağında Çorum, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon illeri bulunuyordu.
Yapılacak etkinliklerle hem HDK’nin meclis örgütlenmelerinin çalışmalarını geliştirmek, hem de başlatılmış bulunan ‘Barış İçin Eşitlik’, ‘Çözüm için Müzakere’ kampanyasının halkla buluşmasını sağlamak amaçlanıyordu.
Çeşitli illerde yapılacak halk toplantılarının, kurum ziyaretlerinin, yerel medyayla buluşmanın planlanması döneminde kimi zorluklarla karşılaşıldı. İçinde farklı siyasal partilerden ve örgütlerden barış karşıtlarının yer aldığı ırkçı, milliyetçi ve ulusalcı bir koalisyon, sosyal medya ve yerel gazeteler aracılığıyla nefret faaliyetlerini düzenlemeye başladı. Halk toplantıları için salon verilmemesi, kiralanan veya tahsis edilen salonların ard arda iptal edilmesi yaşanan sorunların ilk işaretleri oldu.
Ancak yerel meclislerimizin büyük çabaları ile bu güçlükler kısmen de olsa aşılabildi.
ÇORUM
Etkinliklerin ilk uğrağı Çorum ili oldu. Çorum’da gerek yerel yöneticilerin gerekse halkın desteği ile karşılanan heyet planlanan etkinlikleri gerçekleştirdi. Halk toplantısı yaklaşık 1500 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Katılımcıların memnuniyeti ile Çorum programı sonlandı. Çorum’da sosyal medya ve bildiriler aracılığıyla provokasyon yaratmak isteyenler, alınan tedbirler ve halkın desteği, Alevi dergahı ve Cemevi’nin demokratik tutumu ile engellendi.
Çorum’da yaşanmış olan barışçı ortam, halkların eşitliği fikrinden bile rahatsızlık duyan, barış ikliminin ve talebinin yaygınlaşmasını istemeyen, Türkiye’de her türlü demokratik gelişmenin önünde hep engel olan, adalet ve demokrasi isteyenlerin karşısına dikilenleri bir kez daha harekete geçirdi.
SİNOP VE SALDIRININ NEDENLERİ
Böylece bir sonraki durak olan Sinop’ta farklı bir tablo ile karşılaşıldı. Kurgulanmış bir kalabalığın HDK heyetine daha kentin girişinde saldırma planı boşa çıkınca, bu kez heyetin basın toplantısını yapmak için gittiği Öğretmenevi kuşatıldı. Kuşatanların arasında parmaklarıyla ‘bozkurt’ işareti yapanlar, silah işareti ile tehditlerini savuranlar, ‘bizler Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganlarını atanlar, üç hilalli yeşil bayrak taşıyanlar da vardı.
Peki HDK heyetine, BDP-Blok vekillerine karşı düşmanca bir ortam hazırlamanın ve her türlü saldırganlığı meşru göstermenin zemini neydi?
1. Politik açıdan baktığımızda, Türkiye’deki düzen partilerinin, ana akım politik partilerin son otuz yıldır savaş ve çatışma dili ve uygulamaları, tekçi, ırkçı ve şoven söylem ve anlayışları ile yarattıkları politik iklim bu ortamı besledi.
Bugün AKP’nin CHP ve MHP’yi; CHP ve MHP’nin ise AKP’yi suçlamasında doğruluk payı çok yüksektir. Çünkü bu partilerin hepsinin yarattıkları politik iklim, kullandıkları dil ve tutumları yerellerde bu tür linçsever ve ilkel milliyetçi toplulukların yeşermesine neden oluyor.
Bu ortam nedeniyle Sinop’taki yerel parti yöneticileri, CHP’lisi, MHP’lisi, AKP’lisi sivil siyaset yapılmasını engelleyen saldırıların karşısında yer almadılar. Şiddetin ve saldırganlığın siyasetin sözünü engellemesinin karşısına dikilmediler.
2. İdari ve güvenlik açısından baktığımızda ise, Sinop Valisi’nin kentten uzaklaşarak yaşanacakların sorumluluğundan kaçma çabası; emniyet güçlerinin, sivil ve resmi polislerin bütün görüntülerde apaçık anlaşıldığı gibi linçsever kalabalığı adeta yüreklendirmesi, göstericilerle şakalaşması ve müsamaha göstererek desteklemesi olayların büyümesine neden oldu. Önceleri 40-50 kişi olan kalabalık, saatler geçtikçe ve emniyet güçlerinin samimi ilişkileri sonucunda yüzlerle ifade edilen bir duruma geldi.
Geziden haberdar olan Sinop Valisi ve Emniyet Müdürü ve yardımcılarının sorumluluğu çok büyüktür. Sinop kentinin ve halkının tarihinde olmayan bir şiddeti, linç ortamını ve saldırganlığı yaşattılar. Yerel emniyet güçlerinin kontrollü gerilim stratejisi uygulandı. İçişleri Bakanı da, programdan haberdar edilmiş olmasına rağmen, gereken güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlamadı, sorunların büyümesine neden oldu.
Ana muhalefet partisi CHP, Trakya-Lüleburgaz’da HDK’ye karşı başlattığı hasmane tutumunu Karadeniz’de de sürdürdü. Genel Merkezi ve Meclis’teki milletvekilleri ile sessiz kaldı; yerel örgütleri ile salon verilmemesi vb. girişimlerle demokrat olmayan bir tutumu benimsedi. MHP ve diğer ırkçı partilerle milliyetçilik yarışına girdi.
İlçelerden minibüslerle taşınan lümpen koalisyon, hazırlanmış olan pankartlarla,
kimi yerel siyasilerle birlikte, attıkları sloganlarla, arabaları tahrip ettiler ve maçlardaki holiganlardan farklı bir tutum izlemediler. Bu Sinop halkının direnişi ve hoşnutsuzluğu değildi. Halkın, esnafın, köylünün sokağa dökülmesi hiç değildi. Saldırgan ve linçsever tutum halktan tasvip görmedi.
Tüm engellemelere rağmen Sinop’ta basın ve az katılımlı bir halk toplantısı gerçekleştirildi. Zor koşullarda da olsa HDK’nin politik önerileri yerele bir kez daha iletilmeye çalışıldı.
SAMSUN
Etkinliklerin üçüncü durağı ise Samsun idi. Bu kentte de Sinop’takine benzer bir bileşim saldırılarda bulundu. Ancak gerek medyanın Sinop olaylarını iyi aktarması ve yerel devlet güçlerinin önlem alması, gerekse Samsun’da HDK güçlerinin örgütlülüğü ve sürece topluca dahil olması ile olaylar Sinop’taki gibi gelişmedi.
Kentin ortasında saldırılar sürdü. HDK bileşenlerinden bazılarının ve HDK bileşeni olmayan TKP, Halkevleri ve 78’liler federasyonu gibi örgütlerin binalarına saldırıldı. Tahribat yaratıldı.
Buna karşılık Samsun’da hem planlanan basın toplantısı hem de 250 kişinin katıldığı halk toplantısı gerçekleştirildi. Sorunlar, Türkiye’nin yaşamakta olduğu gelişmeler ve çözüm önerileri anlatıldı. Samsun HDK Meclisi ve destekleyenleri ile buluşuldu.
NEDEN ARA VERİLDİ
Bu geziye Samsun’da ara verildi. Çünkü bu gezinin amacı halkla buluşmak; HDK’yi ve Türkiye’deki barış ihtiyacını anlatmak ve konuşmak, şiddetin değil siyasetin konuştuğu bir ortamı yaratmaktı.
Yaşanan linç girişimleri ve şiddet perdesi halka vermek istediğimiz mesajları bulandırdı. Halkın toplantılara özgürce katılmasını ve tartışmasını engelledi. Biz çatışmanın ve polisin olmadığı bir toplantılar zinciri planladık. Şiddet ve kışkırtma, provokasyon olmaksızın görüşlerimizi açıklamayı hedefledik.
Ama yaşanan gelişmeler bu durumu değiştirdi. Ordu, Giresun ve Trabzon’da da bu tür hazırlıkların olduğunu yerel meclislerimiz aktarınca, bu gezinin halkla yaygın buluşma, karşılıklı konuşma ve görüş alışverişinde bulunma; barış, demokrasi ve özgürlük önerilerimizi linç ve provokasyon ortamı olmaksızın anlatma amacına ulaşmayacağı ortaya çıkmış oldu. O nedenle erteleme kararı alındı.
ENGELLERİ KABULLENMEYECEĞİZ
Türkiye solu, devrimcileri, demokratları, sosyalistleri, barışseverleri geçmişte de Karadeniz’in kentlerinde, sokaklarında mücadele etti, siyasi deneyimler yaşadı; bugün de bunları yaşıyor; barış, eşitlik, adalet, demokrasi ve haklar mücadelesini Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Karadeniz’de de sürdürüyor. Barıştan fayda görmeyeceklerini anlayanların bizlere Karadeniz’in kapılarını kapatma hamlelerini asla kabul etmeyeceğiz.
Tekbir getirip, ardından ağıza alınmayacak küfürler edenlerin inançlı insanları temsil etmediklerini, Karadeniz halkının sırtına olumsuz yafta geçirilmemesi gerektiğini de biliyoruz. Bu baskıların ve yaratılan linç ortamının barış isteyen Karadeniz halkının sesini boğmak için yapıldığını görüyoruz. Karadeniz halkları da, Türkiye’nin diğer bölgelerindeki insanlar kadar barışa muhtaçtır ve akan kanın durmasını istiyor.
- Eğer barış isteniyorsa, iktidarı ve muhalefetiyle bütün partiler politikalarını bu talebe göre şekillendirmelidir.
- Nefret söylemi suçtur ve siyasi partiler dillerini yeniden düzenlemelidir.
- Güvenlik aygıtındaki ve mülki idaredeki özel harp koalisyonu, özel harekatçı odaklar temizlenmelidir.
- Hükümet sorumluluğunun ve güvenlik zaafının farkında olmalı, Sinop Valisi, Emniyet Müdürü ve yardımcılarının sorumlulukları ve perde arkasındaki özel harekatçılarla işbirlikleri açığa çıkarılmalı ve görevlerinden alınmalıdır.
- Heyetimizin kullandığı arabaları tahrip edenler hakkında yapacağımız suç duyurusu sonrasında, görüntüleri belli olan saldırganlar hakkında yasal işlem yapılmalıdır.
HDK olarak, Türkiye’nin her köşesine, her kentine ve köyüne barış, özgürlük, eşitlik ve demokrasi taleplerimizi ve mücadelemizi taşıyacağız. Çünkü barışın ancak böyle kazanılabileceğini ve en önemlisi, korunabileceğini ve sürdürülebileceğini biliyoruz.
Gezi boyunca HDK ile buluşan, sorunların aşılması doğrultusunda çabalayan, yakınımızda olmasa da kalbi bizlerle atan barışsever Karadeniz halkına teşekkür ediyoruz.